Murphy’nin altın kuralı şöyle der: Altını olan kuralı koyar.
Basketbolda durum tam olarak böyle değil. Yine de ekonomi her alanda olduğu gibi basketbolda da çok ama çok önemli.
Ekonomik güç sadece sizin en iyi oyuncuları almanızı sağlar; sizi en iyi takım yapmaz.
Eğer konumunuza göre yeterince ekonomik gücünüz – altınınız – yoksa sizden daha büyük ekonomilerle baş edebilmek için eski zamanlarda deniz kumunu altına çevirmeyi başardıkları söylenegelen bilim adamlarına ihtiyacınız vardır yani simyacılara.
Iki simyacı: ortak özellikleri ikisinin de Anadolu Efes tarafından sezon ortasında gönderilmiş olmaları: David Blatt ve Ufuk Sarıca
Bu iki koç rakiplerine göre daha küçük bütçelerle iki gün içerisinde çok önemli başarılar kazandılar. Elbette ki David Blatt’ın başarısı ile Ufuk Sarıca karşılaştırılamaz; ancak ikisi de kendi takımlarından kat be kat fazla bütçelere sahip ekipleri yenerek ilgiyi üstlerine çekmeyi başardılar.
Esasında bu simyacılar, basketbolun kimyagerleri. Takım kimyasını en iyi şekilde oluşturup ellerindeki her oyuncudan alabilecekleri en fazla verimi en doğru zamanda almaya programlılar. Kafalarında bir plan var ve bu plan uygulanırsa takımın maçı, kupayı kazanacağına tüm oyuncuları inandırmışlar.
Blatt muhtemelen önümüzdeki sezon ekonominin de en güçlü olduğu takım olan CSKA Moskova’ya gidecek.
Ufuk Sarıca’nın ve Pınar Karşıyaka’nın yolu ise henüz belli değil; ama kimbilir belki bu simyacının yolu Euroleague’de Karşıyaka Arena’da kesişir.
Zor, ama imkansız değil.
Bence Sarıca’nın başarısı en az Blatt’ın başarısı kadar etkileyici. Maddi zorluklar, yabancı sınırlaması, kadrodaki yerli oyuncuların kalitesi vs. bunların hepsinin üstesinden gelmeyi başardı. Blatt’ın Moskova’da ne yapacağı belirsiz. Malum, bütçesi nazaran düşük olan takımlarda çok başarılı olan koçlar yıldız oyuncuların ve beklentilerin arttığı yerlerde zorlanabiliyorlar. (bkz. Dusko Vujosevic)