Set hücumu yoktu. Koç Romar mola almamızı istedi; ama ben ona uymadım. Bu akşam değil koç! 19 saniye kalmiştı ve Pac-10 şampiyonası finalinde beraberlik vardı. Top bendeydi, o şutu ben kullanacaktım.
Koç Romar geri adım attı ve “Tamam, bildiğin gibi oyna” der gibiydi. Ilk kez bana bu özgürluğü tanıdı ve bunun sebebi bana güvenmeseydi. Tüm turnuva boyunca iyi oynamıştım, ve ikimiz de hala kendimi iyi hissettiğimi biliyordur.
2011 Pac-10 Şampiyonasıydı ve ülkenin on altıncı takımı Arizona ile oynuyorduk. Onları kendi evimizde 17 sayı farkla yenmiştik, ikinci maçta onlar bizi Derrick Williams’ın son saniyedeki bloğu ile 87 – 86 yenmiştik. Bu herkesin görmek istediği final maçıydı ve herkesin beklediği gibi bir maç oldu.
Tüm maç karşılıklı basketlerle geçti. Maçın bitmesine kısa bir süre kala 4 sayı gerideydik. Önce C.J. Wilcox sonra da ben birer üçlük gönderdik ve maç uzatmaya kaldı. Maç uzadığında kazanacağımızı biliyordum.
Uzatma bölümü göz açıp kapayana kadar geçti. Arizona bir üçlükle 19 saniye kala skoru 75 – 75’e getirdi. Topu elime aldığımda Koç Romar’ı uzaklaştırdım ve karşı sahaya yavaş yavaş geçip zamanın ilerlemesini sağladım. 4 parmağımı gösterdim ve tüm takımı beni savunmacımla teke tek bırakmaları için gönderdim.
Top ile beraber karşı sahaya geçtim, birkaç akşam önce Kemba Walker’ın meşhur adımını geriye atarak Madison Square Garden’da Big East turnuvasını kazandıran şutunu düşündüm. İzlerken “Vay anasını, bu çok büyük bir atış” dediğimi hatırladım.
https://www.youtube.com/watch?v=yyF6amZw82M
Aslında planım Kemba gibi adımımı geriye atarak atış yapmak değil. İstediğim zamanın geçmesi, bir cross-over yapmak ve şutu yollamaktı. Maç içerisinde beni savunan oyuncuyu benzer şekilde ve fena halde geçmiştim, bu yüzden yine yapabileceğimi düşündüm; ama iyi bir savunma yaptı. O anda şut atmaktan vazgeçip potaya gitmenin daha iyi bir karar olduğunu düşündüm.
Bu bir saniyelik kararsızlık anında topu kaybettim. Videoda topun yerini belirlemeye çalıştığımı görebilirsiniz. Başımın belada olduğunu ve şut atmam gerektiğini biliyordum.
Adımımı geriye atmak “zorunda kaldım.” Başka şansım yoktu. Ama ben solağım ve topu da sola doğru vurmak zorunda kalmıştım. Şutör olarak topu kullandığınız elin tersine doğru vurup kaldırmak istersiniz. Kemba, sağ elini kullanan oyuncu olarak topu soluna doğru vurarak adımını geriye atmıştı.
Benimki esasında kazara adımını geriye atmak olarak nitelendirilebilir; ama benim boşa çıkmamı sağladı. Eğer topu kaybetmeseydim, şutu atmak için gerekli boşluğu bulamayacaktım. Bu boşluk beni savunan oyuncuya şans bırakmadı.
Hayatımda ilk defa topu soluma vurup geri adım atarak atış yapıyordüm, elimden çıktığı anda gireceğinden emin oldum.
Kusursuzdu. Top çemberden geçtiği anda, süreyi bitiren ışık yandı. Adeta “Tamamdır kanka, tam isabet” der gibiydi. Daha kusursuz bir zamanlama olamazdı.
Daha önce de lisede birkaç maç kazandıran basketim olmuşt, tabii ki hiçbiri bir şampiyonluk maçında değildi ve kesinlikle son salisede değildi. Çok heyecanlandım ve ne yapacağımı bilemedim. Kutlamak için arkamı döndüğümde orta sahada tek başımaydım. Tam orada aşağıda bir kamera vardı, ona baktım ve içimden geldiği gibi davrandım.
İnsanlar hala bana bu videoyu gönderiyorlar. Her seferinde tekrar tekrar izliyorum. Draft edildiğim an haricinde hayatımın en büyük anısı budur.
Aynı filmlerde olduğu gibi, basketbolda güzel hareketlerin de kendine ait müzikleri olur. Maçı anlatan Gus Johnson’ın sesi bu anı daha da özel getiriyordu. Sanki bu benim en sevdiğim şarkı. Her mısrasını biliyorum.
“Isaiah.”
“Son hücumu kullanıyor. Sekiz saniye kaldı.”
“Tek başına hücum edecek”
“Thomas, crossover, adımını geriye atıyor.”
“Soğukkanlı”
O andan soraya nereye gitsem insanlar bana “soğukkanlı” diyerek seslendi. Ve bunun sebebi epiker Gus Johnson. Sayıyı ben atmış olabilirim; ama o bunu çok daha iyi bir hale getirdi. Phoenix’te oynarken bile bunu hala duyuyordum. Orada çok sayıda Arizona taraftarı bana bunu hatırlatıyordu. Onlara gülümsemem gerekiyordu, çünkü artık onlar benim için tezahürat yapıyorlardı.
Maçtan sonra çok sayıda SMS aldım. Isiah Thomas, Jason Terry, Damon Stoudamire, Gary Payton, Jamal Crawford. Bunun çok büyük bir basket olduğunu biliyordum; ama tam kavrayamamıştım. Olağanüstüydü.
Çaylak sezonumdan sonra, Washington’da mezunlar maçı için Nate Robinson, Brandon Row, Spencer Hawes ve diğer oyuncularla birlikteydik. Tüm biletler satılmıştı. Bizi onurlandırmak için basketbol kariyerimizdeki güzel hareketleri gösteriyorlardı, ve videonun sonunda benim atışımı gösterdiler. Bütün salon çıldırmış gibiydi, ve işte o zaman “tam olarak” anladım.
“Vay anasını, bu çok büyük bir atış”