Fenerbahçe Beko’dan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Sertaç Komsuoğlu, gündeme dair çok önemli açıklamalarda bulundu.
FB TV’de yayınlanan Overtime adlı programa konuk olan Sertaç Komsuoğlu, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Basketbol kamuoyuna yansıya iddiaları değerlendiren Komsuğlu, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını ve Koç Igor Kokoskov ile önümüzdeki sezon planlamasına şubat ayından başladıklarını belirtti. Aynı zamanda Jan Vesely haberleri hakkında da konuşan sarı lacivertli yönetici, bu haberlerin de gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Bütçe hakkında da açıklamalarda bulunan Komsuğlu’nun demeçlerinden öne çıkanlar şöyle:
“Sosyal medyadan hocamız ile yönetim arasında problem olup olmadığına yönelik çeşitli mesajlar geliyor. Bu tip mesajlara alışık olmamız lazım. Dün Yunanlı bir gazeteci bu konuyu gündeme getirdi. Koçumuzla, Fenerbahçeli bir yöneticinin arasının kötü olduğu doğrultusunda, ki o yönetici de benim sanıyorum. Ama böyle bir şey yok. Ama doğaldır, şu anlamda doğaldır, transfer sezonu geliyor. Örneğin dün de ‘Vesely’yi Milano alıyor’ dendi, sonra bu konuyla ilgili menajeri bir açıklama yaptı, ‘yok böyle bir şey’ diye. Geçtiğimiz hafta ‘Dyshawn Pierre CSKA’ya gitti’ gibi haberler çıktı. Ama doğaldır. Hocamızla biz şubat ayından bu yana gelecek yılın planlarını yapıyoruz ki geç kalmayalım, gelecek yıl nasıl bir takımla, nasıl bir sistemle mücadele edeceğiz.. Şu anda da playofflar’a hazırlanıyoruz. Bu tip haberler çıkabilir ama taraftarlarımızın bu tip haberlere çok inanmamasını tavsiye ediyorum. Ancak daha da çıkacaktır bu tip haberler çünkü Fenerbahçe iddialı bir takım. Ben de önümüzdeki yıllar için iddialı demeçler veriyorum çünkü bu doğrultuda çalışıyoruz. İddialı demeçler derken altı boş demeçler vermiyorum. Hakikaten biz, şubat ayından beri gelecek yıl ne yapmamız lazım, nasıl daha güçlü oluruz, elimizdeki bütçeyi en iyi şekilde nasıl kullanırız… bunların çalışmalarını yapıyoruz. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki ben Maurizio Gherardini ile haftanın 5 günü, 6 günü toplantılar yapıyoruz. Bu toplantıların bir bölümüne sevgili hocamız Igor da katılıyor, bazılarına teknik ekibimiz, bazılarına da profesyonellerimiz katılıyor. Biz, Fenerbahçe’yi gelecek yıllar için planlarken sadece oyuncuyla, başarıyla değil; Fenerbahçe’nin kurumsal anlamda yapılanmasıyla da planlıyoruz. O nedenle çok ciddi çalışıyoruz. Hocamız takımının başında ve bu tip dedikodulara söyleyebileceğim tek şey perşembe günü playofflar’a başlıyoruz. Gönül isterdi ki taraftarlarımız da gelsin ama hazırız. Bunlar dedikodu diyeceğim ama bunların önüne geçmemiz mümkün değil. Özellikle EuroLeague’de normal sezon bittikten sonra bu haberler çok artıyor. Ağırlıklı olarak da Fenerbahçe’den gidenler olduğu gibi gelen isimlerin olduğuna dair haberler de çıkıyor.
