Onur Coşkun, 04 Eylül 2014 – 13 Ocak 1994 Kralijevo, Sırbistan doğumlu Vasilije Micic, ‘’1994 Doğumlu Potansiyel Yıldızlar’’ listemize beşinci sıradan adını yazdırabilecek kadar özel bir oyuncu. 2010 yılında Mega Vizura takımında başladığı profesyonel kariyerinden önce bir yıl Kızılyıldız’ın alt yaş grubu takımlarında forma giyen üç sezon da Fmp Zeleznik’in genç takımlarının formasını terleten Micic, kariyerinin ilk önemli transferini bu yaz döneminde Bayern Münih’e geçiş yaparak gerçekleştirdi. 2014 NBA Oyuncu Seçmeleri’nde ikinci tur elli ikinci sırayı kaparak 76ers yolunu tutan oyuncunun okyanusun diğer yakasına ne zaman geçeceğini ise Münih forması altında önümüzdeki yıllarda göstereceği performans belirleyecek. Genç yaşına rağmen Sırbistan Milli Takımı formasıyla 2013 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda mücadele etmeyi başaran Micic’in Bayern’e transferini ve orada yapabileceklerini konuşmak üzere sizi bir alt paragrafa davet ediyorum.
Olası Svetislav Pesic Etkisi
Eski Yugoslavya basketbol ekolünden gelen ve o dokunun kokusunu yaşamış birçok faal koçun bünyesinde barındırdığı ‘’çalıştırdığı takımlara ve oyuncu grubuna muhakkak artı değer katma’’ mottosunu modern Avrupa basketbolu normlarına en iyi uyarlayan koçlardan biri Pesic. Şu günlerde çalıştırmakta olduğu Bayern Münih’i kendisinin yetiştiği basketbol felsefine biraz da olsun uyarlamayı başaran koçun Micic üzerinde çok ciddi bir pozitif katkısı olacağı kesin. Bu sebepten ötürüdür ki – bence- Micic, Avrupa’da imza atabileceği en iyi ve doğru takımlardan birisine emanet. Onun basketbolunun güçlü yönlerini sivriltme, zayıf yönlerine de doğru makyajı yapma noktasında Pesic’in ortaya harika şeyler çıkarmasını bekliyorum. Bu bölümü biraz da kısa tutma isteğimin bir neticesi olarak fazla uzatmadan şunu söylemek gerek: Micic, kendi basketbolunu geliştirebileceği ve bunu yaparken de takım bazında ciddi başarıların peşinde koşabileceği bir organizasyonda yer alacak. Pesic’in yanında emin ellerde olduğuna hiç şüphem yok.
Fizik
1.98 boyunda ve 91 kg ağırlığındaki Micic’in pozisyonu itibariyle fiziğini en avantajlı kullanabildiği iki nokta mevcut. Tepede yahut forvet diplerinde topu alıp potaya kat etme düşüncesinde olduğunda birden rakibiyle sırtı dönük oyunu tercih edip omuzu vura vura ilerleyebilecek bir oyuncu. İkinci avantajıysa zamanlamasını doğru ayarlayabildiği takdirde potaya hareket halindeyken ve/veya turnike esnasında rahatlıkla faul alabilecek fırsatı yaratabilmesi. Avrupa için düşündüğümüzde çok ciddi bir fiziksel dezavantajı olduğunu söyleyemeyiz ancak bu yıl Euroleague organizasyonunda mücadele edecek Micic’in, ilk adımı kendisinden hızlı oyuncularla karşılaştığında sıkıntı yaşayabileceğini rahatlıkla ifade edebilirim. İlk adım hızı ve zamanlaması konusunda alacağı daha çok yol var. Fiziksel yetilerine NBA odaklı bakacak olursak pozisyonu itibariyle orada biraz ağır kalması muhtemel olan oyuncunun zaten hali hazırda basketbolunda geliştirmesi gereken en ciddi sorunlardan biri, fiziksel denge ve özgül ağırlık parametresini dengeleyip dengeleyemeyeceği.
