En güzel sezonlardan biri olan belki de gelmiş geçmiş en çekişmeli sezon olan geçen sezonun ikinci perdesi başladı. İkinci perde dememin sebebi yapı itibari ile hemen hemen aynı kalan kadrolara birer ikişer parça eklenmiş olması. Bu bir bakıma iyiyken bir bakıma kötü. Öncelikle geçen sene ligin tonunu belirleyen kişi olan Lebron’un yuvaya dönmesiyle başlayan yapılanmalar yıllardır olmadığı kadar adil sonuçlar doğurdu ve her takımı bir kaç iyi oyuncu sahibi yaptı. Bu normal sezondaki rekabeti arttırdı ve sezonun son iki haftasındaki koltuk mücadelesi neredeyse playoff atmosferinde geçti. İşin kötü tarafı ise geçen sezonun dengeli yapısı sezonu çekişmeli yaparken kadroların dengeli dağılımı sebebiyle sevdiğimiz oyuncuların bazıları playoff dışında kaldı ve bu bir bakıma işi bütünde olumsuz etkiledi. Geçen senenin son bölümü ile yaz sezonunda Nuggets,Trailblazers,Jazz,Celtics ve Wizards oyuncularını büyük takımlara kaptırdılar ve muhtemelen 82 maçlık sezonun kalitesinin düşmesine sebep oldular ancak playoff heyecanı da yine bu hamleler sayesinde artacak.
Yeni sezonun başka bir getirisi ise geçen sene Nba kurallarının grup liderlerine sundukları sıralama avantajının pek çok kişiye göre haksız rekabet yaratması ve kaldırılması oldu ki bu kuralın kaldırılması bu senenin daha sıkı geçeceğinin ilk göstergesi. Belki ileride konferanslar kalkacak ve en güçlü 16 takım playoff’a gidecek; bu ne kadar iyi olur bilmiyorum ama pilot bir sene seçilerek denenebilir.
Tabii ki her sezonun kendince önemi var ama bu sezon benim ve benim yaş grubum için büyük önem taşıyor. Bu sene Pierce, Bryant, Duncan, Ginobili, Nowitzki, Garnett gibi bizim zamanımızın yıldızlarının muhtemelen son senesi. Sezon bitince 90 sonu-2000 başlarının son kalıntıları da gitmiş olacak, sezon sonunda devir teslim töreni yapılsa yeridir yani. İşte The Last Season böyle olur!
Her ne kadar önümüzdeki sezona son sezon desemde aslında bu sonun başlangıcı değil, başlangıcın sonu. Bundan sonra herşey çok daha büyük, çok daha zor, çok daha vahşi olacak…
Bu oyun çok değişti…Bugün basketbola bakıp bu oyun daha önce hiç böyle oynanmamıştı demek yanlış olmaz, sıklıkla izlediğimiz için bunu tam olarak anlayamasakda büyürken aynaya sık sık bakıp kendindeki değişimleri fark edememek gibi bir durum bu. Nasıl 60’ların, 70’lerin basketbolu 90’lara göre çok ağırsa, aynı şekilde bu oyun artık 90’lara hatta 2000’lerin başına göre epey hızlı. Örneğin 2000’lerin başındaki sevdiğimiz crossover’cıları kadar sahada göremememizin bir nedeni güncellenen top taşıma kuralları iken ihtiyaçtan gelişen sebebi artık yana gitmenin vakit kaybettirdiği görüşü. Bu görüş dikine giden oyuncuları ön plana çıkartıp iyiden iyiye sonuca yönelik yarı insan, yarı iş makinelerinin de mimarı oldu. Oyuncu tipleri yenilendi: Steve Francis, Russell Westbrook; Kevin Garnett, Antony Davis oldu; 90’ların 2.10 üzeri güçlü pivotları, Rudy Gobert, Deandre Jordan, Andre Drummond gibi hava yolunu kapatan oyunculara evrildi.
