Aslında Tofaş’ı ele almaya bu seneden değil, belki de Nihat İziç döneminden başlamak lazım. Tofaş’ın başarı kadar yetiştiricilik konusunda da hedefleri olduğu malum ve bu yetiştirici ağacın verdiği son meyve Kenan Sipahi oldu. Kenan sene başında Obradovic’in Fenerbahçe’sine giderken takımda ise sezon boyunca kadroda bulunan dört tane son dönemde yetişmiş altyapı oyuncusu yer aldı. (Samet Geyik, Doğan Şenli, Uğur Dokuyan, Gökhan Aydın) Fakat Nihat İziç döneminde temelleri atılan takımın bıraktığı kötü de bir miras var : İstikrarsızlık. Tofaş özellikle son 3 sezondur bunu alışkanlık haline getirdi ve iç saha & deplasman performans dengesini yakalayamadığı gibi maç içindeki dengeyi de çoğu zaman yakalayamadı. Şöyle ki ; Tofaş maç içinde çift hanelerle öne de geçse, geri de düşse o maçın her zaman kafa kafaya gelme ihtimali var. Bu, Bursa’da Tofaş’ı birkaç sezondur çıplak gözle seyreden bir basketbolsever için çokça karşı karşıya gelinmiş bir durum, dolayısıyla basit bir tespit. Öyleyse Bursa ekibini sezon başından bugüne doğru incelemeden önce Tofaş’ın bu sezonunu da bize şarkıcı Lara özetlesin : ”Bir öylesin, bir böyle. Ne karasın, ne de ak!”
Planları Bozan Ayrılık : Kenan Sipahi
Tofaş’ın sezona ne tür bir oyuncu yapılanmasıyla başlayacağı Ahmet Çakı’nın kafasında belliydi ve planlar doğrultusunda çok önemli iki Türk oyuncu kadroya katıldı : Evren Büker ve Serhat Çetin. Takıma büyük emekler vermiş olan Can Altıntığ ve İnanç Koç‘un yerlerine kadroya katılan bu ikili, kağıt üzerinde kadronun daha da güç kazandığını gösteriyordu. Bir önceki sezonun yabancılarından sadece Chinemelu Elonu kadroda tutulurken, skorer oyuncu Marcus Denmon ve bir önceki sezonu Erdemirspor’da geçiren Jure Balazic kadroya katılan isimler oldular. Bu üç yabancının ve Serhat Çetin ile Evren Büker gibi iki önemli ismin yanında kadronun bir başka ana Türk oyuncusu olarak yazın Avrupa u18 Şampiyonası’nda şampiyon olan Milli Takımımız’ın turnuvayı MVP olarak tamamlayan oyun kurucusu Kenan Sipahi yer alacak ve etrafları tamamlayıcı genç oyuncularla doldurulacaktı. Tofaş bu plan doğrultusunda takımı kurdu ancak Kenan’ın Avrupa U18 Şampiyonası’ndaki performansı, onun takımdan ayrılmasını belki de bir sene erken hale getirdi. Yazın başında, önceden uygulanan İlkan Karaman modelinde olduğu gibi ligin önemli takımlarından birisinin Kenan’ı alıp 1 veya 2 sene daha Tofaş’ta kiralık oynatması gündemdeydi ancak şampiyonadaki performansıyla Kenan Sipahi hazır bir oyuncu olduğunu Obradovic gibi bir antrenöre kabul ettirince kariyeri için belki bir sene erken, fakat transfer dönemi göz önüne alındığında Tofaş için biraz geç takımdan ayrılmak durumunda kaldı. Ahmet Çakı’nın sitemize verdiği röportajda [1] belirttiği üzere Tofaş yazın Erbil Eroğlu ve sezon içinde takıma katılan Hakan Demirel transferleriyle de ilgilenip oyun kurucu pozisyonunda iki Türk oyuncuya yer verme hedefindeyken elindeki ana oyun kurucuyu da kaybetmiş oldu. Evet, aslında Kenan Sipahi ne kadar yetenekli bir oyuncu olursa olsun kariyerinin başındaki bir oyuncu olarak yeri dolmayacak bir isim değildi ama Tofaş için yeni planlamayı yapıp oyuncuyu bulmak için kısıtlı vakit kalmıştı. Ancak kalan kısa sürede yapılan Rok Stipcevic takviyesi yerinde oldu ve Tofaş sezona planladığı şekilde üç yabancıyla giremese de en azından eksiklik yaşamadan girmiş oldu.
