Tesadüfün böylesi! #NBAFinals

Nevi şahsına münhasır final.

Bir basketbolsever için kutsal sayılabilecek zamanların sonuna geldik. Hem de ne son. NBA Finallerinin en zevklisi hiç kuşku yok ki yedi maça uzayan seriler. Kafa kafaya giden maç, karar dakikalarındaki doğru tercihler ya da ellerin ayaklara dolanmasıyla yapılan hatalar. Baskı altında çürük domates gibi patlayanlar ya da baskıyı yedikçe içindeki elması ortaya çıkaranlar… 

NBA Finallerinin yedi maça uzaması çoğu zaman seyircilerde bu beklentilerin oluşmasını sağlar. Basketbolun güzelliği biraz da beklentileri unutturmanın bir yolunu bulmasında.

Golden State vs Cleveland serisi daha önce bildiğimiz yedi maçlık serilerin hiçbirine benzemiyor. Bu final serisi çok acayip hikayeleriyle birlikte büyüdü. Tüm bu hikayelerin ortak bir noktası ise: Dominasyon. 

NBA Finaller tarihi boyunca 8 farklı seri 4-0 ile tamamlandı. Yani “dominasyon”un sözlük karşılığı… Ayrıca 18 farklı seri de 4-1 tamamlanmış. Kısacası NBA tarihinde tam 26 farklı final bir takımın diğerine karşı net üstünlüğüyle geçmiş. 

2016 finalleri de bir açıdan bakınca bir takımın diğerini domine etmesiyle geçiyor. Bir farkla. Takımlar seriyi domine edemiyor. Teker teker maçları domine ediyor.

3-3’e gelene kadar Golden State sırasıyla kazandığı 1., 2., 4. maçlarda 15, 33 ve 11 sayı fark yakaladı. Ortalama 19.7 sayı fark attı. Cleveland ise kazandığı 3., 5., ve 6. maçlarda 30, 14 ve 15 sayı farkı buldu yani. 19.7 sayı…

İlginç değil mi? İki takımın da birbirlerine attıkları sayı farkı toplamı 59. Onlarca yıllık NBA finallerini tek tek araştırma çılgınlığına girmedim ama sanırım böyle bir final serisi daha önce olmamıştır. Bu açıdan bakınca, eşsiz bir mücadele izliyoruz.

Hiçbir maçın son dakikalarda belirlenmediği bu seride bir takım bir gün çok çok iyiyken ertesi gün nasıl oluyor da sanki parkeye çıkmamış gibi oynuyor… Final serisini izledikçe her maçta bu sorunun cevabını arar oldum. Ve sanırım bir noktaya vardım.

Ritim. Golden State ve Cleveland çok farklı basketbol tarzlarıyla başarılı oldular. GSW, “en iyi hücum erken hücum” felsefesini şiar edinmişken, Cavs hücumlarında illa ki Lebron-Irwing ikilisini arıyor. Hangi oyun tarzı, o maçta “formdaysa” o günü mutlak olarak domine ediyor. Ve karşımıza çok nadir görebileceğimiz bir sonuç çıkıyor. Takımların kendi oyunlarıyla ritim bulması tam da bu nedenle çok önemli. Çünkü bir takım ritim tutturunca sadece hücumu domine etmiyor. Savunmada da rakibin tüm oyun planını bozabilecek fırsatları daha çok yaratabiliyor.

Oyunculara da kısa kısa göz atarak kendimizi 7. maçın heyecanına bırakalım.

Lebron: Üst üste 3. finalini kaybetmek istemediği çok belli. Serinin ilk iki maçında, gözlerinden ateşler çıkmıyordu. Üç ve dördüncü maçlar da bir şekilde geçti. Ve seri 3-1’e gelince, ziller çalmaya başladı. Dev tam anlamıyla uyandı. Serinin beşinci ve altıncı maçlarında Lebron, 82 sayı, 24 rib, 18 as, 6 blok, 7 top çalmayla oynadı. Daha da etkileyici olan bu iki maçta sadece 3 top kaybı yaptı. Hatırlatalım serinin ilk dört maçında 4, 7, 5 ve 7 top kaybı yaparak maç başına 5.75 top kaybıyla oynuyordu. İfadesiz suratıyla 5. maça çıktığında bir şeyleri değiştireceği belliydi. Bu arada Lebron’un elenmenin eşiğine geldiği maçlarda 32 sayı ortalama ile oynadığını da ekleyelim.

