Bird, Laettner’ın yanından geçip gittikten sonra sol eliyle attığı garip bir şutu kaçırdı. Sırtı yüzünden acı çektiği, Drexler ya da Stockton oynayabilecek durumda olsa kenarda olmayı tercih edeceği çok belliydi. Laettner diğer potada Magic’den gelen uzun pası turnike ile bitirmek için hamle yaptı ama yine Ewing’in bloğuna takıldı. Bu küçük an, Laettner’ın NBA kariyerinin de bir özeti olacaktı. Ne smaç yapabilecek kadar atletik ne de faul alabilecek kadar sert bir oyuncuydu.
Jordan ona sesleniyordu: “Chris, smaçla şu boku. Smaçla.”
(Jordan yıllar sonra soğuk ve açıklayıcı bir tonla şöyle diyecekti: “O gün Laettner kimin takımındaysa, o taraf kaybederdi. O, takımın zayıf halkasıydı ve herkes onun üzerinden oynardı.”)
Bird’ün boş bir şutu kaçırdığı pozisyonda Magic, Pippen’ın tepesine binip topu dışarı tokatladı ve hakem topu Beyazlar’a verirken inanmayan gözlerle etrafına bakmaya başladı. Pozisyonun devamında Ewing nihayet isabeti buldu.
Magic Johnson’ın mavi takımı 11 – 4 Michael Jordan’ın beyaz takımı
Magic potaya yüklenirken Ewing faulü yaptı. Magic’in hakimiyetinde geçen bu şovdan hiç memnun olmayan Malone’un yüzünde tam bu anda sinirli bir ifade belirdi.
Postacı, İtalyan beyefendiye dönüp bağırdı: “Hay sıçayım! Her temasa da faul çalınmaz ki!”
Saniyeler sonra Barkley’in perdesine takılıp, adamı Mullin da Pippen’ı atlatarak turnikeyi bulunca Malone’un morali iyice bozuldu.
Magic savunma için kendi sahasına dönerken keyifliydi. İşler onun için iyi gidiyordu.
Magic Johnson’ın mavi takımı 13 – 4 Michael Jordan’ın beyaz takımı
(Pippen yıllar sonra Mullin’in oyunu okuma yeteneğiyle ilgili küçük bir itirafta bulundu. “Mullie yaptığı backdoor ve katlarla canıma okurdu. O kadar hızlı değildi ama ne zaman hareketlenmesi gerektiğini çok iyi bilirdi.”)
Şimdi Jordan basketi bulmak istiyor. Ewing’in yaptığı perde üzerinden savunmayı adam değişmeye zorlayıp Robinson’ı karşısına alıyor, gönderdiği üçlük panyanın yardımıyla basket oluyor. Şanslı bir şut bu. Magic hemen bunu belirtiyor. Aklındaki belli: Hemen aynı eşleşme üzerinden sayı bulmayı düşünüyor. Magic’in hızlı bir şekilde çembere gitmesinden çekinen Jordan aceleyle kendi sahasına dönüyor. Ama Magic bir an durup üçlük çizgisinin gerisinden şutu gönderirken, top daha potaya girmeden bağırıyor: “Al bakalım!” Basket.
Magic Johnson’ın mavi takımı 16 – 7 Michael Jordan’ın beyaz takımı
1989’un kış aylarında Magic’le Jordan arasında oynanacak teke tek bir maçın televizyondan yayınlanması planlanıyordu. Tabii ancak akılsızlar böyle bir projeyi akıllıca bulabilirdi. Çünkü böyle bir maç hayata geçse, NBA’in yıldız oyuncular tarafından sergilenen tek kişilik bencil bir gösteri olduğu fikrini güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktı. Yine de Magic bu fikre sıcak bakmış, Jordan’ı yenmek için “özel stratejiler” uygulamaktan bile söz etmişti.
Majesteleri ise oldukça isteksizdi. Bu maçın kendisine ufak bir miktar para dışında bir şey kazandırmayacağını biliyordu. Maçı kazansa tarihin bire birde en iyi oyuncusu olarak itibarını sağlamlaştıracak, kaybetse takım odaklı ve bencillikten sıyrılmış oyunu için takdir edilecekti. Tabii bir de küresel ısınma dünyayı eritene kadar Magic’in böbürlenmelerini çekecekti. NBA fikre karşı çıktı ve Oyuncular Birliği maçın basketbolun “çıkarlarına” aykırı olacağını belirtti. Şansa bakın ki o dönem birliğin başkanı Isiah Thomas’tı. Jordan, sırf Thomas’a gıcıklık olsun diye kısa bir süre için fikre sıcak bakıyormuş gibi davrandı. Ama maç oynanmadı.