Evde Kurt, Dışarda Kuzu
Yıllar öncesinde yapılan spor magazin programlarını hatırlayanlar bilir, programın muhabiri sahadaki hırçın görüntüsüyle dikkat çeken oyuncuların evlerine konuk olduğunda eşleri tarafından yapılan yorum genelde şu olurdu : ”Sahada çok hırçın ama evde kuzu gibi.” Tofaş için ise sezonun özellikle ilk yarısı bunun tam tersi olarak seyretti. Mavi-beyazlılar [2] sezonun ilk 10 haftasını müthiş bir istikrarla oynayarak iç sahada oynadığı tüm maçları kazanıp, deplasmanda oynadığı tüm maçları kaybetti. Tofaş bu istikrarı kötü anlamda bozdu ve ligin belki de en kırılgan takımı olan Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne Bursa’da yenilerek sahasındaki ilk yenilgisini aldı. Ardından gidilen Efes deplasmanından da beklenenin aksinde bir sonuç çıkmadı ve bir deplasman yenilgisi daha alınarak iç sahadaki Beşiktaş Integral Forex maçına 5 galibiyet, 7 yenilgiyle çıkıldı. O dönemde siyah-beyazlılar da kötü bir dönemden geçiyordu. Unutulmaz bir maç, müthiş bir maç sonu ve Hakan Demirel’in son saniye basketiyle sahadan galip ayrılan Tofaş olmuştu. Tofaş son dakikasına 7 sayı geride girdiği maçı, biraz da Beşiktaş’ın hediyesiyle kazanınca içinde bulunduğu ufak çaplı krizin belki de bir hayli büyümesine mani olmuş oldu. Bir sonraki hafta gidilen Aliağa deplasmanından da ilk deplasman galibiyeti geldi ve son hafta Gaziantep’te alınan farklı yenilgiyle ilk yarı 7 galibiyet, 8 mağlubiyetle tamamlanmış oldu.
Play-Off Kapısını Açan Anahtar : Deplasman Galibiyetleri
Tofaş ikinci yarıya Telekom deplasmanında aldığı galibiyetle başladı. Fobi yenilmiş gibi gözüküyordu ancak ardından Bursa’da oynanan Banvit maçında yenilen 24 fark ve Konya deplasmanında alınan yenilgi, fikstürde de Galatasaray LH ve Fenerbahçe Ülker’le üst üste oynanacak olması ”Play-off yarışından kopuluyor mu?” sorusunu akıllara getirdi. Ancak Galatasaray karşısında iyi oyunla alınan galibiyet Tofaş’ı biraz olsun rahatlattı. Fenerbahçe yenilgisinin ardından Serhat Çetin’in son dakikadaki müthiş performansıyla gelen Karşıyaka galibiyeti yine Tofaş’ın ayakta kalmasını sağlayan galibiyetlerden biri oluyordu. Fakat Trabzon’da alınan farklı yenilgi ve iç sahada alınan Uşak Sportif yenilgisi kafaları öne eğiyor, Royal Halı Gaziantep’in de yakaladığı havayla play-off’a katılacak son takım olacağı düşünülüyordu. Fakat Tofaş son düzlükte sezon boyunca yakalayamadığı istikrarı yakaladı. Son 7 maçlık periyotta çıkılan 3 deplasmandan da galibiyet alınırken (Aykon TED, Mersin BŞB, Beşiktaş IF) iç sahada sadece Anadolu Efes yenilgisi geldi. İş son haftada Bursa’da oynanacak Royal Halı Gaziantep maçına kalacak gibi gözüküyordu ancak Gaziantep’in 29. haftada sahasında aldığı Trabzonspor yenilgisiyle Tofaş’ın play-off’a kalması garantilenmiş oldu. Belki istikrarsız ve olması gerekenin altında bir performansla sezon geçirildi ancak son dönemde ortaya koyulan işi bitiren performans, Tofaş’ın lider özellikli oyuncuları olan bir kadroya sahip olduğunun önemli bir göstergesiydi.
