Anadolu Efes’te büyük beklentilerle başlayan Ivkovic dönemi, doğrusunu söylemek gerekirse ciddi bir hayal kırıklığıyla sona erdi. Fenerbahçe’nin bu süreçteki başarıları ve üst üste yaptığı iki Final Four olmasa, Türk basketbol medyası bu konuyu daha fazla üsteler ve Ivkovic’in ayrılışı daha medyatik ve sancılı olabilirdi. Efes için bu süreçte ikinci planda kalmak aslında gayet iyi oldu. İkinci Perasovic dönemine geçiş ve yapılan transferler sakin ve sağlıklı bir atmosferde gerçekleşti.
Perasovic’in geçtiğimiz sezon Euroleague’de gösterdiği performans, olgunlaşmış bir koç olduğunu gösterdi. Efes’teki ilk döneminde çaylak demek doğru olmasa da, bugüne nazaran oldukça ham bir antrenördü. Özellikle kriz yönetiminde epey zorlandı. Ki Efes koçluğu demek, aşağı yukarı her an kriz yönetmek demek olduğundan bu görevde kalabilmek için hayati bir unsurdu. Ancak özellikle Valencia’da geçirdiği uzun sayılabilecek ve başarılı süreç ve akabinde gelen oldukça başarılı Baskonia sezonuyla Perasovic artık “olduğunu” kanıtladı. Ve üst düzey bütçelere “hazırım” dedi.
Gelelim Efes’in transferlerine ve oluşan yeni kadro yapısına. Biraz Fotomaç’a demeç veren Anadolu hocası tarzı olacak ama sezonun en iyi transferi Heurtel’i tutmaktı diye düşünüyorum. Uzunca bir süre adı Real Madrid’le anıldı ancak Perasovic’in insiyatifiyle ayrılma ihtimali ortadan kalktı. Bunun oldukça yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum zira Heurtel zayıflayan Euroleague yetenek havuzunun en değerli isimlerinden. Evet kötü bir savunmacı hatta kötüden ziyade sorumsuz bir savunmacı ancak inanılmaz bir yetenek. İnanılmaz bir yönlendirici, iyi sayılabilecek bir şutör ve delici. Bir koçun hücumda bir oyun kurucudan bekleyebileceği her şeyi yapabiliyor. Efes, Heurtel’in yanında Granger’ı da takımda tutarken Cotton hamlesiyle guard pozisyonunu iyice zenginleştirdi. İki Euroleague guardının yanına NBA patentli bir guard eklemek oldukça doğru bir planlama. NBA’in oyunculara kattıklarını tartışmak yersiz olur. Fenerbahçe’nin NBA patentli yabancılarının, Euroleague’e nasıl fazla geldiğini geçen sezon gördük. Çok şans bulamayan De Colo’nun bile NBA dönüşü Euroleague’de ortaya koydukları gözümüzün önünde. Cotton’ın yapması gereken yegane şey adapte olmak. Gerçekten Euroleague seviyesi için çok özel bir oyuncu olabilir. Doğuş’un da varlığı göz önünde bulundurulursa Efes’in tüm sezonu parkede iki oyun kurucuyla geçireceği kesin gibi. Guard rotasyonunda farklı oyuncu tipi olarak göze çarpan tek isim Furkan Korkmaz ki, onu da guard/forvet olarak değerlendirmek daha doğru olur. Zaten Perasovic’in “akıcı basketbol” anlayışına uygun olarak daha çok üç numarada oynayacak gibi geliyor bana. Fakat bunun için fiziksel bir gelişim ve daha güvenilir bir şut gerekiyor. O gelişimi bu sezon sağlayabilirse rotasyon için çok değerli bir parça olabilir.