Fenerbahçe’nin bütçesi ne? Neler yaptık? Neler ettik? Fenerbahçe şu anda EuroLeague için konuşuyorum; EuroLeague’de ilk 8’e giren yani playoff oynayan takımlar arasında en düşük bütçeye sahip. Yani başlangıçtaki takımlar CSKA ve Barcelona’nın bütçeleri 44-46 bandında, biz 18-20 bandındayız. Tabii bütçe derken taraftarlarımız hesaplar yapıyorlar, oyuncuları çarpıyorlar vs. bütçeye sadece böyle bakmamak lazım. Bunun yol masrafları var, konaklama masrafları var, teknik ekibin masrafları var… Yoksa şunu alıyoruz, 15 tane oyuncu var, çarpalım, rakamlar şöyle vs. bütçe, öyle bir bütçe değil. Bu bantta bir bütçemiz var. Bir detay daha vermek istiyorum; EuroLeague’i 18’inci tamamlayan Khimki Moskova’nın bandı da 30-32. Biz, playoff’a kalan takımlar arasındaki en düşük bütçeli takımız ki şunun altını çizmek istiyorum; sezon başındaki sakatlıkları kastetmeden söylüyorum biz Barcelona maçında başlayan Jan’ın ayağının sakatlanmasıyla başlayan arkasından gelen üç dört korona vakamız olmasaydı ben hala iddialı bir şekilde CSKA’yı elerdik diyorum. Öyle ki bu korona vakalarında hocamızın olmayışı, Dyshawn oynayamadı, Eddie oynayamadı, Ali Muhammed oynayamadı. Sizler daha iyi bilirsiniz ki o tip final maçlarında Ali Muhammed 3 dakika görev alır, maçı getirir. CSKA’yı çok kolay yenebileceğimiz ilk iki maç oynadık. Biz, üçüncü periyot sonunda yorulduk. Ama bizim kadromuz tam olsaydı oradan en kötü 1-1 ile dönerdik ve çok daha farklı olurdu. Fenerbahçe bu bütçeyle Final Four yapar. Final Four yaptıktan sonra da şampiyonun kim olacağını o bütçeler karar vermiyor; o ruh, o kalp, o bilekler karar veriyor. O bağlamda baktığımızda bütçeye takılmamamız lazım. Bütçeye takılmazken ‘gelecek sene bütçe ne olacak, sponsorlar ne olacak?’ diye sorulabilir. Öncelikle Fenerbahçe’nin sponsorlarına teşekkür etmemiz lazım. Bu pandemi koşullarında, bu zor şartlarda sponsorlarımız başta Beko olmak üzere tüm sponsorlarımız Fenerbahçe’ye desteğini sürdürdü. Bu bizim için çok önemli. Keza sponsorlarımızın imza attığı bazı projeler var ki Avrupa’da tekiz. Mesela bir mutfağımız var, Fenerbahçe Beko mutfağı… Oyuncular idmandan sonra, sabah geldiklerinde kahvaltılarını vs. sağlıklı bir şekilde yapabiliyorlar. Yani sponsorlarımız inanılmaz bir şekilde bizimle birlikte oldular, bize büyük destek sağladılar. Tabii ki bütçemizi artırmak için neler yapacağız, bunu ilerleyen bölümlerde konuşuruz ama Fenerbahçe’nin her anlamda çalışması devam ediyor derken bunu da kastettim. Gelecek senelerde gelirlerimizi artırmak için yeni gelir kaynakları yaratmamız lazım. Bunlar sponsorlar olur, başka formüller olur, bunlara da çalışıyoruz. Biz sadece ‘takımda point guardı ne yapacağız, 5 numara kim olacak, 4 numara kim olacak’ diye çalışmıyoruz; biz, nasıl olur da pazar günü 13.30’da oynayacağımız bir Türkiye Ligi maçında o tribünleri EuroLeague maçı gibi doldururuz kısmına da çalışıyoruz. Çok farklı bir şeye çalışıyoruz.
Fenerbahçe marka olarak şu anda basketbolda Avrupa’nın en önemli markası. Bunu da şuna istinaden söylüyorum; tabii ki başka markalar da var ama etkileşim alma, değer katma, taraftarın arkasında durması, taraftarın ilgisi anlamında Avrupa’nın en büyük markası. Zaten bunu ölçen firmalar var. Birinci sırada Lakers var, ikinci sırada Warriors’la çekişiyoruz. 2 ay önce Zenit sosyal medyada kutlamalar falan yaptı. Ne oldu? 10 bin takipçiye erişmiş. Biz Fenerbahçe olarak bir mesaj atsak 10 binden fazla etkileşim aşlıyor. EuroLeague bunun bilincinde. Biz de EuroLeague ile konuşuyoruz.
