B Grubu
B GRUBU | Galibiyet | Mağlubiyet | Atılan Sayı | Yenilen Sayı | +/- |
---|---|---|---|---|---|
CSKA Moskova | 2 | 0 | 183 | 148 | 35 |
Unicaja Malaga | 2 | 0 | 165 | 147 | 18 |
Maccabi Electra Tel Aviv | 1 | 1 | 172 | 175 | -3 |
Limoges CSP | 1 | 1 | 147 | 152 | -5 |
ALBA Berlin | 0 | 2 | 152 | 171 | -19 |
Cedevita Zagreb | 0 | 2 | 123 | 149 | -26 |
CSKA Moskova 99-80 Maccabi Electra
CSKA Moskova bu sezon kadro kalitesi olaraktan son sezonlarda olduğu gibi Final Four’un en büyük adaylarından birisi. Bunu Gloria Cup’ta biraz görmüştük, şimdi bu maçla birlikte CSKA Moskova çok sağlam bir şekilde Final Four’un, hatta şampiyonluğun en büyük adaylarından birisi olduğunu kanıtlıyor.
Koç Itoudis’in Teodosic’le geldiği günden bugüne özel ilgilendiği ortada. Uzun yıllar Obradovic’in yanında çok büyük egoları olan oyuncularla çalışmış olmak, ona bu takımda çok büyük bir avantaj sağlayacaktır. Elbette Teodosic’le aynı dili (Sırpça) konuşması da yine bir başka avantaj. Artık Itoudis’le de Teodosic Euroleague seviyesinde “winner”lığa geçiş yapamazsa, hayatı boyunca bu organizasyonda müthiş bir yetenek ama “loser” olarak anılacaktır.
Maccabi’nin off-season’da çok büyük kayıpları oldu. Her şeyden önce en büyük kayıpları koç Blatt, üstüne oyuncu kadrosundan Hickman, Rice gibi şampiyonlukta çok büyük pay sahibi olan oyuncular. Elbette Pargo&Haynes eklemeleri bu 2 oyuncunun yerini doldurabilecek hamleler belki ama geçen seneki ruhu yakalamaları biraz zor. Geçen sene onlar adına çok özel, yıllar geçse de anılacak bir sezon ve başarı. Elbette bu sene de Maccabi’yi asla küçümsememek lazım. Nokia Arena’da bakarsınız ikinci maç çok daha farklı olur ama bu sene diğerlerinin daha güçlendiği durumda onların Final Four yolu henüz erken olsa da biraz kapalı gözüküyor…
Limoges CFP 71-60 Cedevita Zagreb
Limoges takımını seyretmek için ilk hafta bilgisayarı açtığımda, ister istemez insanın kafası geçmişe gidiyor ve Maccabi maçından sonra da aklıma MFÖ’nün Herşey Çok Güzel Olacak’taki şu şarkısı geldi. Elbette o zamanlara yetişemedim ama biraz geçmişe dair videolar izlediğimde, insanlarla konuştuğumda Limoges’un Avrupa basketbolunu 1990’larda domine ettiği ortada.
Nitekim Cedevita maçı da Fransız devi açısından çok önemliydi: On yıllar sonra (son olarak 1998’de oynamışlar) iç sahada Euroleague maçı!
Elbette Beublanc’ta oynanan maçında salon tıklım tıklım doluydu. 5300 taraftarın takip ettiği maçı Limoges, başından sonuna kadar domine ederek 71-60 kazandı. Limoges iç sahada her zaman tedirgin olmanız gereken bir takım olacak gibi duruyor. Özellikle Nobel Colo’nun performansı böyle devam ederse, Leo Westermann da biraz daha vitesi yükseltirse… Neden olmasın?
Cedevita Zagreb ise herhalde Euroleague’in en göze hoş gelmeyen basketbolunu oynuyor. Repesa bu sene takıma Amerikalı oyuncu almama kararı aldı ve kadronun tamamı eski Yugoslavyalı oyunculardan kurulu. Savunma öncelikli bir koç olduğunu Repesa’nın biliyoruz fakat bu mantaliteyle Cedevita’nın bu grupta Zagreb’teki Limoges maçı dışında galibiyet alacağını düşünmek biraz hayalcilik olur. Roko Ukic’in iyileşmesi ve maalesef sakatlıklardan bir türlü çıkamayan Marko Tomas’ın takıma katılmasıyla belki biraz daha pozitif basketbol sergileyebilirler, pek zannetmesem de… Hırvat bir arkadaşımın yazdığı şeyle sonlandırayım:
@HCanPelister coach 🙂 only defense. If you can score 20 pts( Does not matter) , he want only D.
— Alen Alibasic (@AlenAlibasicCRO) October 24, 2014
Unicaja Malaga 87-84 ALBA Berlin
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor: Haftanın en keyifli maçıydı. Martin Carpena’daki maçta basketbol adına her şey vardı. Zaten sonu da maça yakışır biçimde, inanılmaz bitti. Unicaja’nın Toolson’dan oynaması beklenirken, Toolson’ı ALBA çok iyi savununca, top bir anda eski Efesli Vasileiadis’te kaldı ve o da çok zor bir açıdan üçlüğü yollayarak takımına galibiyeti getirdi.
ALBA Berlin saygı duyulası bir organizasyon, her şeyiyle çok doğru yönetiliyor. Euroleague’in bence organizasyon olarak yukarılara oynayan takımlarından birisi. Koç Sasa Obradovic’te takımla birlikte iyi bir hava yakaladı. Bu maça da keza çok iyi çalışmışlar, maçın başından sonuna kadar aslında ALBA istediğini yaptı ama son topta Kostas Vasileiadis’in o mucivezi üçlüğüne gerçekten yapılacak hiçbir şey yoktu.
Bu sezon boyunca aklımda Unicaja Malaga’yı izlerken olacak tek soru: Ya Zoran Dragic NBA’in yolunu tutmasaydı?