Sonraki bölümü hayal meyal hatırlıyorum. Kliniğe kadar takımdan birisi eşlik etti. Bir sürü test yaptırdılar. Her şey yolundaymış gibi görünüyordu ki bu oldukça rahatlatıcıydı. Ama hastaneden ayrılırken düşünmeye başladım: “Bir dakika… E o halde ben az önce ne yaşadım?”
İki gün sonra, Bucks’a karşı bir olan maçımızda parkeye geri döndüm. Galip ayrıldığımız maçı 32 sayı ile tamamladım. Parkeye tekrar dönüp, kendim gibi hissettiğimde ne kadar rahatladığımı tarif edemem. Ancak Atlanta maçını neden terk etmiş olduğumu kimsenin bilmiyor olması beni daha da çok rahatlatıyordu. Kulüpteki birkaç kişi biliyordu ama çoğu kişinin hiçbir fikri yoktu ve kimse bu konu hakkında yazmadı.
Birkaç gün geçti. Takımda işler çok iyi gidiyordu ama üzerimde bir şeylerin yükü vardı.
Neden insanların neler olup bittiğini anlamasından endişeliydim?
Bu bir uyanıştı. Panik atak geçirdiğimde en zorlu bölümün bittiğini düşünmüştüm. Tam tersi olmuştu. Şimdi neden panik atak geçirdiğimi ve neden bunun hakkında konuşmak istemediğimi merak ediyordum.
Buna utanç meselesi deyin, korku ya da güvensizlik deyin, bunu birçok şekilde adlandırabilirsiniz. Fakat endişelendiğim şey yalnızca kendi iç dünyamdaki sıkıntılarım değil, onlar hakkında konuşmamın zorluğuydu. İnsanların beni takım arkadaşı olarak daha az güvenilir bulmalarını istemedim ve nihayetinde dönüp dolaşıp, büyürken beni eğiten ders kitabına geri döndüm.
Bu benim için yeni bir dünyaydı ve oldukça kafa karıştırıcıydı. Ama bir şeyden emindim: yaşananları bir kenara bırakıp artık önüme bakamazdım. Her ne kadar bir tarafım öyle istese de panik atak ve onun altında yatan şeyleri göz ardı edemedim. Gelecekte her şeyin daha kötü olabileceği zamanlarda bütün bunlarla uğraşmak istemiyordum. Ve bunun farkındaydım.
Bu yüzden büyük bir şeyi ortaya çıkaran küçük bir şey yaptım. Cavs, bir terapist bulmama yardım etti ve randevu ayarladım. Hemen şunu söyleyeyim: Ben, hayatım boyunca bir terapist ile görüşebileceğini düşündüğüm son kişiydim. Hatırlıyorum, ligdeki ikinci ya da üçüncü yılımda bir arkadaşım NBA oyuncularının terapistler ile görüşüp, görüşmediklerini sordu. Söyledikleriyle alay ettim. Bir NBA oyuncusunun terapist ile görüşmesi olacak iş değildi. 20 ya da 21 yaşındaydım ve basketbol ile büyümüştüm. Basketbol takımlarını mı soruyorsunuz? İç dünyasında çektiği acılar hakkında kimse konuşmazdı. Şu şekilde düşündüğümü hatırlıyorum; Sorunlarım ne? Sağlıklıyım. Para kazanmak için basketbol oynuyorum. Ne için endişelenmem lazım? Akıl sağlığı hakkında konuşan herhangi bir sporcuyu hiç bir zaman duymamıştım ve bunu yapan tek kişi olmak istemiyordum. Zayıf görünmek istemiyordum. Açıkçası, terapiste ihtiyacım olduğunu düşünmemiştim. Bu, ders kitabının da dediğini akıllara getiriyor, sıkıntılarını kendi başına hallet, etrafındaki herkesin hallettiği gibi.
Ama düşündüğünüzde garip geliyor. NBA’de, pek çok alanda hayatınızı düzene koyması için eğitilmiş profesyoneller var. Koçlar, eğitimciler ve beslenme uzmanları hayatımda yıllarca varlığını sürdürdü. Ancak bu insanlardan hiçbiri, ben nefes almak için yerde yatarken bana yardım edemezdi.