80’lerin basketbolundan 90’ların basketboluna geçişte kas kütlesi farkı yaratan etkendi, 90’lardan 2000’e geçişte ise modern basketbolun atletizmle harmanlanmış hali ön plana çıktı. 2003 sınıfının gelmesiyle başlayan dinamizm temelli basketbol 2011-2012’ye doğru zıvanadan çıktı ve bugünün basketbolunda atletizm bu işin olmasa olmazı, boy ve kulaç genişliği ise farkı yaratan etken haline geldi.
Başka bir nokta ise gelenekçi istatistiklerin yerini detaylı istatistiklerin alması ve istatistiki bilgilere güvenin artması oldu. Verimlilik puanlarına verilen önem yeni nesil, eli kolu uzun, farklı mevkilerde oynayan oyuncuları cazip hale getirdi ve kısa süre içinde çok yönlülük bir süperstarda veya çevresine takım kurulacak franchise oyuncuda en çok aranan özellik haline geldi; bu düşüncede Lebron’un ligde yarattığı dominasyonun büyük payı olduğunu söylemek lazım. Yeni süperstarlarımız muhtemelen Jordan ve Kobe’den biraz daha uzun, biraz daha zayıf, biraz daha uzun kollu olacak (Gerald Green, Demar Derozan gibi). Bunun ilk prototipleri Kevin Durant ve Andrew Wiggins.
Hikaye burada biraz garipleşiyor… Basketbol alemi tam Kevin Durant, Anthony Davis gibi insan üstülerin döneminin geldiğini düşünülmeye başlamıştı ki 3 sayının 2 sayıdan fazla olduğu gerçeği, atletik olmayan, kısa boylu bir şutör tarafından insanların suratına vuruldu. Curry’nin gerek modern şut stilini sorgulatan şut stili, gerek hareketli ve el üstü atabildiği şutlar kendisini ciddi bir süperstar haline getirdi, bunun üzerine Warriors da Curry’ye benzer stilde oynayacak oyuncular draft edince 3 sayının ne kadar, ne zaman, nasıl atılırsa avantaj sağlayacağı sık sık denenmeye başladı. Ortaya çıkan şey çılgınlık.
Warriors oyuncularına güvendikçe oyuncular attı, oyuncular attıkça Warriors oyuncularına güvenmeye devam etti…Gidilen yolda resmen deney takım yaratıldı ve bu bir bakıma basketbolun atletizm dışında gidilmesi gereken alternatif yolunu açtı. Bu şu demek: alttan gelecek çok yönlü, uzun boylu oyuncuların yanı sıra çabuk ve hareketli şut atabilen keskin nişancılara talep artacak. Ama merak etmeyin, Shaq’ların, Iverson’ların modern versiyonları lige gelip yine tüm ezberleri bozacaklar.
Hazır yeni nesil uzun kollu,bacaklı oyunculardan bahsetmişken bir ekleme yapıp işi hakemlere ve yönetime bağlamak istiyorum. bu oyuncuların bu kadar değer kazanmasının büyük bir bölümünün ihtiyaçtan ötürü olduğunu kabul ediyorum ancak basketbol kurallarındaki değişimin de bu talebi yaratmada ciddi payı var. İlk olarak 2003’te Lebron lige geldiğinde bir iki sene ciddi kural değişikliklerine gidilirken ben David Stern’ün ligi biraz Lebron James için optimize ettiğinden şüphelenmiştim ve sırtı dönük oyunun baltalanmasını çok saçma bulmuştum. O senelerden hatırladığım: top taşıma kurallarının değişmesi saçmaydı ama adımlamayla ilgili kuralların yenilenmesi ve hakemlerin buna dikkat etmesi lige denklik ve saygı kazandırmıştı.
MVP:
MVP için şimdiden 6-7 aday mevcut. Ödül Davis, Curry, James, Westbrook, Durant, Harden ve Paul arasında gider gelir. Cousins, Griffin, Butler, Wall, Thompson, Aldridge, Gasoller, Kawhi, Lowry, Lillard, Rose, Wade ara ara adı geçecek oyuncular olurlar.
