CSKA-Olympiacos eşleşmesi Madrid’deki Final Four’un ilk eşleşmesiydi. İki takım bu yıl top 16’da aynı grupta yer almış, oynanan iki maçı da ev sahibi takımlar kazanmıştı. Hatta daha da geriye gidersek 2012 yılında Euroleague finalinde rakibini 19 farktan gelip Printezis’in son saniye basketiyle mağlup ederek şampiyon olmuştu Olympiacos…
İki takımın arasında rekabet düşünüldüğünde maçtan önce kadro yapısıyla CSKA bir adım önde gözüküyordu. Maç genelinde oyunu rakiplerine dikte etmeyi de başardılar ama farkı bir türlü çift hanelere getiremediler. Özellikle boyalı alanda Olympiacos’a bariz bir üstünlük kurdular. Yaptıkları sert savunmayla rakibi hep kendilerinden uzak tutmayı başardılar. Oyun kurucu pozisyonunda Teodosic’in sorumsuz tavırlarından en az zararı gördüler. Ama yine bilindik senaryo gerçekleşti ve CSKA gediklisi olduğu final four macerasına ilk maçta havlu atmak zorunda kaldı.
Olympiacos cephesinden baktığımızda, maç genelinde hücumda rakibe oranla daha az efektif oynadıkları, daha çok top kaybı yaptıkları bir gecede maça tutunmalarını sağlayan ana faktör asla vazgeçmeyen savaşçı kimliklerinin getirisi ribauntlardı. Maç genelini 6-7 sayı marjında geride götürürken Olympiacos’un elini güçlendiren tek faktör son üç dakikaya kadar felaket bir performans ortaya koyan Spanoulis’in varlığıydı. Koç Giannis Sfairopoulos bitime dört buçuk dakika kala fark 9 sayıyken Spanoulis’in varlığına güvenerek maçı döndüreceğine olan inancından molalarını sona sakladı. Nitekim 9 sayılık fark gerek Nando De Colo gerekse Teodosic’in cömertliği ve yaptıkları basit fauller sonucunda eridi. 3 dakika kala ilk saha içi isabetini bulan Spanoulis geriye kalan bölüme 11 sayı sıkıştırarak takımını finale taşıdı.
Bu noktada bir parantez açıp CSKA koçu İtoudis’i eleştirmeden olmaz. Bitime 1 dakika kala tek maçlı eliminasyon sisteminde molalarını cömertçe harcaması kabul edilebilir bir hata değildi. Böylelikle 6 saniye kala top kendi ellerindeyken topu rakip sahaya taşıma fırsatından oldular.
Son 3 sezonda Final Four’un ilk raundunda rakiplerine boyun eğen CSKA, rakip sahaya bir direnç koyup oyunu kilitlediğinde bir türlü maç elden gidiyor psikolojisinden çıkmayan kırılgan bir takım görüntüsü çiziyor. Maçta stres arttıkça kadrosundaki onca yıldıza rağmen hep bocalayan taraf oluyorlar. Bunda oyuncuların rollerinin şişkin olan kadroda yeteri kadar iyi belirlenmemiş olmasının payı da yok değil. Olympiacos’la ayrıldıkları en büyük nokta onca yıldıza rağmen takımı işler kötü gittiğinde ayağa kaldıracak bir liderlerinin olmaması.
Olympiacos’ta ise işler ne kadar kötü giderse gitsin oyuncuların rolleri çok kesin çizgilerle belirlenmiş durumda. Gemi su alıyorsa ilk başta vanaları takımca tıkayıp, fırtınalı havada onları en yakın limana taşıyacak Spanoulis adında bir kaptanları var. Onunla beraber en zorlu şartların altından kalkmayı bilen Sloukas, Printezis gibi yardımcı kaptanlarla zorlu koşullarla başa çıkmayı bilen tayfalardan oluşan sağlam bir kimyaları var. Bu kimya yıldızlar ordusu karşısında asla yıkılmayıp, basketbolun bir takım sporu olduğu gerçeğini hatırlatıyor. Mücadele, akıl ve takım arkadaşına duyulan inanç… İşte Olympiacos efsanesi…
Dağhan Duru