Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse Türkiye hücumda yapabileceleri sınırlı, ikili oyunu ana planlarından biri haline getirmesi çok kolay olmayan, topsuz oyundaki hareketliliğe gereksinim duyan ve koşmak zorunda olan bir takım. Ufuk Sarıca’nın ekibinin koşarken savunmada olduğu gibi hücumda da alanı doğru paylaşıp topsuz oyuncuyu tehdit haline getirmesi, uzunlarının yaratması muhtemel sorunları hareketli oyunu tercih ederek kontrol altında tutması gerekiyor. O halde Türkiye bunu nasıl yapabilir, hücumda nasıl daha fazla tehdit yaratan bir takım haline gelebilir?
Her şeyden önce topu Furkan Kokrmaz’a vermek gerek. Furkan Korkmaz’ın yönlendireceği hücumlarda Cedi Osman’ın topsuz hareketliliğini kullanıp hem Ersan İlyasova’ya bire bir hücum tercihleri için alan açmak hem de Cedi Osman’ı doğru pas kanallarını kullanarak çembere hareket edecek biçimde kullanmak şart. Furkan Korkmaz’ın yönlendireceği ve top kullanacağı, Cedi Osman’ın da şutla değil de çembere giderek bitirmeye çalışacağı olası yerleşimler Türkiye’nin hücumdaki verimliliğini artıracaktır.
Semih Erden ve Sertaç Şanlı’ya sahipseniz ikili oyunları ana plan haline getirmeniz çok zor. Özellikle Semih Erden’in çembereden biraz olsun uzaklaştığında set temposuna zarar verdiğini düşünecek olursak ikili oyunları Ersan İlyasova ve Cedi Osman’la oynayıp çembere topsuz hareketlenecek Berk Uğurlu, Doğuş Balbay veya Metecan Birsen gibi parçalara alan yaratmak en makul seçeneklerden biri olarak görünüyor.
Türkiye topu Scottie Wilbekin ya da Cedi Osman’ın elinde tutup diğer oyuncuların hareket etmediği bire birler oynayarak skor potansiyelini yukarı çekebilecek bir takım değil. Wilbekin’in form durumunu, Cedi Osman’ın da bunu oynamak için tercih edilecek ilk oyuncu olmaması gerektiğini düşünecek olursak bire bir hücum tercihlerini, topsuz hareketliliği unutmadan, Furkan Korkmaz ve Ersan İlyasova’ya emanet etmek hazırlık maçlarındaki tercihlerimize göre çok daha makul. Özellikle Cedi Osman’ın bire bir hücum tercihlerinin takımın verimliliğini düşürdüğü ve set yerleşimini hareketsizleştirdiği kanısındayım. Bunun temelde iki nedeni var, her şeyden önce Cedi Osman milli takım teknik ekibinin sandığı kadar iyi bire birci değil, ikincisi ise takımda topsuz oyunu en iyi oynayacak oyuncunuzun eline topu verip “hadi bire bir oyna” demek hiç mantıklı değil.
Tüm bunlar Türkiye’nin oyunda yaşadığı iniş çıkışların temel nedenleri olarak görülebilir. Savunmada yanlış yerleşmek konsantrasyon kaybına, konsantrasyon kaybı set temposunun düşmesine, düşük set temposu da hareketsiz basketbola neden oluyor. Bu sıralamayı etki tepki bağlantısı içerisinde ters yönden başlayarak da düşünmek pekala mümkün. İniş çıkışları engellemek ve bununla bağlantılı olarak daha doğru hücum etmek için yapılması gereken ilk şey çembere gitmek, en azından çembere gitmeyi deneyip alan yaratmaya çalışmak zira Türkiye’nin mevcut kadrosundaki oyuncuların yetenek setleri çembere gidilmeyen, düşük pas ve koşu temposundaki oyunda verimli olmak için zayıf ve istikrarsız.
E grubunda oynanacak maçlara geçmeden önce hücumda daha verimli bir takım olmak için Buğrahan Tuncer ve Berk Uğurlu’nun mutlaka 12 kişilik kadroda olması gerektiğini söylemeliyim.