MVP tahminlerim şöyle;
Harden’ın olduğu oyuncudan daha ileri gidebileceğini düşünmüyorum, gitse bile diğer oyuncuların ona oranla daha fazla çalışıp daha fazla gelişeceğini düşünüyorum dolayısı ile sağlıklı kalırlarsa Westbrook ve Durant bu yarışta Harden’dan önde gelebilir hatta ödülü bir ihtimal ortak alırlar.
Lebron‘un şansını düşük görüyorum. Büyük bir lider olduğu için normal sezonda ortalama üzeri bir performans göstererip eforunun kalanını playoff’a ve takım arkadaşlarını sezona adapte etmeye harcayacak. Lebron aynı eforu Mavericks’e elendikten sonraki sene, Chalmers,Bosh ve şutörlere sarfetmiş, ödülünü de almıştı. Sonuç olarak ödülü almasa da her sene takımına MVP katkısı vereceğini biliyoruz.
Curry ile ilgili sezonun ilk maçlarını görmeden önce farklı fikirlerim vardı. Takımın diğer oyuncuları da gelişti bu yüzden Curry’nin daha fazla paylaşım içinde olacağını ve asist’inin artarken sayısının sabit kalacağını düşünüyordum ama bu şimdiden yalan oldu diyebilirim. Madem arkadaş ciddi o zaman Jordan’ın dizini kırdıktan sonraki sezon yaptığı 37 sayı ortalamayı yakalamaya çalışsın.
Anthony Davis’i bir kaç adım geriye itecek şey diğer MVP adaylarının daha ciddi takımlarda yer alması. Şampiyonluğun daha ilk günden tartışıldığı bir sezonda top contender takımda olmak ciddi bir artı olabilir. Şayet Davis oynar ve arayı tek başına kapatacak oyuncu olduğunu gösterirse o zaman işler farklılaşır.
Chris Paul sezon başlamadan önceki (Curry’yi görmeden önceki) MVP adayımdı. Bunun nedenleri Clippers’ın hiç olmadığı kadar hücuma dönük ve geniş rotasyonlu olması, Paul’un yumuşak karnının normal sezon sertliğinde ortaya çıkmaması ve Clippers’ın muhtemel galibiyet serileri. Austin Rivers fazla süre çalmazsa Paul sayı/asist olarak uçabilir. Curry’nin böyle devam etmemesi halinde benim oyum Paul’e.
Takım Değerlendirmeleri:
Şu anda en iyi takım olmaya aday dört takım var: Warriors, Clippers, Spurs ve Cavs, bunlar diğer takımlardan daha komple takımlar. Grizz, Rockets, Thunder ve Bulls, daha sonra da Pelicans, Wizards ve Hawks geliyor.
Geçen yazımda takımları daha benzer sınıflandırmıştım ama bu sefer mükemmelin mükemmeli gibi ince ayrıntılar sınıfları etkiliyor dolayısı ile takımların çoğunu sınıflarında tek olmak üzere 8 sınıfa ayırdım.
Not: Sınıflandırmalar daha anlamlı olsun diye sezon başlamadan yazdım, sadece ilk iki gün içinde ufak şeyler ekledim dolayısı ile Warriors’ı bu görüntüde ikinci sınıfa atmak doğru gözükmüyor ama dönemsel olaylardan etkilenmemek adına sınıflandırmayı değiştirmek istemedim.
1.Sınıf
Spurs: Onları 1. sınıfa yazıp şampiyonu 2. sınıfa yazmamın nedeni Warriors’ın böyle bir çıtayı görmemiş olması ve Spurs’ün iyice güçlenen yapısı. Warriors’tan ayrıldıkları bir diğer nokta ise Spurs’ün oyununun çok yönlü ve zor yıpranan bir stil olması.
Duncan ve Ginobili’nin son sezonu olması sebebiyle Spurs bu sene ne var ne yok ortaya koyacak. Aldridge-West-Duncan-Marjanovic atletik olmasada kabiliyet ve sertlik bakımından dünya standartı olabilir. Kısalarda Corey Joseph göründüğünden önemliydi, gitmesi iyi olmadı. Pat Mills ve Parker’ın benzer tarzlarda olmasının yanında baskı yapan Norris Cole tipi bir guard iyi olurdu. Belinelli’nin yokluğunu da John Salmons, Gary Neal gibi fake’ten sonra içeri dribblingle gelen ve orta mesafeden oyunu açan/şut atan bir oyuncu fena olmazdı.