Dönem Dönem Öne Çıkan Performanslar
Sezonun geneline baktığımızda takımı skor anlamında taşıyan, bu anlamda net olarak bir adım öne çıkan bir isim olmadığı görülüyor. Sezona muhteşem bir giriş yapan Marcus Denmon, ilk 10 haftada 19,4 sayı ortalaması tutturmuş, özellikle Fenerbahçe Ülker maçını ikinci yarıdaki inanılmaz performansıyla kazandıran isim olmuştu. Ancak peşinden gelen 10 haftada 8,3 sayı ortalamasına düşen Denmon, bir hayli keskin bir düşüş yaşamıştı. Dulkys’in takıma katıldığı ilk maçta tribüne çıkan Denmon, bunun da muhtemel kamçısıyla normal sezonda oynadığı son 9 maçta 15,1 sayı ortalamasıyla oynadı ve bu bölümde 31 sayıyla oynayıp galibiyeti getirdiği Mersin deplasmanı takım adına fazlasıyla kritik bir öneme sahipti. Bu sezon takıma katılan Rok Stipcevic de Denmon’a benzer bir performans gösterip sezona iyi girip sezon ortasında biraz sallandı ve finali fena yapmadı. Tofaş’ın sezon boyunca skor anlamında en skorer olmasa da en istikrarlı oyuncusunun Serhat Çetin olduğunu söyleyebiliriz. Sezon boyunca hep belli bir seviyede oynayan ve keskin düşüşler yaşamayan tecrübeli oyuncu, sezonu da 11,4 sayı ve 4 asist ortalamalarıyla tamamladı. Bir başka tecrübeli isim, takım kaptanı Evren Büker de oyunun her yönünü iyi oynayarak başarılı bir sezon geçirdi. Kaptan normal sezonu 9,7 sayı, 4,8 asist, 3,1 ribaund ortalamalarıyla tamamladı. Zaman zaman öfkesini kontrol edemeyip takımına zarar verdiği maçları saymazsak, Chinemelu Elonu da gayet iyi bir sezon geçirdi. Güçlü pivot sezonu 11,9 sayı, 8,5 ribaund ortalamasıyla tamamladı. Jure Balazic‘e baktığımızda, skor anlamında iyi bir katkı verdiğini net bir şekilde söyleyebiliriz belki ama zaman zaman takımın yumuşak kalmasını ve özellikle ribaund konusunda sıkıntı yaşamasını da sağlamadı değil. Takıma sezonun son bölümünde katılan Deividas Dulkys, kısa sürede tertemiz katkı verdi. Bileği müthiş düzgün olan Litvanyalı oyuncu, aynı zamanda şaşırtıcı derecede atletik. Oynadığı 8 maçta 11,3 sayı ortalaması yakalayan Litvanyalı, %52,7’yle de üçlük soktu. Dulkys TBL’de kalırsa önümüzdeki sezon adından kesinlikle söz ettirir. Samet Geyik sezon içinde zaman zaman iyi katkılar verdi ancak halen beklenen düzeyde değil. Yine de özellikle orta mesafe şutunda önemli bir gelişme var ve daha özgüvenli oynadığı açıkça belli oluyor. Samet önümüzdeki sezon takım içinde önemli bir parça haline gelebilir, artık zamanı geldi ve kendisi bunun ışıklarını zaman zaman verdi. Doğan Şenli, aslında daha fazla süre almalı mıydı sorusunun tartışılması gereken bir oyuncu. Balazic’in yarısı kadar ortalamayla sahada kalan genç oyuncu, bu süre içinde yine Balazic’in aşağı yukarı yarısı kadar sayı ortalaması tuttururken (Balazic 10,7 & Doğan 5,5) Balazic’ten sadece 0,2 az