Okulda öğle yemeği sırasında duruyordum. Her gün başladığı gibi yine başladı. Sınıfımdaki bu iki erkek ve kız kardeş ayrılmazlardı. Kelimenin tam anlamıyla onları asla ayrı göremezdiniz. Teneffüste bile olsalar kız, erkek kardeşinin kolunu tutardı. Aynı kıyafetleri ve tozlu ayakkabılarıyla duvarda ayakta dururlardı.
Yemek kuyruğuna geldiklerinde herkes onlara gülmeye başlardı.
– ”Bu koku da ne? Biri ölmüş gibi kokuyor.”
– ”Hey! O senin kız arkadaşın mı?”
– ”Neden her zaman çok kötü kokuyorsun?”
Korkunçtu. Asla katılmadım onlara, ama hiçbir şey de söylemedim. Bazen herkesle birlikte gülerdim. Onlar orada öylece dururlar ve hiçbir şey söylemezlerdi. Kız, erkek kardeşine tutunup başını ona yaslardı ve erkek kardeşi duygusuz bir ifadeyle ayakta dikilirdi.
Bu ilkokula dönüş oldu. Son 20 yıldır onlar hakkındaki her şeyi tamamen unutmuştum fakat bu yaz yatağımda uzanmış, kanalları değiştiriyordum ta ki “Zorba” isimli belgesele rastlayana kadar. Film gerçek hayattan, akranlarını neredeyse cehenneme gönderen 5 farklı çocuğu gösteriyordu.
Ben şu anda 33 yaşında kendi ailesiyle beraber olan olgun bir adamım ve önceliğim çocuklarıma doğru yönelmek. Düşünüyorum, “Bir insan bunu nasıl yapabilir? Bu çocuklar birer canavar.” Ama sonra aklım, düşüncelerim kendi çocukluğuma dönmeye başladı. Öğle yemeği sırasında duran erkek ve kız kardeşe herkesin nasıl güldüğünü hatırladım. Nasıl bir şey yapmadım? O an kalbim hızlı atmaya başladı. Yataktan kalkmak ve yürümek zorundaydım. Bu beni gerçekten sarstı.
Bunu nasıl yapabildim? Düşünün: Aynı kıyafetleri giydikleri için biz bu çocuklara güldük? Her birimiz dezavantajlı olduk. Futbol, beyzbol ve basketbol oynadım sonrasında bütün yıl aynı çift ayakkabıyla okula giderdim. Nasıl olur da bu şekilde birine gülebilirim?
Artık olgun bir adamım, anlayabiliyorum. O çocuklar evlerinde korkunç travmalar geçiriyorlardı. Bu yüzden kız kardeşi erkek kardeşinin yanından ayrılmadı. O, erkek kardeşine korunduğunu hissetmek için her an bakardı. Onların evinde neler oluyordu kim bilir? Ama o zaman hepimiz onlara garip bir şeylermiş gibi baktık.
Onların bu yaptıkları dramatik değildi. Kimse onlarla konuşmuyor, onları itiyor ve öğle yemeklerini yere atıyorlardı. Bu çok sıradan bir şeydi, her gün olurdu. Kimse durdurmak için araya girmedi. Ben büyük bir çocuktum. Sporla ilgileniyordum. Belki de tüm bunları durdurmak için yapmam gereken sadece “Kesin şunu” demekti…
Aklımdan geçti: Acaba o çocuklar şu an ne yapıyor? Düşündükçe duygusal olmaya başladım. Bunları bir çocuğa sahip olmadan tam olarak anlayabileceğinizi sanmıyorum. Onları düşündüğüm zaman üzgün ya da yalnız hissediyorum, bu sadece içimi parçalıyor. Beni çılgına çeviriyor.
Şimdilerde teknoloji sayesinde herkese her zaman erişim kolaylığı sağlanabiliyor. Saklamak yok. O zamanlar bizim için merhamet durdu. İki kardeş okuldan ayrıldıkları zaman artık bizim aptal yorumlarımızla yüzleşmek zorunda değillerdi. Şimdi ise bu tarz zorbalıklara eve gittiklerinde Instagram, Facebook ya da Twitter’dan da devam edebiliyorlar.
Kendi hayatımı görüyorum. İnsanlar internet üzerinden bana çılgın şeyler söylüyorlar. Beni takip ediyorlar, hiçbir şey paylaşmıyorlar fakat sayfamda olumsuz yorumlar var. NBA’deki herkes “Böyle şeyler okumak, görmek istemiyorum” diyecek ama gerçek şu ki bundan kaçamazsın. İnsanlar gerçekten çok kötü şeyler söylüyorlar.
Ne zaman bu insanları görmezden gelsem, kendime aynada bakmak zorunda kalıyorum. Bu yaz, gençlik günlerime şimdiye yansıtmak için çok vakit harcadım ve bir sürü şeylere ulaştım. Bunları geri almayı, yapmamayı isterdim. Ama fark ettiğim bir şey var; bu zorbalıkların hepsi bizim kendi güvensizliğimizden kaynaklanıyor. Hepimiz zorlu bir çocukluk geçirerek geldik. Hepimiz hassasız. Bir şekilde hepimiz zarar gördük. Ama bir araya gelmek yerine, bizden daha zayıflara sataştık…
Bu doğru değil. Daha fazla yol göstericilere ihtiyacımız var. Bir futbol takımının kaptanı gibi değil bu. Gerçek liderlere, yol göstericilere… Doğru yolda durmak isteyen çocuklara ihtiyacımız var. Okullarda çocuklarla bunlarla alakalı, zorbalıklarla alakalı konuşmalar yapmak istiyorum, bu hedefimi gerçekleştirmek istiyorum. Ama bunu bir NBA oyuncusu olduğum için değil, her zaman doğru şeyi yaptığım için istiyorum. Hayır. Önceden neden bunu yapmadığım için bu konunun üzerinde durmak istiyorum. Eğer o erkek ve kız kardeş bunu okuyacak olurlarsa, sadece üzgün olduğumu söylemek istiyorum ve benden çok daha güçlü olduklarını.
- İçerik, www.theplayerstribune.com adlı web adresinden alınmış ve İngilizce aslından Türkçe’ye çevrilmiştir.
- İçeriğin orijinal haline yine aynı web adresi üzerinden erişim sağlayabilirsiniz.
- İçerikte kullanılan görseller de www.theplayerstribune.com adlı web adresi üzerinden temin edilmiştir.
Güzel bi çeviri olmuş,yazılarını ilgiyle takip ediyruz ve devamını bekliyoruz
Başarılı bir çeviri! Yazı da çok anlamlı, Tyson Chandler’ın bu konuşmalarını da yaptığı zaman ileride okumak isteriz 🙂