Tabii ki hakemlerle ilgili söylemlerinize katılıyorum. Biz de bunları iletiyoruz. Bazen sessiz kalmayın diye tepkiler alıyoruz. Sessiz kalmıyoruz. Hiçbir zaman sessiz kalmıyoruz. EuroLeague’in bir marka değeri var. Bu markaya zarar vermemeniz gerekiyor. Ne kadar iyi bir marka olarak devam ederse bizlere de o faydayı sağlıyor. Geçen sene yaşadıklarımız var. Hatta EuroLeague’in bize gönderdiği bazı özür yazıları var. Bu sene yaşadığımız bazı sıkıntılar var. Bunları EuroLeague yönetimiyle, hakemlerin bağlı olduğu yapıyla görüşüyoruz. Hatta geçtiğimiz günlerde günübirlik de olsa İspanya’ya gittik. Derdimizi anlatıyoruz. Çok klasik söylem olacak ama önümüzdeki yıllarda ben bu sorunların daha da azalacağına inanıyorum. Tuzak varsa o tuzağa düşmememiz lazım. Demek ki bizim bu konuda eğitimleri arttırmamız gerekiyor. Biz bu konuda gerekli her türlü girişimi yapıyoruz. Biz Fenerbahçe’yi kimse kollasın istemiyoruz. Biz eşit şartlar istiyoruz. Hakem de pozisyonu göremeyebilir. Bu tip hatalar olabilir. İyi niyetinden şüphe etmediğin sürece bu konuda tepkiniz bir yere kadar oluyor. Bazen Türkiye Ligi’nde de oluyor. Bazı hakemlere tepki gösteriyorum, maç bitiyor ‘özür dilerim’ diyorum. O anın gerginliği. Bakıyorum maça, art niyetli değil. Art niyetli değilse itirazım yok. Bazen hissediyorsun onu. Bunu EuroLeague, Türkiye Ligi bazında ele almayalım, resme genel olarak bakalım. Şikayetlerimizi dile getiriyoruz. Fenerbahçe bu konuda yapılacak her şeyi yapıyor.
Sadece oyuncu bazında bakmamak lazım. Hakemin de oyuncu psikolojisini anlaması lazım. O adam deli gibi koşuyor. Oksijen harcıyor. Bir turnikesinde blok yapılıyor, sinirleniyor. Hakemlerin de oyuncu psikolojisinden anlaması lazım. Yere düşüyor, ayağı ağrıyor. İki tarafın da empati yaparak yaklaşması lazım.
Biz EuroLeague sezonu oynanırken de Genel Menajerimiz Maurizio, sevgili hocamız Igor, teknik heyetimiz gelecek yılın planlamasına şubat ayında başladık. O doğrultuda çalışmalarımızı yaptık. Biz dersimize çok iyi çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Bizim planlarımız, stratejilerimiz kafamızda değil tamamen yazılı bir şekilde duruyor. Arada sosyal medyada da paylaşıyorum şunu yapıyoruz diye. O konuda taraftarımız hiç endişeli olmasın. Bu demek değildir ki, taraftarımız bazen sosyal medyada bize liste veriyor şunlar olmalı diye. Bu iş o kadar kolay değil. Ne anlamda kolay değil? Her şey parayla en iyi oyuncuları almakla bitecek yargısı yanlış bir yargı. Bir de oluşacak kimyaya bakmak lazım. Her türlü detayı değerlendiriyoruz. Takımın kimyası bazen harcayacağın 10-15 milyon bütçeden daha değerli olur. Onun için takımın kimyasına da çok önem veriyoruz. Taraftarımız ‘şunu al’ diyor. Şunu al dediği insanı tanımıyor bile. Attığı sayılara bakıyor. Belki o adam o takımda hiç sevilmeyen adam. Resmide görüldüğü gibi olmuyor. Biz gelecek senenin yapılanmalarını yaparken bir tarafta takımın ana temelini oluşturacak oyuncularını bulmamız lazım, bir tarafta da ileride daha iyi olabilecek genç oyuncuları almamız lazım ki kümülatif ortalamada daha mantıklı bütçemiz olsun. Yeni keşfedeceğimiz isimlere de ihtiyacımız var. Barcelona’da oynayan veya CSKA’da oynayan oyuncular Gaziantep’ten gitti, Türk Telekom’dan gitti, Giresun’dan gitti. Olaya böyle de bakmamız lazım. Burada risk var mı? Var. Aldığın daha yıldız olmamış 10 oyuncudan belki üçü tutacak. O üç ortalamayı çok iyi bir yere getirir. Gelecek senenin yapılanması bunu da dikkate alarak girişimlerimiz son hızla sürüyor.
Obradovic efsane koçumuz. Doğum gününü kutladık, herkes ‘aa bravo, çok güzel’ dedi. Bu yapmamız gereken bir şey. Bunları yaptık diye kimse bizi alkışlamasın. Bunlar bizim yapmamız gereken bir şey. Efsane koçumuz inşallah önümüzdeki günlerde de gelecek, görüşüyoruz da her zaman görüşüyoruz. Salonumuzda misafir olacak değil o her zaman ev sahibi gibi de gelir salonumuza. Obradovic, pandemi süreci de sona erdiğinde geldiğince o da Yellow Legacy’nin bir parçası değil temel taşlardan biri. Heykel konusuna gelirsek de bu Yönetim Kurulu’nda alınacak bir karar ama dediğim gibi bunun altını özellikle çiziyorum, ben bugün yöneticiyim ama sahada maçları seyreden biriyim. Taraftarlarımızın düşüncelerini ben de yaşıyorum, ben de hissediyorum. Aldığımız EuroLeague şampiyonluğu halen Türkiye’ye gelmiş en üst düzey kupadır.
