İnsanlar sıklıkla “Spurs Kültürü” hakkında konuşuyorlar. Hatta bazen o kadar sık konuşuyorlar ki bir süre sonra bunun ne anlama geldiğini unutabiliyorsunuz. Bu kadar çok konuşulmasına rağmen benim için San Antonio Spurs kariyerimden bana kalan ve diğerlerinden ayrılan ve bence lige bir Spurs oyuncusu olarak katılmanın nasıl bir ayrıcalık ve bir şans olduğunu anlamama yardımcı olan belli başlı bazı anlar var.
Tecrübeli, daha önceden şampiyonluk kazanmış ve amacı tekrar bunu başarabilmek olan bir takıma bir genç oyuncu olarak katılmak, ortalama bir takıma katılmaktan farklı. Çünkü şampiyon takıma geldiğinizde, ortalama takımdaki kadar hata lüksünüz yok. Ortalama takım size şunu söylüyor: “Diğerlerini hiç düşünme, bu sene sadece senin gelişimine odaklanacağız.” Şampiyon takımda bu söz konusu değil. Ve evet Spurs’ün kazanmak için inşa edilen bir takım olduğu da doğru. Kazanmak en önemli şeydi. Ancak benim her zaman hatırlayacağım ve hayatım boyunca minnettar kalacağım şey ise takımın sahip olduğu tüm bu önceliklere rağmen benim gelişimimi asla bir kenara atmamış olmaları.
Tecrübeli oyuncular hemen beni kanatlarının altına aldı. Her zaman benim gelişimime yardımcı olmak için hazırlardı. Fakat bu “her şeyi bırakın ve şu Fransız çocuğa hayatın anlamını öğretin” tarzında değildi. Son derece ustaca ve gizlice yapılan şeylerdi: burada hızlı bir ders, öbür tarafta kısa bir konuşma vb.
David gibi biriyle birlikte çalışmak muhteşemdi. İlk katılımında Hall of Fame seçilmiş bir adam var yanınızda ve başka bir şampiyonluk yürüyüşünün de tam ortasında. Buna rağmen beni, tüm bunların ortasında getirdikleri bu genç çocuğu, bir yük olarak görmedi. David ve takımdaki diğer tecrübeli oyuncular sayesinde hep zaten normal olan buymuş gibi hissettim. Herkesin şampiyonluk kazanma beklentisi vardı. Bunun yanında en az o kadar önemsedikleri bir sorumlulukları daha vardı: “Takımı bulduklarından daha iyi halde bırakabilmek…” İşte “Spurs Kültürü” dediğimiz şey bana göre bu. Diğer sorumluluğunuzu yerine getirebilmek için alan yaratırken sizden beklentileri de karşılayabilmek.
Tabii ki Spurs kültürünün var olmasının en önemli sebebi de gayet ortada… Oldukça basit. Tüm zamanların en iyi oyuncularından biri olan Tim Duncan, 19 sezon boyunca bizim takımımızdaydı. Tim ile ilgili şunu söyleyebilirim ki onca yıl boyunca Tim hiçbir zaman sadece takımın en iyi oyuncusu olmadı. Aynı zamanda en iyi takım arkadaşıydı da. Pekala belki bu biraz klişedir. Ama ben insanların, Spurs kültürünün temelinin Tim’in böyle bir insan olmasına ne kadar dayandığını anladıklarını düşünmüyorum.
Örneğin: İnsanlar sürekli neden bizim takımdaki oyuncuların koçluk yapması çok kolay oyuncular olduklarını, nasıl organizasyona katılan her oyuncudan mümkün olan en iyi katkıyı aldığımızı sorup dururlardı. Ya da takıma yeni katılan bir oyuncunun bile sihirli bir şekilde birdenbire nasıl daha iyiye gittiğini, önceden sahip olduğu bir kusurunun nasıl kaybolduğunu, nasıl iş ahlakının iyileştiğini merak ederlerdi. Ben de hep insanlara bunun sihir olmadığını söylerdim. Bunun arkasında aslında sahip olduğumuz elit seviye koçların ve elit seviye bir teknik ekibin yer aldığını anlatırdım. Pop gibi türünün tek örneği olan bir koçumuz olduğundan bahsederdim. Ancak bizi bu konuda diğerlerinden ayıran en temel şey neydi biliyor musunuz? Timmy. Bu kadar basit.
Tim Duncan’la alakalı şöyle bir durum var: Gelmiş geçmiş en iyi oyuncu muydu? Bilmiyorum. Benim birlikte oynadığım en iyi oyuncuydu ama bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Buradan sonrası uzmanlara kalmış. Ama Tim’le alakalı söyleyebileceğim bir şey var: “Koçluğunu yapması en rahat büyük oyuncu oydu.“
Bu her zaman bizim gizli silahımızdı bana göre. Dünya çapında bir oyuncu, All-NBA ilk beşine seçilmiş bir oyuncu, finaller MVP’si, lig MVP’si olmak üzere… Aynı adam antrenmanda sanki takımda forma kapmaya çalışan bir oyuncuymuşçasına kendisine koçluk yapılmasına hazır. Hayal gibiydi. Ve eğer siz bunun bu denli büyük bir yıldız için çok pasif bir durum olduğunu düşünüyorsanız açıkça Tim’in seviyesinde düşünmüyorsunuz bazı şeyleri. Çünkü Tim gerçeği biliyordu: Koçlarının kendisini yönlendirebilmesine izin verebilmek asıl karizmatik, havalı olan şeydi. Sanki spor salonundaki herkese meydan okuyordu. Tüm ligin en iyi oyuncusu takımına yardımcı olabilmek için egosunu bir kenara koymaya hazır, ya siz?
Ve biliyor musunuz, bütün mesele buydu. Yeni oyuncular gelir, etrafa şöyle bir bakarlar ve sonunda onlar da Tim’in yaptığını yapmaya başlarlar.
İşte Spurs Kültürü bu.