2.Sınıf
Warriors: Spurs’e birinci sınıf desemde onların alışma sürecine ihtiyacı var. Clippers’ta aynı şekilde… Şu anda şampiyonluk için en hazır takım Warriors; Onlar belki de tarihin gelmiş geçmiş en şutör takımı, Curry’de muhtemelen tarihin en iyi şutörüdür.
Warriors, Thunder’la beraber Nba’in en can acıtan takımı, eğer şutlarını ve tempolarını bozamazsanız dümdüz ederler. Warriors gibi şutör takımların en büyük rakibi mental üstünlük oluyor, mental üstünlük sürdüğü sürece 3-6-9 şeklinde devam edebilir kendi sistemlerindeki ufak açıkları önemsiz kılabilirler.
Bu seneki Warriors’ın geçen senedeki Warriors’a göre en büyük avantajı, oyunlarını playoff sertliğine göre ayarlamaları ve şampiyonun özgüvenine sahip olmaları. Bu sene bir takım çıkıp onların şut düzenini bozamazsa ikinci şampiyonluk gelir bu yüzden karşı takımın olmazsa olmaz görevi Warriors’tan yenilen üçlükleri azaltmak olmalı.
3.Sınıf
Cavs: İlk kurulduğu sene final gören Cavs belki de iki süperstarı sakat olmasaydı şu anda şampiyondu dolayısı ile herkes işin ciddiyetinin farkında. Önlerindeki problemler sakatlıkların tekrarlanma ihtimali ve Love ile Irving’in takıma uyumu.
Love bu takımda sık sık kenar şutörü olarak görev yaptığı için kendisini gösteremiyor ayrıca Lebron’un sevdiği tipte bir dört numara değil, pick’ten sonra içeri devrilen, potaya gidenlerle daha iyi anlaşıyor Lebron.
Irving meselesi biraz başka. Irving Quaresma tadında bir oyuncu. Takımla beraber oynamayı bilmiyor ve o oynamaya başlayınca takım onunla oynamakta zorlanıyor. Sonunda takım ve Irving-isolation gibi iki farklı oyun stili çıkıyor ki bu şampiyon takım ciddiyetine yakışan bir şey değil. Bu iki farklı realite olayı, Clippers’ta da olan, Rivers’ın Crawford’dan oyuncu yaratmasını sağlayan bir özellik/hastalık arası bir şey, aradaki fark; Crawford’ın oyunu Clippers’ın bir bölümüyken Irving’in bir süperstar olarak maçın tamamına uyumlu bir şekilde katkı vermesi gerekiyor. Irving bunu henüz gerçekleştirebilmiş değil, 45 sayı-5 asist yerine 25 sayı-12 asist yapmayı tercih etmesi gerekir.
Clippers: 6-7 senelik şampiyonluk denemelerinde en kaliteli ve en geniş kadroya bu sene sahip oldular ve bunun avantajını playoff’larda 11-12 kişilik rotasyonla oynayıp diri kalarak görecekler. Blake girrifin kafaca olgunlaştı ve oyunu komple hale geldi, Deandre aynı hesap devam eder.
Yine de bir kaç problem var ki onları üçüncü, dördüncü sıraya atıyor: Griffin’in oyunu öğrenmek yerine ezberlemesi; Paul’un tam sağlıklı olmaması ve bu yüzden kriz anlarında hatalar yapması; Reddick, Crawford ve Stephenson’dan şampiyon takım iki numarası çıkmaması prolemleri var. Paul’un negatifi olan Rivers’ın takımda olması bence iyi. Rivers ara sıra kazmalıklar yapsada çabukluğundan faydalanabileceğiniz, genele yararlı bir oyuncu. Babası onu ikiye çekip denese belli sürelerde aranan iki numara olabilir.