Irwing: Serinin ilk iki maçından sonra deyim yerindeyse çıldırdı. Olağanüstü yetenekleri biliniyordu. Ama bu yeteneklerini ilk kez bu kadar üst düzey bir platformda sergiledi. Son 4 maçta sırasıyla 30, 34, 41 ve 23 attı. Son dört maçtaki oyununu 5.25 asist ile süsledi. Belki de en şaşırtıcı olan, “ehh işte” olarak bilinen savunmasında gösterdiği çabaydı. Serinin 6. maçında vurduğu 2 blok sahanın iki tarafında da verdiği mücadeleyi gösteriyor.

Love: Serinin Cavs açısından en büyük hayal kırıklığı. Sakatlığından dolayı oynamadığı üçüncü maçta Cavs, Golden State’i 30’a yatırdı. Kalan 5 maçtaki ortalaması ise 8.25 sayı, 5.6 rib. Bir zamanlar takımın üçüncü yıldızı gözüyle bakılan Love, şu anda generallerin sahada savaştığı orduda üç yıldızlı yüzbaşı bile değil.  

Curry: Sezon MVP’si rakamsal olarak da oyuna etki açısından da sezon istatistiklerinin uzağında. 23.3 sayı, 4.8 rib ve 4 as ortalamasıyla oynayan Curry üçlük çizgisinden de %42,4 ile atıyor. Mart ayında %53’lere kadar çıkan üçlük isabet oranındaki düşüş, finallerin sertliğiyle açıklanabilir. Ama bu durumdan Cavs’in memnun olduğunu tahmin etmek zor değil.

Klay: Her zamanki Klay. 20.5 sayı, 3,2 rib ve %38 şut isabeti. Klay en büyük kahramanlığını OKC serisinin 6. maçında %61,1 üçlük isabetiyle 41 atarak gösterdi. Finalde de üzerine düşeni yapıyor. Hatta, Cavs’in seriyi 3-2 getirdiği beşinci maçta uzunca bir süre tek başına direndi. %54,5 üçlükle Cavs potasına 37 sayı bıraktı. O maçta kendisine eşlik eden biri olsaydı belki de işler değişirdi.

Green: Love kadar olmasa da Green de bu serinin kayıp starı. Rakamları aslında gayet iyi görünüyor. 13.4 s, 9.8 rib, 5.8 as, 1.2 blok ve 1.4 top çalma. Ne var ki Green’in oyuna etkisi, rakamlarının gösterdiği gibi komple değil. Batı finallerinde yaptığı büyük saçmalıklar, onun bu sene zihnen hazır olmadığını gösterdi. Gerçi final serisindeki rakamları, Batı Finali’nden daha iyi ama hala yeterli. Çünkü o takımın ruhani lideri. Ondaki bir birimlik düşüş takımı bir birimden daha fazla etkiliyor. Ayrıca sürekli cezalı duruma düşme riskiyle oynaması onun ateşli oynamasını engelliyor gibi… Kendini kontrol ederek oynadığı zaman da fiziksel dezavantajları daha gözle görülür oluyor. Bir daha flagrant almamak ve yedinci maçı kaçırmamak için altıncı maçta tek kelimeyle idare etti. Ama şimdi neyi var neyi yoksa verme zamanı geldi.

Aslında bu tüm oyuncular için geçerli. Bir zahmet versinler de zaten. NBA’in finalinin 7. maçına çıkacaklar. Bostancı sahilde ter atmayacaklar.

Gelelim 7. maç tahminime… En ufak bir fikrim yok. Çünkü seri boyunca, teknik analizle açıklanmayacak yığınla senaryo gördük. Tek beklentim ilk altı maçın aksine son dakikalara kafa kafaya girdiğimiz bir maç olsun.

Yazan: Çağlar Uzunca

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler