The best of the best from the February MVP @MT28APRIL ⤵️ pic.twitter.com/bVHIZ6Nlav
— EuroLeague (@EuroLeague) 27 February 2017
PAO’nun yerini kaybetmeyeceği konusunda sanırım hemfikir olduk. Peki ondan sonra kimi yazacağız? Ben küçük bir kısmı temenni olsa da altıncı sırada Efes’i göreceğimize inanıyorum. Efes, son dönemde form tutmaya başladı. Oyun kurucular, (kadroda Tim Duncan gibi çok özel oyuncular yoksa) koçun saha içindeki eli ayağı hatta aklıdır. En azından öyle olması gerekir. Ama sezonun son birkaç haftası gelene kadar, Efes için bu geçerli değildi.
Peras, geldiği günden beri birçoklarında soru işaretleri doğurdu. Takımı kötü yönettiği maçları da oldu. Bu sezon Euroleague’te Pao, Brose ve Real mağlubiyetlerindeki asıl sorumluluk ona ait. Ama genel toplamda Peras, iyi iş çıkarıyor. Oyun kurucuların, koçun eli ayağı aklı olduğundan söz etmiştik. Ve Peras, kendi sistemine uyumlu ama yetenekleri ve en korkuncu oyun aklı sınırlı Granger ve hücumdaki yetenekleri zaman zaman sınırsız gibi görünen ama oyunu Peras ile uyumsuz Heurtel’le yola çıktı. Zaman geçtikçe, kavgalar edildikçe, oyuncular ve koç karşılıklı tavizler verdikçe, maçlar kaybedilip, kazanıldıkça önce bu üçlü arasındaki roller kısmen belirlendi. Buradaki temel sıkıntı Granger’ın kötü ötesi bir sezon geçirmesi. Granger +/- istatistiğinde -78’de. Yani Granger sahadayken Efes, attığından 78 sayı fazlasını yemiş. Savunmaya direnç getirmek için ilk beşte başlayan Granger’ın acilen toparlanması Efes için hayati. Heurtel’in istatistikleri ise geçen seneye göre düştü. Bu sezon iki asist az yapıyor, 1.1 ribaund az alıyor. Ve toplam verimlilikte yaklaşık üç puan düşmüş görünüyor. Ama buna rağmen, takıma verdiği katkı geçen senenin fersah fersah ötesinde. Artık daha az tempo öldürüyor. Takımın koşmasına izin veriyor. Artık daha hızlı düşünüyor, daha hızlı oynuyor ve oynatıyor. Heurtel’i bir numaradan iki numaraya çeken Peras bu konuda takdiri hak ediyor. Ama bunda asıl gelişim, koçuna inanan ve değişmek için çaba sarf eden Heurtel’in.
Altı yedi ve sekizinci sıraları paylaşması çok muhtemel Efes, Kızılyıldız ve Baskonia üçlüsünden en iyi durumda olan takım bence Efes. Kalan yedi maçın ilk dördünden dört galibiyet çıkarabilecek güçte. Bunun önünde üç tane engel var. Ve bu engellerden hiçbiri rakiplerle alakalı değil. Engeller sırasıyla; Granger ve Cedi’nin formsuzluğu. Heurtel’in tsunami etkisi yaratan form grafiği. (O dalga rakip takımı da yıkıp geçebiliyor. Efes’in direkt rakipkeri Kızılyıldız ve Baskonia maçlarında olduğu gibi, kendi takımını da karanlık girdaplara çekebiliyor. Banvit’e kaybedilen Türkiye Kupası Finali gibi) Ama takımda iki tane de sigorta var. Savunmada işler sarpa sardığında oyuna giren ve tüm momentumu Efes’e getiren Doğuş. Ve %51 ikilik, %37 üçlük yüzdesiyle 12.8 sayı, 6 ribaund, 2.5 asist ve 1.1 top çalma istatistikleriyle oynayan Brown. Üstelik onun oyuna etkisi değerlerinden daha büyük. Basketbol aklı için Heurtel’e mahkum olan Efes, Heurtel’in kenarda olduğu ya da formsuz olduğu dakikalarda Brown ile oyunu açıyor
Efes’in doğru yolda olduğu kesin. Bundan sonra o yola yani Peras’ın erken hücum, yüksek tempo ve enerji prensibine bağlı kalmak. Rotasyonu da 11 kişiye çıkaran Peras, bu enerjiyi yüksek tutmak için her şeye sahip. Üstelik Efes’in şu anda yarış içinde olduğu Baskonia, Kızılyıldız, Daçka’ya karşı ikili averajı var. Bu da pastanın üzerindeki krema.