Vasilije Micic’in fiziksel – kalıp odaklı demek daha doğru – avantajını potaya katlarında nasıl kullandığını ifade eden üç görsel bulacaksınız aşağıda.
Mental
Basketbolun psikolojik boyutunu Micic’in basketbol karakteri paralelinde düşündüğümde zihnimde çok olumlu bir fotoğraf oluştuğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Her şeyden önce takım oyuncusu hüviyetinde bir isim olması ve bencillik noktasında değil de paylaşım noktasında oldukça öne çıkan bir oyuncu olması en ciddi artılarından. Takım içinde problem yaratmayacak bir yapısı olmasına rağmen oyun içi mental iniş çıkışları olduğunu söylemek oldukça mümkün. Şöyle ki; otokontrol mekanizmasının zayıf olması, oyun sıkıştığında takımı adına sorumluluk almak isterken ciddi hatalar yapabilmesine ve hatırı sayılır bir düzeyde top kaybı yapmasına sebep oluyor. Pesic’in himayesinde bu iniş çıkışları daha kontrol edilebilir hale getireceğini düşünsem de sahip olduğu mental yetiler onu karar anlarının oyuncusu yapmaya yeter mi ? Pek umutlu değilim bu konuda açıkçası.
Top kayıp etme durumundan ve otokontrol mekanizmasının zayıflığından bahsetmişken bu görseli hazırlamasam olmazdı:
Savunma
Vasilije Micic’in savunmadaki en büyük avantajı Avrupa için gelişime açık ve yeterli düzeyde olarak kabul edebileceğimiz pozisyon bilgisi ve post oyununa olan yatkınlığı. Bire bir savunmada belki çok üst düzey bir basketbolcu değil ancak takım savunmasını oluşturan unsurlar içerisinde doğru yerde ve doğru zamanda bulunmayı başarabilmesi onun açısından çok ciddi bir artı. Yardım savunması kapsamına girebilecek kata doğru atılan bir adım yahut oyuncuya gösterilebilecek bir elin çok kıymetli olduğunu düşününce Micic’in nispeten de olsa bulunduğu takıma katkı sağlayacağını söyleyebilirim. Sırbistan formasıyla alt yaş gruplarında uluslararası organizasyonlarda da mücadele eden oyuncunun savunmadaki en büyük zayıflığı bence ilk adım ve hız odaklı. Karşısında kendisinden hızlı/ ilk adımı çabuk olan bir oyuncu olduğunda çabucak geçilmesi muhakkak üzerinde durması gereken eksiklerinden. Bunun haricinde her oyuncu da olabileceği gibi oyun konsantrasyonunun düştüğü dönemlerde normalden daha fazla faul yapıyor oluşu, yardım savunmalarını aksatması dikkat etmesi gereken diğer iki husus. Yukarıda kendisinin takım oyuncusu kimliğinden bahsetmiştim bu başlık altında da bu hususa paralel şunu söyleyebilirim ki savunma meziyetlerinin hücumuna göre kısıtlı düzeyde olması onu savunmada takımına daha bağlı bir parça haline getiriyor. Savunmada sorumluluk almasını daha doğrusu kanaat kullanmasını beklemek biraz hayalcilik olur. İyi bir blok sezgisine sahip olmaması ve atletizm yönünden eksik kalması onu karşınızda bulduğunuzda sizi potaya hareket etme noktasında oldukça cesaretlendirebilir. Hücumda perde takibini iyi yapmasına rağmen savunmada aynı orada başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. İlk adımının yavaşlığından kaynaklanan bu sorun, onun savunmada zaman zaman perde geçişlerine takılmasına ve hücumcusunu kaçırmasına sebep olmakta. Havuza düşen ribauntları toplama konusunda ise takip sezgilerinin olması gereken seviyede olmadığını rahatlıkla ifade edebilirim.