Lig playoff’unda ilk turda Daçka’yla eşleşeceğiz gibi. O turu geçersek ki inşallah geçeceğiz, Karşıyaka-Telekom galibiyle oynayacağız. Sonra da final serisi başlıyor. Bu sene biraz hızlandırılmış program yapılacak. Hızlandırılmış playoff oynanacak, Final Four öncesi finale kalan takımlar büyük ihtimalle belli olacak. Final-Four sonrası da 11 Haziran’a kadar şampiyonluğu belirleyen seri bitmiş olacak. Çünkü milli maçlar var. O nedenle hızlı bir şekilde bitmesi isteniyor. İddialıyız. Taraftarımız son Anadolu Efes maçından sonra ‘ne oluyor, yenilgiler üst üste geliyor’ gibi tepki gösterdiler. Final serisi normal lig serisine benzemez. İnşallah oraya gerek mental olarak gerek fiziken hazır olarak geleceğiz. Hedefimiz şampiyonluk. Ama dediğim gibi kolay bir seri olmaz. Şampiyon olmamız için önce çeyrek finali geçmemiz gerekiyor. O nedenle biz önümüzdeki maça bakalım. Perşembe günü oynayacağımız maça konsantre olalım, kazanalım ve yarı finale geçelim, ondan sonra şampiyonluğu konuşalım ama hedefimiz o tabii ki. İnşallah hazirandan sonra temmuz ayında yapacağımız yaz özel programında çok daha renkli konuları konuşacağımıza eminim.
Yeni oyuncu transferi stratejisi konusunda bilgi vermek çok isterdim ama bu konuda taraftarımızın da anlayışlı olacağına inanıyorum. Bu bir strateji. Yani görüyorsunuz olmayan haberleri bile konuşuyoruz, o nedenle bu konuda affınıza sığınarak temmuz ayındaki programa bırakalım. Her alanda iyi oyuncu transfer edeceğiz ama iyi oyuncu olması kadar bizim için önemli bir konu Fenerbahçe’nin kimyasına uygun oyuncular transfer edeceğiz.
NBA’in gerek yayın gelirleri gerek bütçeler artık hiçbir yerin mücadele edemeyeceği boyutlarda. O nedenle NBA’i ayrı bir yere koyalım. NBA, artık ‘ben istersem alırım’ gibi oldu. Bizlerin 3’ler, 5’ler çok büyük bütçeler dediğimiz oyuncu rakamları onlar için gerek reklam gelirleri gerek genel gelirleri anlamında çok güçlü. Ancak EuroLeague çok daha sert, çok daha kıran kırana bir lig. Ben bir basketbolcu olarak EuroLeague’i seyrettiğimde daha basketbol seyrediyor gibi hissediyorum. EuroLeague, hocaların da daha çok müdahil olabildiği bir lig. Taktiksel savaşlar da EuroLeague’de çok etkili oluyor. NBA ihtiyacına göre oyun oynatıyor. Bu da bir marketingdir. Mesela EuroLeague’de yarın seyirciler kıran kırana basketboldan sıkılıp bu iş olmuyor falan derse hocalar ona göre değişir. 3 sayı daha çok atılsın… Bu biraz daha seyirci neyi istiyorsa ona göre…
Bu yıl benim unutamadığım maç Kızılyıldız maçı. Tam toparlama sürecine girdik ve Kızılyıldız’ı yeneriz diyorduk ve maçı kaybediyoruz. 6 sayı fark. Orada Lorenzo’nun attığı son salise şutu var. Nando’nun ona bir sarılışı var. Nando da bu tip şeylerde çok tepki vermez. O maç bizim için playoff serisini getiren maçtır. Kızılyıldız maçı çok önemliydi bizim için. O maçı çok keyifli kazandık.”
Açıklamaların tamamı ve kaynak: fenerbahce.org
Benim anladığım bu seneden umudunuz yoktu
bana göre,kokoskov’dan bi cacık olmaz…ne çürür ne kokar,ortalama durur…yaptığı takımda ne hırs var ne de motivasyon…bu sene efes kesin şampiyon olur,kokoskov karşı bile koyamaz,3-0 kaybeder…obradoviç’i ne yapıp edin ikna edin,geri getirin aksi takdirde basketbol takımı hiçbir başarı elde edemez…benden sölemesi…