Jordan’ın, kendisini savunması hiçbir şekilde mümkün olmayan Magic’i perişan edeceğine ise neredeyse şüphe yok. Magic daha iriydi ama daha güçsüzdü. Jordan kadar yükseğe sıçrayamıyor, onun kadar hızlı hareket edemiyordu. Ayrıca MJ’in yırtıcı içgüdülerine bire bir mücadelelerde kimse karşı koyamazdı.
Ama Magic, o sabah Monte Carlo’daki o ıssız salonda Jordan’a karşı bire bir oynuyordu. Gösteri maçı fikri hayata geçmemiş, ’91 Finalleri’nde Pippen ve Jordan kendisini değişmeli savununca hayalleri suya düşmüştü. Gelin görün ki Jordan’a karşı bire bir oynamak yalnızca hatalı bir strateji değil, aynı zamanda Magic’in basketboluna da tersti. Johson bir arabulucuydu. Onun sloganı herkesi bir araya getirmekti. Lansing’deki Everett Lisesi’nde okurken, okulun müdürü öğrenciler arasındaki ırksal sorunları çözmesi için genç Magic’i göreve çağırıyordu. Jordan diplomasinin dilinden anlamayan klasik bir liderdi. Onunla oynamak için onun seviyesinde olmalı, onun seviyesine çıkmalıydınız. Krzyzewski yıllar sonra şöyle diyordu: “Michael’a duyduğum saygıyı anlatmama gerek yok ama asla kibar bir insan olamadı.”
Magic bu sabahki gibi kendi bölgesinden çıkıp Jordan olmaya çalıştığında, başarısız olmaya mahkumdu.
*
Vergi memurlarını anımsatan bir öz güvenle oynamaya başlayan Jordan maça ısınmış durumda.
Sıradaki hücumu kendisi başlatıp, ardından topsuz bir şekilde içeri kat edip sol kenara açılıyor ve Ewing’den pası alıp kendisine yetişmeye çalışan Magic’in çaresiz bakışları altında isabeti buluyor. Diğer potada ise Magic, Barkley’in sol dipte pozisyon almasını bekleyip ardından pası gönderiyor. C.B.’nin şutu da isabetli.
Magic pozisyondan sonra yine bağırıyor: “İşte böyle.”
Jordan ise bu baskete Malone’u sağ taraftan post-up’a çağırarak karşılık verdi. İçeri inen top Malone’u, Malone da Barkley’nin üzerinden gönderdiği bir şutla sayıyı buldu. Güzel. Eşleşme savaşları sürüyor.
Magic Johnson’ın mavi takımı 18 – 11 Michael Jordan’ın beyaz takımı
Bird sonraki hücumda potaya bir air-ball gönderirken adeta yüz yaşında gibi gözüküyordu. Ama Jordan topu geri kazandı ve sol koridorun boşaltılıp Malone’un Barkley’le bire bir bırakılmasını istedi. Top içeri indiği anda Malone, Barkley’nin eline indirdiği bir darbeyle kendisine boşluk yarattı. Baseline’a doğru dönüp şutu gönderdi ve isabeti buldu.
Jordan “Al bakalım” diye bağırarak birkaç dakika önce salonu inleten Magic’e cevap verdi.
Magic Johnson’ın mavi Takımı 18 – 13 Michael Jordan’ın beyaz takımı
Birkaç başarısız hücumun ardından Magic tüm sahayı topla geçip önündeki David Robinson’a pası gönderirken bağırıyordu: “Devam et David!” Robinson bu sözlere itaat edercesine potaya gidip Ewing’e faulü aldırdı.
“Aynen böyle.” Magic’in susmaya niyeti yoktu: “Aynen böyle.” Sonra işi kişiselleştirmeye başladı: “Jordanaire’lar yenik.” Jordanaires, Bulls şampiyonluklar kazanmadan önce Jordan’ın etrafında kurulan kadronun lakabıydı. İsmin asıl sahibi ve lakaba ilham veren ise Elvis Presley’nin arkasında çalan Jordanaires adlı gruptu..
Jordan bu şakayı hiç komik bulmadı ve tam o anda, Tarihin En Büyük Seyircisiz Maçı’nın henüz yarısı tamamlanmışken Magic kendi tabutuna son çiviyi çakmış oldu.
Jordan hakemlere dönüp “Bundan sonra süre tutun” diye bağırdı. Kesinlikle sinirlenmişti ve geri dönüş için yeterince vakit olmasını istiyordu.
Robinson faullerden birini sayıya çevirdi.