Gelin hep birlikte Micic’in genel manada savunma eksiklerini anlatan şu pozisyonu görsel eşliğinde irdeleyelim:
Hücum
Micic, her şeyden önce basketbolunun hücum yönü savunma yönüne göre daha kuvvetli ve çeşitli bir oyuncu. Yay gerisinde sahip olduğu ve gelişime oldukça açık olan pas – şut – penetre kombinasyonu sayesinde takımına ciddi bir genişlik kazandırmasının yanı sıra boyalı bölge dolaylarına girdiğinde eğer pozisyon uygunsa yüksek yüzdeyle isabet bulabilen bir oyuncu. Onun hücumda şut yüzdesinin artmasının belki de en temel şartı, karar anlarındaki topların onda kalmaması olarak nitelendirilebilir. Zira mental kısımda bahsettiğimiz dezavantajlarının hücumda en aza indirgenmesinin yegane yolu bu. Oyun vizyonunun ve saha görüşünün yüksek olması sebebiyle forvet köşelerinden yahut tepeden potaya doğru hareketlenmesi sonucunda dışarı açılan uzun yahut kısa oyuncuyu rahatlıkla bulabilir ve besleyebilir. Pas becerisi gerçekten iyi bir düzeyde olmasına karşın zaman zaman tembel paslar atması ve top kayıplarına yol açması hücumunun en önemli eksilerinden. Şut, geliştirilmeye oldukça müsait olan ancak temelinde yeteneğin yattığı bir olaydır. Micic’in şut mekanizmasında bir eksiklik ya da sorun olduğunu düşünmüyorum, oyun içinde artacak olan istikrarına paralel olarak şut yüzdesinin de istikrar ve sürdürülebilirlik kazanacağına eminim.
Savunmadakine nazaran daha iyi bir perde geçiş takibine sahip olduğunu ve uzun oyuncu hareketlerini iyi okuduğunu ifade edebilirim. Set düzeni içerisindeki şutları verimli kullanabilmesine rağmen kendi şutunu yaratma hususunda birtakım sıkıntıları olduğuysa gün gibi ortada. Bunun en büyük sebebi henüz yeterli oyun olgunluğuna ulaşmamış olmasına rağmen ekstra işler kovalamaya çalışması basketbolu açısından kendisine birçok noktada olumsuz olarak yansıyor. Hücumunda geliştirmesi gereken bir diğer sorun ise geçiş hücumlarında ve set temposu arttığında arkadaşlarına doğru pası aktarabilmesindeki başarı oranı. Maçın seyri bu yöne doğru hareket ettiğinde normalden daha fazla tercih hatası yapmasının belki de temel sebebi otokontrol mekanizmasındaki soru işaretleri.
Micic’in oyun vizyonuna ve saha görüşüne daha yakından şahit olabilmek için aşağıdaki görselleri inceleyelim.
Sözün Özü
İdolü Dimitris Diamantidis olan Micic’in onun seviyesine gelip gelemeyeceğini zaman gösterecek ancak NBA seviyesinde olmasa bile Avrupa semalarında muhakkak aranan bir oyuncu olacağı kesin. Onu bekleyen ve çözülmesi gereken en büyük soru işareti ise basketbolunun seviyesini bir tık daha yukarı çekip Euroleague seviyesinde tutunup tutunamayacağı. Pesic ve Münih onun için belki de en doğru tercih olduğu için şu aşamada bu konuya olumlu yaklaştığımı ifade etmeliyim. Beklentim ve dileğim, Avrupa basketbolunun iyi seviyede bir oyun kurucu daha kazanması. Kendisini bu sezon Euroleague’de yakından takip edeceğimi de belirterek satırlarımı sonlandırıyorum.
İyi Senaryo: Zoran Planinic
Kötü Senaryo: Stefan Markovic