Efes’in kağıt üstünde iyi ama parkede ortaya koyacaklarını merakla beklediğim rotasyonu şüphesiz forvet rotasyonu. Tyler Honeycutt tıpkı Cotton gibi, Euroeague adaptasyonunu sağlayabildiği takdirde çok etkili olabilecek bir isim. Ancak Derrick Brown ile benzeşen bazı özellikleri beraber kullanılmalarına engel olabilir. Her ikisi de topu domine etmeyi seven tipte oyuncular ki şunu da unutmamak lazım, Brown’ın geçen sezonki kötü performansı Efes’in sezonunu belirleyici unsur olmuştu. Ve öyle bir oyun stili var ki, o sahadaysa ve kötü oynuyorsa Efes’in iyi oynaması mümkün değil. Zira rol oyuncusu olmayı veya katkı vermeyi değil direkt olarak topa yön vermeyi veya isolation üzerinden bire bir atmayı tercih ediyor. Ama Honeycutt transferinin bir diğer sebebi de bu olsa gerek. Brown iyi gününde değilse, buyrun gel dinlen deyip yerine Honeycutt’tan benzer işleri daha iyi yapmasını isteyebilirsin. Oradaki Cedi faktörünü de unutmamak gerek. Artık çok daha olgun ve faydalı bir oyuncu. Ancak Furkan’dan bahsederken söylediğim, kısa beşte pozisyon kayması olayına Cedi de hazır olmalı. Onu sık sık dört numarada görebiliriz. Daha önce oynamadığı bir şey değil ama artan sorumluluk ve değişen oyun yapısıyla baş etmesi gerecek ve bakalım bunun üstünden gelebilecek mi? Efes için sezon öncesi kritik soru işaretlerinden biri bu. Burada kadro mühendisliği açısından olumlu olduğuna inandığım transfer; DeShaun Thomas. Thomas’ın Honeycutt ve Brown’dan en büyük farkı topu domine etmek yerine bitirici rolde oynaması. Hücumun tıkandığı noktada dipten yaptığı koşular ve iyi oynadığı post hareketleri, Efes’in hücumuna çeşitlilik katacak. Geçtiğimiz sezonun ikinci kısmında Fenerbahçe’nin Kalinic’ten aldığı sade ve önemli katkıyı Efes de, Thomas’tan alabilir. Şunu da unutmamak lazım, hala NBA hedefi olan bir oyuncu. Buraya vasat oynayıp para kazanmaya değil, kendisini gösterip seviye atlamaya geleceğini düşünüyorum.
Pivot pozisyonuna ve Cumhurbaşkanlığı Kupası maçına değinmeden önce Samet Geyik’e bir parantez açmak istiyorum. Samet’in çok iyi bir oyuncu olduğunu söylemek zor. Bu sezon Efes’e çok büyük bir katkı vereceğini de herhalde düşünen yoktur ama özel bir oyuncu tipi. Dünya basketbolunda çok önemli bir yer ihtiva eden stretch dört numaranın bir örneği ancak ham bir örnek tabii ki. Efes’in bu oyuncu tipine uygun olarak Adrien Moerman’ı almasını bekliyordum. Ancak Daçka akıllıca bir hamle yaparak oyuncuyu kadrosuna kattı. Bu noktada Efes de farklı bir dört numara rotasyonu tercih etti. Perasovic de şunu biliyor ki, modern ve artık standartlaşan bu dört numara tipinden vazgeçmek imkansız. Kadronuzda en az bir tane bu tarz oyuncu bulundurmak zorundasınız. Ve bu doğrultuda Samet, rotasyonun kağıt üstünde önemsiz bir parçası gibi gözükse de sezon içinde ciddi anlamda önem kazanabilir. Ergin Ataman’ın da, onu Olimpiyat elemelerinde ilk beşin dört numarası olarak kullandığını hatırlatmak lazım. Bu tercihin sebebi de Samet’in stretch dört tanımına uyması. Özellikle lig maçlarında oldukça uzun süreler alacağını düşünüyorum. Eğer bunları iyi değerlendirirse Efes’in ve milli takımın önemli isimlerinden biri haline gelir. Aksi halde kariyeri önce vasat Süper Lig takımları daha sonrasında da birinci lig takımlarına doğru evrilebilir. Tabii bu noktada Efes için gönül isterdi ki, Dario Saric bir sezon daha takımda kalsın, olgunlaşmaya başlayan basketbolunu sergilesin. Zira o, az önce bahsettiğim oyuncu tiplemesinin Avrupa’daki en iyi örneklerinden biri belki de birincisiydi. Gerçi siz bu seviyeye henüz 22 yaşında ulaşırsanız, NBA de sizi Avrupa’da bırakmaz.