Magic Johnson’ın mavi takımı 19 – 13 Michael Jordan’ın beyaz takımı
Bir dakika sonra Barkley sağ tarafta Malone’u bir reverse’le geçince Postacı rakibini faulle durdurdu. Malone, İtalyan beyefendiye dönüp Fransa maçını hatırlattı: “Aynı haltı dün akşamki maçta da çaldın! Saçmalık bu!” Daly, Beyaz takımın faul hakkının dolduğunu söyleyince Malone iyice öfkelendi.
Magic keyifliydi: “Evet” diye bağırıp sataşmaya devam etti: “Bunu sevdim. Bunu sevdim! Burası Chicago Stadyumu değil.” Sözlerinin etkisini artırmak için bir de ellerini çırptı. Beklenmedik bir sataşma değildi ama bir ağırlığı vardı. Jordan kariyeri boyunca hakemlerin kendisini kayırdığıyla ilgili şikayetler duymuştu. Portland’da Michael/Magic/Larry üçlüsü bir fotoğraf çekimi için bir araya geldiğinde Magic espriyle karışık iğneyi batırmıştı: “Michael’a çok yaklaşamıyoruz. Hemen faul oluyor.” Jordan bu tür şeyler duymaktan bıkmıştı, hele de Magic’ten…
Barkley faullerden birini sayıya çevirdi.
Magic Johnson’ın mavi takımı 20 – 13 Michael Jordan’ın beyaz takımı
İyice deliren Jordan dört savunmacının arasından uçarak bir turnike bıraktı. Ardından Pippen, Mullin’in topu oyuna sokmak için attığı pası kesti. Jordan şutu kaçırdı ama Pippen ribaundu alıp Mullin’e faulü çaldırınca, Jordan coşkulu bir şekilde omzuna vurdu. Barkley baştan ayağa bir havluyla kurulanıp üzerindeki alkollü teri temizlemeye çalışırken, Pippen iki faulü de sayıya çevirdi. Belki de Magic yanılıyordu, burası artık Chicago Stadyumu’ydu.
Magic Johnson’ın mavi takımı 20 – 17 Michael Jordan’ın beyaz takımı
Bird, Robinson’ın kaçırdığı şutun ribaundu aldı. Devamındaki hücumda Jordan isabetli bir şutla farkı bire indirdi. Bunu kişisel bir mücadeleye çevirmekte kararlı olan Magic dönerek içeri daldı ve kötü bir şut atıp kaçırdı. Barkley, Magic’in teke tek oyununa sinirlenmeye başlıyordu ve şikayetlerini daha sonra Jordan’la Pippen’a iletecekti.
Jordan, Magic’in kaçan şutunun ardından sağında Ewing, solunda Pippen, elinde topla tüm sahayı geçti. Bu işin nasıl biteceği belliydi: Pippen pası yakaladı ve sol eliyle muhteşem bir smaç vurdu. (Jordan bile Pippen’ın sol eliyle kendisinden daha iyi smaç bastığını kabul ediyordu.)
Magic Johnson’ın mavi takımı 20 – 21 Michael Jordan’ın beyaz takımı
Beyaz takım maç boyunca ilk kez öne geçmiş oldu.
Mullin sonraki hücumda içeri girdi ama Pippen’a bir reach-in faul’ü çalındı. Jordan şüpheliydi: “Ben sadece topa dokundu diye gördüm?” Mullin ilk atışı sayıya çevirip ikinciyi kaçırdı.
Bu kez Jordan içeri girdi. Gözle görülür bir şekilde yorgunluğu belli olan Magic artık savunmada zayıf halkaydı. Savunmada ona yardım getiren Robinson’a faul çalındı. Jordan ilk faulü kaçırdıktan sonra Magic topu havaya fırlattı ve çene çalmayı sürdürdü. NBA’de olsa teknik faul olurdu ama burada kim çalacaktı ki?
Daly kenardan tekrar bağırdı: “Biraz odaklanalım.” Herkesin aklı işinde olsun istiyordu.
Jordan ikinci atışı sayıya çevirdi.
Magic Johnson’ın mavi takımı 21 – 22 Michael Jordan’ın beyaz takımı
Malone, Jordan’dan pası alıp attığı turnikeden sonra dengesini kaybedip dizini sert bir şekilde yere vurunca olmayan keyfi iyice kaçtı. Ama ayağa kalkıp hiçbir şeyi yokmuş gibi yürümeye devam etti. Normal bir insan buz bulmak için kenara koşardı. Pippen ve Bird, Malone’un yanına gidip omzuna vurarak destek verirken; Jordan bağırıyordu: “İşte böyle, Karl.”
Magic Johnson’ın mavi takımı 21 – 24 Michael Jordan’ın beyaz takımı