ribaund aldı. (Balazic 3,3 & Doğan 3,1) Doğan Şenli 2,01 boyunda ve bu onun biraz undersize kalmasını sağlıyor ancak nispeten kısa olan 4 numaranın bunu artıya dönüştürecek şutu Doğan Şenli’de mevcut. İyi olan orta mesafesine üç sayılık atışları da ekleyen Doğan, bu sene kullandığı 11 üçlükte 6 isabet buldu. Sezon öncesi çalışmalarını biraz da buna ayırırsa önümüzdeki sezonun sürpriz oyuncusu olabilir, nitekim boyuna karşın fazlasıyla yüksek olan ribaund sezgisi ona 20 civarı süre alacağı bir sezonda en az 6,5 – 7 arası bir ortalama tutturacaktır. Bence Doğan Şenli & Samet Geyik ikilisi önümüzdeki sezon Tofaş’ta 4 numarayı kapatabilir. Hakan Demirel için etkisiz performansından önce takıma katılmasının hayal kırıklığı olduğunu söyleyebiliriz. Stipcevic’in o bölgede yalnız kaldığı ve zaman zaman Evren Büker’in 1 numaraya kaydırılarak mecburen ondan da istenen verimin alınma oranı biraz düştüğü için orası tecrübeli bir Türk oyuncuyla doldurulmak istendi ancak Tofaş’ın son dönemdeki genç oyunculara karşı yaklaşımına baktığımızda Gökhan Aydın’a şans verilerek de bu sezon geçirilebilirdi. Hakan’ın katılmasına rağmen sezon içinde yine dönem dönem Evren’in 1 numaraya kaydığına şahit olduk, bu pekala Gökhan’ın yetersiz kaldığı anlarda da kullanılabilirdi. Ramazan Tekin sezon başında Cevat Soydaş Turnuvası’nda seyrettiğimizde özellikle fiziğiyle etkileyici bir görüntü veriyordu ancak kendisinin bu fiziğin hakkını veremediğini söylemek yanlış olmaz. Ahmet Çakı Ramazan’ı, Elonu’nun dinlendiği anlarda birinci tercihi olarak kullanmaya hazır görünüyordu ancak Ramazan bu beklentiye fazla karşılık veremeyince çok verimli bir sezon geçirememiş oldu. Yine de son dönemde biraz daha iyi gözüktüğünü söyleyebiliriz. Diğer genç oyuncular Uğur Dokuyan ve Gökhan Aydın‘a gelirsek, Uğur aslında sezon başında rotasyonun bir parçası gibiydi ancak şansını pek iyi kullanamayınca sezon ilerledikçe dakikaları bir hayli azaldı. Gökhan Aydın için ise, ısınırken harika smaçlar yaptığını söylemek dışında bir yorum yapabilmek mümkün değil, çünkü kendisini seyredebilme fırsatımız olmadı.
Takımın sezon içindeki performansını birkaç grafikle ortaya çıkartmak istediğimizde ortaya şöyle sonuçlar çıkıyor :
Dengeli bir dağılım ve 20 dakikalarda 6 oyuncu göze çarparken en fazla süre alan isim 30,7 dakikayla Marcus Denmon.
Top kullanma yüzdelerine baktığımız zaman Marcus Denmon’ın öne çıktığını rahatlıkla görebiliyoruz.
Ancak takımın en fazla top kullanan oyuncusu Marcus Denmon, şut verimliliği konusunda Hakan Demirel’den sonra takımın en kötüsü.
Marcus Denmon bu konuda da en öne çıkan isim olurken, Doğan Şenli’nin de kendisine yakın süreler alan diğer genç oyuncular Samet Geyik ve Ramazan Tekin’den öne çıkıyor olması dikkat çekici.