4.Sınıf:
Thuder: Rüzgarı arkasına aldığında Warriors’ı ve Spurs’ü bile acımadan eleyebilecek bir güç Thunders. Ancak yine belirsizlik yine belirsizlik… Durant ve Westbrook kariyerlerinin zirvesinde, diğer oyuncular bu ikisine uyumlu… Buraya kadar güzel ama bu takımın basketbol stili kolay parçalanan bir stil ve oyuncular zafer anları dışında pek fazla birşey paylaşmıyor hatta kriz anlarında Westbrook takımdan ayrı bir öfke nöbeti geçirirken Durant takımını Lebron veya Kobe gibi bir araya toplayamıyor. Karşı takım tarafından doğru savunma hamleleri uygulanıp biraz da Westbrook saçmalamaya başlayınca sahada Thunder formalı birbirine yabancı beş insan görüyoruz.
Geçtiğimiz iki senede en potansiyelli takım olduğuna inandığım OKC’yi bu sene geçen iki üç takım oldu, bunun üzerine bir de disiplinsizlik eklenirse farklı stillerdeki bu kadar çok takımı eleyebileceklerini düşünüyorum.
5.Sınıf
Rockets: Rockets geçen sene ciddi iyi iş çıkartmış, şampiyonluk bekleyen bir kulüp. Howard’ın iyi durumda olması bu takıma çok başka bir iddia, çok başka bir hava katıyor. Harden MVP adayı, Lawson gibi saf bir oyun kurucu geldi. Beklentiler var ama karşılayacak konsantrasyon ve çok yönlülük yok dolayısı ile playoff’ta bir yerde sistemleri çöker gibi.
Grizzlies: Grizzlies kaybedip daha çok çalışan, emeğiyle var olmaya çalışan boksörler gibi. Vidaları sıkılaştırıp devam ediyorlar ama bu takım sadece görev alanında başarılı olan oyunculardan oluşuyor. Pota altı atletik değil kısaların ise çok yetenekli ve üretimi olan oyuncular olduğunu söyleyemeyiz. Jeff Green iyi bir bağlayıcı ama Mike Miller veya Carter’dan ziyade Carter tipinde daha genç birini bulmaları ve drafttan veya gençlerden atletik potaaltı oyuncusu bulmaları gerek. Dion Waiters, Joe Johnson’ı deneseler fena olmaz.
Bulls: Rose dönüş yaptı ama o dönüş beklenen dönüş olmadı. Eğer Rose şut atmaktan çok liderlik etme kafasına girerse ve bunun üzerine Butler-Gasol işbirliği gelirse Cavaliers’ı zorlayacak birşeyler çıkarabilirler.
Bulls’un geneldeki en büyük problemi son iki senedeki kaybettikleri savunmacı kimlikleri. Sakatlıklar , Rose, Boozer falan derken bu takım eski savunma direncini gösteremiyor ve kendilerinden hücum olarak daha iyi takımlar olduğu için eski yarattığı rekabeti yaratamıyor.
6.Sınıf
Wizards: Büyücüler(asdfdsf:) bu sene geçen seneye göre daha hazır değiller çünkü takımdan ayrılan Pierce abi ve takaslanan Miller abi onları şampiyonluk ciddiyetine bağlayan oyunculardı. Miller zaten playoff öncesi gitmişti ama Pierce’ın yokluğunu Webster,Dudley,Butler ve Anderson önemli anlar dışında belki doldurabilirler ama dediğim gibi, bu oyuncular bu takımı Pierce’ın tamamladığı gibi tamamlayamazlar.
Wizards için bu senenin olumlu yönleri Wall ve Beal’ın iyice pişmesi, Otto Porter’ın takımda iyi oyuncu değeri görmesi ve en önemlisi Nene’nin pek bir şey yapmadığının farkedilmesi. Koç Nene’yi yedeğe çekmek istese de dört numara alternatifleri pek iç açıcı değli. Belki Otto Porter 4’e çekilerek bir belli takımlara karşı oynayabilirler ancak o da her takıma olmaz.