Alen Omic, Efes’in bu sezonki transferleri içinde özel bir yere sahip. Yugoslav bir koçla gelen klasik bir Yugoslav uzun transferi olarak düşünebilirsiniz ancak Omic, klasik Yugoslav fundamental özelliklerinin yanı sıra korkunç fiziği ve patlayıcılı ile dikkat çekiyor. Özellikle Dunston ile sürelerini paylaşacağı düşünülürse rakip uzunlar için oldukça yıpratıcı maçlar yaşanacağı şüphesiz. Geçtiğimiz sezon gerek ACB’de, gerekse Eurocup’ta ortaya koyduklarıyla Euroleague kontratını garantilemişti ancak herhangi bir Euroleague oyuncusundan çok daha fazlası olabilecek bir isim. Yazının başında da NBA’in Euroleague oyuncu havuzunu daralttığını ve heyecan verici oyuncu sayısının azaldığını söylemiştik. Böyle bir ortamda Alen Omic, Euroleague’in en heyecan verici oyuncularından biri olabilir. Henüz 24 yaşında olduğunu da hatırlatmak gerek. Özellikle Olimpija ve ardından Canaria formalarıyla adını çok duyduğumuz için yaşıyla alakalı bir yanılgı olabilir fakat hala oldukça genç. Özellikle bir pivot için. Yıllandıkça, geçtiğimiz sezon tanıtımını vizyona soktuğu asist özelliği de iyice önplana çıkacaktır. Dunston’a ise söyleyecek çok fazla bir şey yok. Geçtiğimiz sezon Efes’in ayakta kalan nadir isimlerinden birisiydi. Hala Euroleague’in elit pivotlarından biri. Heurtel ve Granger’ın da takımda kalması onun açısından iyi oldu. Beraber oynama alışkanlıkları geliştikçe, kısıtlı ama çok da gözardı edilmemesi gereken hücum özellikleri daha iyi kullanılabilir. Aslında hazırlık maçlarında da buna dair sinyalleri gördük. Ancak şunu da söylemeliyim ki, özellikle lig maçları düşünülerek Efes’in pivot rotasyonuna bir yerli takviyesi yapması iyi olabilirdi. Ahmet’i neden Fenerbahçe’ye verdiklerini bilmiyorum. Emircan’ın önünü açarak Giresun’a yolladılar ama bu sezon kadroda bulunsa geçtiğimiz yıllara nazaran çok daha fazla süre bulabilirdi. Zamanlama açısından bu hamleyi geçen sezon yapıp bu sene daha hazır bir Emircan alabilirlerdi. Ancak Efes’in bu tarz hamleleri yapmakta pek de mahir olmadığını biliyoruz. Umarım Perasovic dönemiyle beraber altyapı yönetiminde de gelişim kaydederler.
Cumhurbaşkanlığı kupasıyla yazıya noktayı koyalım. Doğrusu üstüne konuşulacak çok fazla bir şey yok. Maçın favorisi tartışmasız biçimde Fenerbahçe. Çok daha oturmuş bir kadro. Son Euroleague finalisti, oturmuş kadrosunu NBA baskısına rağmen korumayı başardı. Üstüne bir iki takviyeyle güçlendirdi. Efes de geçtiğimiz yıllara nazaran daha istikrarlı bir kadroyla geliyor ama bu haliyle Fenerbahçe’ye çok diş geçirebileceklerini sanmıyorum. Sezon başı olduğu için FB’nin de maç içinde tekleme ihtimali yok değil. Bu anlarda Efes maça ortak olabilir ama günün sonunda kupayı alan taraf Fenerbahçe olacaktır diye düşünüyorum. Fakat sezon içinde oturmuş Efes, Fenerbahçe’ye çok daha ciddi bir rakip olabilir. Bu sezon kurulan kadronun, takım içi dengeleri çok daha iyi gözeten tam bir “koç takımı” olduğu görüşündeyim. Eğer kimya hedeflendiği gibi tutarsa Efes de, Fenerbahçe gibi Euroleague Final Four’unun ciddi adaylarından biri olur.
İmza | Ali Konavić
Yazıyı güzel güzel okuyordum ama Honeycutt kısmından sonra hiçbir anlamı kalmadı.Efesin aldığı Honeycutt’la senin anlattığının hiçbir alakası yok.Euroleage adaptosyonu (iki seneden beri bu ligde oynuyor) , Brown’la benzerlik falan (belki boyları)
Saygılar