Play-Off’a giderken : Rakip, Sezonun En İyisi Banvit
Tofaş play-off’a son iki sezonda olduğu gibi bu sezon da 8. sıradan giriyor. Geçen sene de Royal Halı Gaziantep’le çekişen Tofaş’a 12 galibiyet play-off’a girmek için yeterli olmuştu. Ancak bu sezon 12 galibiyet alan takımlardan Türk Telekom ile TED Kolejliler, 11. ve 12. sırayı paylaştılar. Tofaş bu sezon 4 galibiyet fazla almasına rağmen play-off yarışı 29. haftaya kadar sürdü. Geçen sezon deplasmanda 5 galibiyet alan Tofaş, bu sezon da aynı sayıya ulaştı ancak galibiyet konusunda farkı iç sahada yarattı. Gayet başarılı bir iç saha performansı yakalayan Tofaş, Bursa’daki 15 maçın 11’ini kazandı. Ancak aldığı 4 yenilginin en ağırını play-off’taki rakibi Banvit’ten aldı. Geçen sezon çeyrek finalde oynadığı Galatasaray serisinden iki farklı yenilgi alarak ayrılan Tofaş’ı şimdi yine bir o kadar zor bir eşleşme bekliyor. Banvit’in gücü, istikrarı, iç sahadaki müthiş performansı, girdiği hava gibi faktörler üst üste koyulunca Tofaş’ın şansı bir hayli az gözüküyor. Elonu’nun zaman zaman gücüyle Ermal ve Dusan’a üstünlük kurabileceğini belki düşünebiliriz fakat bunun haricinde Tofaş’ın kağıt üzerinde üstün olabildiği herhangi bir pozisyon da yok. Fakat Tofaş için olumlu olarak gösterilebilecek birkaç detay var elbette. Sonuçta Tofaş için Banvit’e elenip sezonu tamamlamak karalar bağlamaya sebep değil ve dolayısıyla üzerlerinde bir baskı olmayacak. Öte yandan Banvit’in sezon içinde gösterdiği kusursuza yakın performans, onların sürpriz takım hüviyetinden çıkıp şampiyonluk favorisine evrilmelerini sağladı. Ortada 2 maçı galip bitirenin kazanacağı bir seri olduğunu düşündüğümüzde, ilk maçta Banvit’in hissedebileceği olası bir baskıyla maça stresli başlaması ile Tofaş’ın maça iyi başlayıp ilk yarıyı önde veya başa baş bitirmesi birleşirse, Tofaş Bandırma’dan sürprizle dönebilir. Bu olmasa bile en azından Bursa’daki maç normal sezondaki Banvit maçı veya geçen sezon Galatasaray’la oynanan play-off ikinci maçı gibi kopup gitmeyecektir, Tofaş’ın Bursa’da rakibini biraz terleteceğini söyleyebiliriz. Gelgelelim Tofaş için nerdeyse tüm etkenlerin olumlu birleşip, Banvit için bunun tam tersi olmadıkça bu serinin galibinin kim olacağını tahmin etmek güç değil.
Seri tahminim : 2-0 Banvit kazanır.
Dilerseniz bu eşleşmeye de birkaç grafikle göz atalım :
Hücum verimliliği konusunda Banvit ligin bir hayli üzerinde, dolayısıyla Tofaş’a karşı da %6’lık bir fark yaratmış durumda.
İki takım da tempo olarak birbirine yakın ve lig ortalamasının altında, topun kıymetinin bilineceği bir seri olacağını söyleyebiliriz.
Bu da üstteki istatistiği biraz daha anlaşılır kılan bir veri, iki takım da ortalama olarak nerdeyse aynı sürede hücum ediyor, lig ortalamasının üstündeler.
Asist konusunda iki takımın da lig ortalamasından da birbirinden de çok farkları olmadığını görüyoruz.
Top kaybı konusunda da iki takım birbiriyle eşit ve lig ortalamasının %1 altındalar. Görüldüğü gibi aradaki farkı yaratan en önemli etken ilk grafiğimizde verdiğimiz hücumdaki verimlilik konusunda ortaya çıkıyor.
Not : Grafikler için Doğuş Özkan’a (@dgsozkan) çok teşekkürler.
[1] : Ahmet Çakı’nın sitemize verdiği röportaja şu linkten ulaşabilirsiniz : http://trendbasket.net/ahmet-caki-roportaji-tb-ozel/
[2] : Aslında artık ”kırmızı-beyazlılar” ama bir Bursalı için bu şekilde telaffuz etmek çok zor!
Orhan İleri