Hemen ardından şöyle devam edeyim: “İnşa ettiğimiz bu kültürün arkasındaki ana isim Tim, hemen arkasından gelen isim ise Pop.”
Pop’u bu kadar özel bir lider yapan şeyin ne olduğunu açıklamak aslında biraz zor. Tabii sizin de çok iyi bildiğiniz şeyler var. Dahi bir iletişimci, harika bir taktik adamı, muhteşem motive edici bir insan ve hemen hemen her alanda harika biri. Ama bence onu bir NBA koçu olarak benzersiz yapan asıl şey prensipleri. En başından beri bu prensipleri oluşturma şekli ve o günden bugüne bu prensiplerden vazgeçmemesi.
Bazen bu prensipler sizin iyiliğinize oluyor, size tam olarak duymak istediğiniz şeyi veriyor. Pop, ilk seferde rezalet olmama rağmen, ikinci kez antrenmana gelme hakkını bana verdiğinde aslında sadece kendi ilkelerine uygun davranıyordu. Bana baktığında iyi bir oyuncu gördüğünü düşünmüştü, nokta. Ve bir kötü antrenman geçirmiş olmam onun için önemli değildi. İşlerin, onun kalbinin söylediğinin tersinde gitmesine izin vermeyecekti. Kalbi ona, bana ikinci bir şans vermesini ve daha sonra da draft etmesini söylemişti. Çaylak senemde her geçen maç, ta ki Lakers’a karşı oynadığımız playoff serilerinde neredeyse maç başına 40 dakika ile Tim’in ardından en çok süre alan oyuncu olana dek, daha fazla süre vermeye başladığında da aynı durum söz konusuydu. Yaklaşık beş sene sonra Pop, hücumu biraz daha benim tarzımda oynayabileceğimizi söylediğinde de yine prensiplerine uygun davranıyordu. Bunun ardından 2006’da takımın en skorer oyuncusu olmuştum ve 2007 playofflarında da bu devam etti. Hatta finaller MVP’si oldum.
Ancak konu Pop’un prensipleriyse madalyonun bir de diğer yüzü var. Kimi zaman bu ilkeler kesinlikle sizin mutlu edecek şekilde olmuyor ve bunu duymak da oldukça zor. 2003 play-offlarında başıma gelen şey de bu. Bütün sezon boyunca oyun kurucu olarak başlamıştım. Ama daha sonra play-offlarda, biraz zorlandığım bir dönemde, Pop maçın ilerleyen bölümlerinde Speedy ve Steve’i benim yerime oyuna almaya başladı.
Daha sonra aynı yaz aylarının biraz sonraki zamanlarında da, 21 yaşında bir oyun kurucu olarak takımımın ikinci (benim ilk) şampiyonluğunu kazanmasına yardımcı olduğumda, yaşanan durum buydu. Serbest oyuncu dönemi birdenbire nasıl Jason Kidd’i, tecrübeli bir oyun kurucuyu takıma katmak için çabalayacağımız hakkındaki konuşmalarla doldu taştı. Genç bir oyuncu olarak yaşadığım bir başka zorlu tecrübe ise 2005 finallerinde, kendimin ikinci takımın üçüncü şampiyonluğunu kazandığımız senedeydi. Buna rağmen Pop benim sorumluluklarımın bir kısmını Manu’ya vermeyi tercih etmişti.
Ne dediğimi anladınız mı?
Her şeye rağmen tüm bu iyi ve kötü tecrübeler beni daha iyi bir basketbolcu, daha iyi bir insan haline getirdiler. Ve bu sadece Pop’un yapabileceği bir şey. Onu özel yapan da bu. Sizi yüreklendirmek için söylediği şeyler boş laflar değil. Tıpkı eleştirilerinin de boş laflar olmadığı gibi. Sizi ilk beşte başlatırken, sizi yedek tutarken, size hücumun anahtarını teslim ederken, oyuncu piyasasında başka bir oyuncu ararken… Ne zaman olduğundan bağımsız size karşı hep aynı Pop. Ne yaparsa yapsın takip ettiği bir ilkesi var, her zaman. O ilke de şu: “Yaptığı her şeyin tek sebebi var ve bu sebep Spurs’ün iyiliğini istemesi.”
Buna nasıl saygı duymayabilirsiniz ki?
Gerçek şu ki buna sadece saygı duymuyorsunuz, kısa bir süre içerisinde bu felsefeden bir şeyler öğrenmeye de başlıyorsunuz.
Bence Spurs’ü tüm bu büyük isimlerin hepsini aynı anda bir arada tutma ve yönetme konusunda bu kadar başarılı görmenizin asıl sebebi de bu. Çünkü oyuncunun kim olduğu önemli değil, soru her daim aynı. Pop’un her zamanki sorusu: “Burada Spurs’ün yararına olabilecek ne yapabiliriz?”
Eğer 2003 finallerinde Tim şov yapıyorsa Manu ve ben yüzümüzde koca bir gülümsemeyle onu izleriz.
Eğer Manu ve onun dağınık saçları -Manu neden saçlarını değiştirir hiç anlamam. Saçlarının eski haliyle onu durdurmak imkansızdı!- 2005 finallerini domine ediyorsa bu sefer Timmy ve ben yüzümüzde büyük bir gülümsemeyle onu izleriz.
Eğer 2007 finallerinde işler benim istediğim gibi gidiyorsa ve biraz alan bulabiliyorsam kendime, eminim ki Timmy ve Manu yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile beni izliyor olurlar.
Parlayan isim biz üçümüzden biri değilse de fark etmez. Eğer orijinal üçlüden biri değilse aniden çıkıp, 2014 finallerini domine eden Kawhi gibi genç silahlarımızdan biridir. Size yemin ederim ki o kupayı kaldırırken üçümüz de öyle bir gülümsüyorduk ki daha önce o şekilde gülümsediğimizi hiç hatırlamıyorum.
Günün sonunda tek istediğimiz şey beraber kupalar kazanmaktı. Önemli olan tek şey buydu. Pop’un tarzı buydu, yani bizim tarzımız da buydu.
Yani Spurs’ün tarzı da buydu.