-Kendini gayet güzel açıkladın artık hakemle alakalı daha fazla sorum olmayacak. Geçtiğimiz sene verdiğin bir röportajda taraftarlardan seni gördüklerinde çığlık atmamalarını rica etmiştin ve bunun yerine yanına gelip seninle konuşabileceklerini söylemiştin. Bir değişiklik oldu mu bu çağrından sonra?
“Her zaman istisnaları var ama evet. Belki EuroLeague Final Four’undan sonra aşırı heyecanlılardı. Ama dediğim gibi basketbolun dışında ben oldukça sakin biriyim. Basketbolu bütün gerginliğimden kurtulmak için uygun bir araç olarak görüyorum. Sahada bambaşka biriyim. Saha dışında sahada olduğumdan çok daha sakinimdir. Tam da bu yüzden birinin beni gördüğünde bağırmasından hiç hoşlanmıyorum. Normal bir şekilde yanıma gelip “Merhaba, nasılsın? Fotoğraf çektirebilir miyiz?” deseler her zaman kabul ederim zaten. Eğer beni gördüğünüzde bağırıyorsanız veya ben bakmadığımda fotoğrafımı çekiyorsanız bundan hiç hoşlanmıyor ve tepki veriyorum. Bu çok fazla yaşanmadı. Eğer bana kibarca yaklaşırlarsa genellikle taraftarlar için elimden gelenin en iyisini yaparım.”
-Taraftarlar mesajı yeniden alacaktır diye düşünüyorum.
“Her geçen gün daha da iyiye gidiyorlar ama nasıl konuştuğunuzla ilgili. 27 senedir insanları duyabiliyorum ve şu anda da gayet iyi duyuyorum. Bağırmalarına gerek yok.”
-Profesyonel bir sporcu olarak biriktirdiğin onca tecrübenin dışında birçok oyuncunun sahip olmadığı bir avantajın da var: Bütün aile üyelerin hayatlarının bir döneminde mutlaka profesyonel olarak sporla ilgilenmiş. Böyle bir ailede büyümek sana ne kazandırdı?
“Rekabetçilik getirdi diyebilirim. Ağabeyimle sürekli bire bir basketbol maçları yapıp kimin yeneceğine bakardık. Oynadığımız her türlü oyunda kart oyunlarından tutun darta kadar hep rekabet ediyorduk. Sanki oynadığımız son oyun buymuş gibi kazanmaya çalışıyorduk. Sanırım bu diğer oyunculardan en büyük farkım. Bir de tabii ailemdeki insanlar neler yaptığımı ve sorunlarımı anlayabiliyorlar. Bazen size öyle tavsiyeler veriyorlar ki çok fazla yardımı dokunuyor.”
-Hala aile içindeki en iyi sporcunun kim olduğuyla alakalı yarış halinde misiniz? Yani bir maçta 20 sayı attığında baban sana “Ben masa tenisinde bundan daha iyi performanslar sergiledim.” diyor mu?
“Tabii ki. Babam her zaman basketbolun aptal bir spor olduğunu söyler. ‘Sola fake atıp sağa gidiyorsunuz.’ diyor. Şaka yapıyor tabii ama rekabet aramızda her zaman var ve ben bunu seviyorum. Şu an çok uzmanlaştık alanlarımızda. Ağabeyim profesyonel bir sutopu oyuncusu o yüzden yüzme veya benzeri bir şeyde onunla yarışamıyorum artık. O da basketbolda benimle baş edemiyor –deneyebilir isterse-. Artık bağımsız üçüncü sporlar yapıyoruz birlikte, voleybol gibi.”
-Ailen dışında bir idolün var mı?
“Çok fazla yok. Sanırım ağabeyim en çok hayran olduğum insanlardan biri çünkü ne zaman ihtiyacım olsa hep yanımdaydı, beni hep doğru yöne yönlendiriyordu. Her çocuk gibi ben de Kobe Bryant, Peja Stojaković, Milan Gurović’i izleyerek büyüdüm ama hiç öyle çılgınca bir hayranlığım veya örnek aldığım biri olmadı.”
Dünyanın en güzel takımının Güzel insanı