7.Sınıf
Heat: İlginç bir şekilde Heat olası sakatlıklar ve süprizlerde şampiyonluğun etrafında dolaşan ekip haline gelebilir. Wade artık kendini tanıyor dolayısı ile sadece yapabileceği işlere yönelmeye başladı, Gerald Green kariyerinin zirvesinde ve gününde olunca T-Mac’vari bir efekti olabiliyor. Dragic sahaya olumlu etki eden usturuplu bir oyuncu, Deng takımı bağlayan oyuncu. Whiteside’ı bu sene 2003’teki Charlotte Hornets’ın uzunu Jamaal Magloire’a benzetiyorum. Eğer Bosh bu takıma iyi liderlik yapar, Wade yıllar sonra tehdit yaratarak savunmanın ilgisini çekebilirse yürüyebilirler.
8.Sınıf
Pelicans: Ligin geleceği en parlak oyuncusuna sahipler… Davis şu anda bile ilk 5-6 oyuncu içindedir ancak takımının diğer takımlara göre ciddi zaafları var. Holiday kronik sakat olabilir ve Evans her zaman güvenebileceğiniz bir oyuncu değil. Bunların üzerine Davis’in tam olarak kaç numara oynayacağı netleşmedi ki bu Pelican’sın hala deneme süresinde olduğunu gösteriyor. Davis’in kaç oynayacağını bilmem ama bence en iyi oynadığı alan mid-post. Topu oradan alınca ya McGrady vari bir geri adım-jumpshot kombinasyonuna giriyor. Davis’in bir şekilde Mid-Post’ta top alıp 1e1 veya pick’n roll oynaması gerekiyor. Şutu olan bir uzun olduğu için 3’lük te oynatılabilir ama bu kadar bariz pota altı üstünlüğü varken koç olarak bunu sık sık kullanmak istersiniz dolayısı ile Davis potaya fazla uzak olmamalı. Dediğim gibi bence bunun ideal’i Mid-Post. Eski basketbolseverler hatırlayabilir 2002 Celtics’te Pierce’a özel midpost oyunu oynatıyorlardı ve bu sadece basit bir pick ile oluyordu. Bunun nedeni Pierce(gençken), Carmelo Anthony,Karl Malone,Anthony Davis gibi iç dış dominant oyuncuların en aktif, en verimli olduğu bölgenin burası olması.
Sonuç olarak şampiyonluk bu sene onlara kalmaz gibi. Ayrıca Gordon,Holiday ve Evans farklı nedenlerden ötürü tam olarak güvenebileceğiniz oyuncular değil. Kulübün geleceğinde bu oyunculardan bazıları gitmeli.
Diğer bazı takımlar:
Ligin ortasına doğru işler değişecek… Form attıran-düşüren, oyuncu takaslayıp şampiyonluk poatsına çıkabilecek takımlar var. Bunu en belirgin 2011’de Thunder’ın Perkins’i aldığı hamlede hissetmiştim. Perkins o zaman beklentileri karşılayabiliyordu ve Thunder’ı bütün yapacak parçaydı. Danny Ainge o sene Perkins’i Celtics’ten yollayarak şampiyon yapının son denemesini baltalamıştı. Bunun getirisi Jeff Green’in bomboş bir takıma verdiği verimli 2.5 seneydi. Yakışmadı.
Takasla şampiyonluk potasına gelebilecek takımlar bana göre Hawks ve Raptors. Bu takımlar kendileri için çok değerli bir parçayı alabilirlerse şampiyon olmasalarda şampiyonluk adaylarını ciddi sıkıntıya sokarlar.
Şampiyonluk adayları dışında bahsetmek istediğim bir kaç takım var;
Hawks: Carroll takımın fiziksel yapısını simgeler nitelikte bir oyuncuydu, gitmesi kısıtlı basketbola sahip Hawks’a güç kaybettirecektir. Yine de özellikle son 3 yıl olmak üzere Hawks’ın son 2007’den beri inatçı yapısını unutmamak gerekir. Umarım sezon ortasına doğru tüm işleri değiştirecek bir takas yaparlar ve yine güzel seriler izletirler.
Trailblazers: Geçen senenin kazancı McCollum ve Leonard olmuştu. Zaten bir oyuncu için en güzel senaryo playoff sertliğinde sivrilmektir; Normal sezonda başarı yakalayan oyuncular için ilk playoff tecrübeleri kabus olabiliyor. Bu iki oyuncu için ‘ilk playoff’ başarı ile yönetildi.
Bunun dışında potansiyelli oyuncularla izlemesi eğlenceli bir kadroları var. Onlara önceki iki sene Suns’a yaklaştığım sempatiyle yaklaşıyorum.
Mavericks: Geçen sene playoff’larda rakip takımın üstüne oynadığı Nowitzki artık bu tempolarda takımı için zayıf halka haline gelmeye başladı ancak bench’e çekilemiyor çünkü yerine o pozisyonda daha iyi oynayacak oyuncu yok. Villenueva bu lig için gerekli atletizmin alt sınırını bir ihtimal barındırıyor olabilir ancak aradaki fark bu kadar azken Nowitzki’nin sayı tehtidini tablodan çıkartamazsınız. Yani, eğer Nowitzkiyle oynayacaksanız yanındaki uzun çok çevik olmak zorunda, McGee tam olarak bu yüzden burada. Bu iş Zaza’yla çözülemeğeceği için onun ne yapacağı kritik.
Deron Williams artık eskisi gibi sağlıklı ve hızlı değil ama hala içeri penetre edebiliyor ve oyun içinde sürekli topla arasına vücudunu koyduğu için hala sahada istediği yerlere topla gidebiliyor, yani Williams sağlıklı kalırsa hepimiz biliyoruz ki Mavericks’in iyi bir guardı var. Matthews tendon sakatlığından iyi dönerse iki numara da fena değil demektir ama yedeği yok. Takımda 4 tane 1 numara var bunların en az bir tanesinin takaslanması şart. Bırakın iki veya beş numara almayı ortalama üzeri Nowitzkiyle maç paylaşacak bir dört numara bulsa Mavericks en iyisi olur.
Timberwolves: Bu yılın ve gelecek 3-4 yılın flaş takımı Wolves olacak. Towns şimdiden hazır bir süperstar gibi, yüzü dönük-sırtı dönük ne varsa oynayabiliyor, Wiggins’in iki üç seneye ya yaratıcı ya tamamlayıcı süperstarlardan olacağını düşünürsek Wolves seneye playoff, ertesi sene şampiyonluk bekleyen bir takım haline gelecek. Rubio ilk iki maçta şutunu geliştirdiğini gösterdi ve şut dışında zaten ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu biliyoruz.
Wolves, Pelicans ve Bucks yakın gelecekte büyük takım olmayı bekleyen organizasyonlar. Pelicans’ın avantajı en büyük yıldıza sahip olması ve takımın fiziksel olarak yeterli olgunlukta olması. Wolves’un avantajı ise şimdiden gelecekteki iki süperstarı bulmuş olmaları ve şampiyonluğa diğer ikisine göre daha hazır olmaları.
Kings: Cousins ve Rondo gibi iki tane sorun yaratan oyuncu var ve antrenörün bir şekilde buradan ittifak yaratması gerekiyor. Bunu yaparsa Kings yedinci, sekizinci sıra için mücadele eden bir takım haline gelir. Bunun dışında izlemesi keyifli oyuncular var ve bearber oynayabildikleri gecelerde önemli galibiyetler gelebilir ama bu kadar.
Jazz: İki senede en fazla 6-7 maçını izlemişimdir o yüzden çok sağlam fikirlerim yok. Tek bildiğim şey Enes’in transferi hem Enes’e hem Jazz’a olumlu yansıdı ve Jazz orta ölçekli maçları kazanmayı bilen bir takım haline geldi. Yapı itibari ile Jazz için bu sene gelecek seneye hazırlık niteliğinde ancak draftı ve oyuncuların pişmesini beklemektense bir iki takasa girmek bu organizasyonu iyi bir rotaya sokar. Kısacası Gobert ve Hayward’ın üzerine bu yıl veya seneye belli eklentiler gelmek durumunda.
Sakatlıkların az olacağı bir sezon olsun…İyi olan kazansın…
Sene başında büyük çıkış yakalayan toronto raptors nasıl değerlendirmeye almasınız anlamıyorum