Yiğiter Uluğ: İki Furkan…

Eurobasket 2013 faciasına imza atanlar, basketbolumuzun iki yetenekli Furkan’ının yüzüne nasıl bakacaklar merak ediyorum.

Birinci Furkan’ı pek tanımıyorsunuz… Doğrusunu söylemek gerekirse, geçen ay Türkiye’nin yedinciliği ile sonuçlanan U-16 Avrupa Şampiyonası’na kadar ben de adını duymamıştım. 1997 doğumlu Furkan Korkmaz, maç başına 25.3 ortalaması ile o turnuvanın sayı kralı oldu. Şampiyonanın bitiminde, uzun yıllar omuz omuza çalıştığım sevgili dostum Murat Murathanoğlu’ndan bir mail aldım. Elinde büyüyen yetenekli delikanlının nereden geldiğini anlatıyordu:
“Furkan bizim Bahçeşehir’de kurduğumuz Baskent Kulübü’nden yetişmiş oyunculardan biri… Beş yıl boyunca hiçbir tesis ve bütçe olmadan, sadece velilerin özverisi ve bazı bireysel desteklerle havalanan bu kanadı kırık kulüp böyle oyuncular yetiştiriyorsa Türkiye’de altyapıya dünyanın parasını dökenler ne yapıyor?
Birkaç yıl önce Junior Lig’de Efes’i finalde yenip şampiyon olduğumuzda Hürriyet gazetesi bizi haber yapmıştı; ‘Mahallenin Çocukları’ diye… Bunun dışında medya bu mucizeyi görmezlikten geldi. Tüm çabalarımıza rağmen el uzatan çıkmadı. Firmalar sponsorluğa yanaşmadı, belediyeler tesis konusunda yardımcı olmadı. Kimi zaman okulların salonlarını kullanabilmek için gidip o okullarda paneller verdim. Oyuncuların birebir çalışmalarına takım çalışmalarından daha çok önem verdik.
Amerika’dan konuk bir koç veya menajer geldiği zaman onu kolundan tutup antrenmanlara götüren, çocukların ufku açılsın, doğru hedefler seçip odaklansınlar diye aileleriyle saatlerce konuşan bir yöneticiydim. Yetmedi, İstanbul dışından yetenekli çocuklar getirdim. Durumları müsait olmadığından onları evimde konuk ettim. Sonra ev tuttuk, mutfak masraflarını karşıladım. Beş yılda harcadığım para 50 bin lirayı geçmiştir.”

Sonunda ne oldu, biliyor musunuz? Murathanoğlu’nun inanılmaz bir fedakârlık ve idealizmle temellerini attığı, yaşasın diye gecesini gündüzüne kattığı kulüp, velilerin kısıtlı desteği tıkanma noktasına gelince kendini tasfiye etme kararı aldı. Oyuncular sağa sola dağıldı. En büyük grup Yeşilyurt’a gitti. Baskent’ten Yeşilyurt’a gitmek durumunda kalan Furkan’ı, daha sonra Anadolu Efes 250 bin dolar ödeyerek transfer etti. Bugün Efes’in lisanslı sporcusu ama temel eğitimini oturduğu semtin mütevazı kulübünde almıştı. Kapandığı zaman rakipleri dahil herkesin üzüldüğü, zor günlerden geçerken kılını kıpırdatmayan Federasyon Başkanı’nın, ardından timsah gözyaşları döktüğü Baskent’te…

Unutulan dev 

Fiyaskoyla biten Avrupa Şampiyonası öncesi, Türkiye’de sistemin oyuncu yetiştirmeye, geliştirmeye elvermediğini anlatan bir dizi yazı yazdım. “Bu iş sadece bir üstyapı organizasyonu değil” demeye çalıştım. Fakat üstyapıda da öyle fahiş hatalar yapıldı ki, sonunda 24 takım arasında 17.lik gibi rüyada görsek inanamayacağımız bir rezaletle karşı karşıya kaldık.
O arada basketbolseverlerin iyi tanıdığı ikinci Furkan’ın emekleri de gürültüye gitti. Furkan Aldemir 1991 doğumlu. Karşıyaka’da yetişti. 2012 NBA Draft’ında 53. sırada seçildi. Geçen sezon Galatasaray 23 yıllık şampiyonluk hasretine son verirken, takımın önemli parçalarından biriydi. Nedendir bilinmez, Milli Takım’a çağrılmadı. Onun yerine bakışı, duruşu, her şeyiyle basketbol denen oyundan zerre hazzetmediğini gösteren, üst düzey hiçbir takımda yeri olamayacak Semih Erden tercih edildi. Adı hiç gündeme gelmeyen, Cenk Akyol’un yüzde biri kadar tartışılmayan Furkan, bu yaz ne yaptı? Şikâyet etmeden çalıştı, didindi, ter döktü. Şu ana kadar Galatasaray Liv Hospital’ın oynamış olduğu on hazırlık maçında, ortalama 25 dakika süre alarak ulaştığı istatistikleri vereyim şimdi:
13 sayı, 11.8 ribaund, yüzde 78 şut isabeti…
Basketbol tarihimizin son 20 yılındaki en büyük faciaya imza atanlar, bu iki Furkan’ın yüzüne nasıl bakacaklar?

Yiğiter ULUĞ / RADİKAL

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler