Takıma değinmeden önce, yıllardır Avrupa’da en üst seviyede izlediğimiz bu Rus kulübünü genel hatlarıyla biraz daha yakından tanıyalım isterseniz. Geçtiğimiz ay, basketbol şubesinin kuruluşunun 94. yılını kutlayan (futbolda 106 yaşındalar) CSKA Moskova, dönemin askeri merkezinde temeli atılmış bir takım olması ve uzun süre Savunma Bakanlığı’nın bünyesinde kalarak halen de askeri yapıdan geniş anlamda tam bağımsız olmaması nedeniyle daha çok “ordu takımı” olarak anılıyor. Zaten 1960’dan itibaren kullanılan “CSKA” kısaltması da “Ordu Merkezi Spor Kulübü” gibi bir anlama denk geliyor. Sovyet döneminin Kızıl Ordu’su bünyesinde temeli atılan bu kulüp, çoğu kaynakta halen “Kızıl Ordu” diye de lanse edilebiliyor. Bu arada CSKA için “Horses” yani “Atlar” lakabına da denk gelmek mümkün. Maskot olarak bir at kullanan ve Final-Four öncesi çıkarttığı ürünlerde “in horse we trust” sloganını tercih eden CSKA için bu lakap da futboldan kalma. Kulübün futbol maçlarını oynadığı ilk stadyum, eski bir hipodrom olduğu için o dönemlerde bu lakap uygun görülmüş ve neredeyse 100 senedir de halen kullanılmakta.
Yeniden yakın geçmişe dönersekEuroLeague’de 2000 yılı ve sonrası düzenlenen 17 Final-Four’un 14’ünde yer alan CSKA Moskova, burada istikrarlı olarak yer alsa da bu süreçte sadece üç şampiyonluk çıkarabildi. Avrupa’nın en büyük bütçesine sahip olan CSKA Moskova, bu sezon da 42,6 Milyon Euro’luk bir bütçe ile mücadele ediyor. Böylesine dev bir bütçe söz konusu olunca tabii öncelikle çok geniş ve tamamı üst düzey iş yapabilen isimlerden oluşan bir kadro bekleniyor ancak özellikle hücum anlamında ele alırsak işler pek öyle de değil. Bu sezon 33 maçta yakalanan 87,6 ortalaması ile EuroLeague’in en skorer takımı olan CSKA Moskova’da hücum yükü; 19,4 sayı ortalamalı Nando De Colo ve 16,2 sayı ortalamalı Milos Teodosic’in üzerine kalmış durumda. Zaten bu ikilinin dışında çift haneli sayıda bir skor ortalamasına sahip isim yok Rus ekibinde. Özellikle sakatlığı halen tam olarak geçmeyen Milos Teodosic’in durumu, Final-Four boyunca belirleyici olacaktır. Her ne kadar Aaron Jackson gibi iyi bir oyun kurucuya daha sahip olsalar da Jackson’dan bir Teodosic etkisi beklemek de fazla iyimser bir yaklaşım olacak. Çünkü hem kendi hücum potansiyelinin yanında, ismi NBA takımları ile de sıkça anılan Teodosic’in o sihirli asistleri ile rakip savunmanın tüm dengesini bozup, arkadaşlarını sayıya götürmede yadsınamaz bir etkisi olduğu muhakkak. Olympiakos’a oranla daha skorer ve daha tempolu bir takım olan CSKA’nın yapması gereken şey ise Anadolu Efes’in play-off’ta, en azından son maçta, yapamadığı şeyler olacak. Çünkü skorun düşük geçtiği ve sert basketbolda sete set kalınan her maçta Olympiakos’a karşı bir avantaj yakalamak kolay olmuyor.