Galatasaray ve Türk Milli Takım Tekerlekli Basketbol Takımlarının başarılı antrenörü Sedat İncesu ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
– İlk olarak röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.
Ben de teşekkür ederim.
– Sezona şaşırılmadık bir şekilde, namağlup devam ediyorsunuz. Ve ligin ilk yarısının bitmesine 1 hafta kaldı. İlk yarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, şaşırılmadık bir olay. Son 7 senedir bunu görüyoruz, çok güçlü bir takımımız var. İlk yarı hakkında şunları söyleyebilirim, çok iyi hazırlandık ve bunların karşılığını aldık. Bizim asıl amacımız, Avrupa kupalarında başarılı olabilmek. Zaten kulüp olarak da kurulduğumuzdan beri bir hedefimiz var: “Türk olmayan takımları yenmek”. Bizim ligde oynadığımız maçlar, Avrupa’da oynayacağımız maçlara en iyi şekilde hazırlanmamızı sağlıyor. Ben farka ya da skora bakmıyorum, oynadığımız oyuna bakıyorum.
– Takım istenilen seviyede mi?
Hiçbir takım antrenörün istediği seviyeye ulaşamaz, biliyorsunuz. Biz her zaman daha önce yaptığımızın, daha da iyisini yapmaya çalışıyoruz. Hiçbir zaman istenilen seviyeye ulaşamasak da, istediğimize yakın oynarsak hedeflerimize bir adım daha yaklaşırız.
– Sezona sadece 2 transferle (Cem Gezinci-Rodney Hawkins) başladınız. Bunun amacı takım kimyasını bozmamak adına mıydı?
Takım kimyasını tamamlamak adınaydı. Çünkü Peter takımdan ayrıldıktan sonra ciddi bir center sorunu yaşadık, bu iki transferlerle de o boşluğu kapattık. Center olmadan da kupalara kazandık fakat bu iki transferle kendimize daha da güç kattık.
– Sezonun geri kalanının sizi zorlayacağını düşünüyor musunuz? Avrupa kupaları da başlayacak.
Sezonluk planlamamızda ilk olarak, birinci devreyi en iyi yerde bitirmekti. Biliyorsunuz, bu sene play-off’ta yok. En yakın rakibimiz olan Beşiktaş’a 30-35 sayı civarı bir fark atarak istediğimiz noktaya geldik. Artık tamamen Avrupa’ya odaklanma zamanı, her şeyimizi ona göre hazırlıyoruz. Yeni taktikler, yeni savunma anlayışı…
– Sponsor antlaşması yapmak istiyor musunuz?
Bu, tamamen kulübümüzün kararı, ama yönetimimiz bu konu üstünde çalışıyor. Umarım yakında çok ciddi bir sponsor ile yola devam ederiz diye düşünüyorum.
– Tekerlekli basketbolun ve diğer sporların amacı: Engelli vatandaşlarımızı topluma kazandırmak tartışmasız ve Galatasaray’da bunun belki de en büyük destekçilerinden birisi. Bunun temelleri sizinle atıldı ve çok başarılı bir şekilde devam ediyor.
2005 yılında takımı kurarken, ilk toplantımızda rahmetli başkanımız Özhan Canaydın, Yavuz Kocaömer, Sinan Kalpakçıoğlu ve ben, bugünlerin ve daha ilerilerinin temellerini attık. Biz oyuncularımızı Elit bir takım gibi gördük, onlara en iyi rehabilitasyon spordur. Biz onları hiçbir zaman kendimizden farklı görmedik ve aynen devam ediyoruz. Herkes hedef koyar ama o koyulan hedefleri başarmak çok daha önemli, bizde onu başardık. Bunları başarmamızda ki en büyük faktör Galatasaray, Galatasaray’ın bize inanması, bize elit takımlar gibi hedef vermesi oldu. Eğer bu takım sadece rehabilitasyon veya sosyal bir proje olarak düşünülseydi, bu başarıların hiçbirinin gerçek olacağına inanmıyorum.
– Tribün olayları geçen sezondan itibaren tekerlekli basketbol ligine de sıçradı. Geçen sezon oynanan Beşiktaş karşılaşması belki de bu olayların en büyüğüydü. Yaşanan olaylar hakkında neler söylersiniz?
Çok talihsiz bir olaydı. Ama biz hep söylüyoruz, nasıl ki basketbolda ve futbolda taraftarların olay çıkartmaması için bir takım önlemler alınıyorsa, burada da olmalıydı. Zaten sezon başında İl Güvenlik Kurumunun kararı vardı. Biz ev sahibi takımdık, deplasman takımının taraftarlarının gelmemesi gerekiyordu. Kafalar rehabilitasyonda olduğu için herkes “Nasıl olsa bizim sporda olmaz” mantığında hareket etti ve sonucunda iki takım taraftarları arasında büyük bir kavga çıktı.
O gün uygulanması gereken kanunlar uygulansaydı, o olaylarını hiçbirini yaşamayacaktık. O günden sonra Türkiye’de sanki milat oldu ve bu olaylar daha irdelendi. Hani hep söylerler ya: “İki büyük takım arasında tavla bile oynansa böyle şeyler olabilir” o yüzdende önlem almak gerekir.
– Kısaca Milli Takımdan da bahsetmek istiyorum. Geçen sezon finale kadar yükseldik fakat çok talihsiz şekilde 59-57 mağlup olduk ve şampiyon olma fırsatını kaçırdık.
Evet, çok talihsizdik. Son bir dakikada yaklaşık 10-12 sayı fark atabilecek pozisyonlar bulduk fakat hiçbirini değerlendiremedik. Final oynamak çok kolay değildi, 10 gün süren bir turnuva, Avrupa’nın en iyileri ile oynuyorsunuz. Ama Türk Milli Takımı nerelerden nerelere geldi, bunu herkes görüyor. Şimdi önümüzde Dünya Kupası var. Geçen sezon Avrupa Şampiyonluğunu finalde kaybettik fakat Dünya Kupasını kazanmak istiyoruz. Ve bunu yapabilecek güce sahibiz.
– Hem Milli Takım, hem de Galatasaray’ı çalıştırmak sizi yormuyor mu?
Zor olmuyoruz, olmazda zaten. Milli Takımı tek çalıştırdığım zamanlarda oldu, o dönemler benim açımdan çok daha zordu. İnsanın içinde oluşan maç yapma özlemi, büyük hatalar doğuruyor. Çünkü senede 4-5 maç yapmak bir koç için felaket bir durum, ama kulübünde aktif, kazanan bir antrenörün sezon sonunda Milli Takıma devam etmesi daha başarılı olur.
– Başka kulüplerden teklif aldınız mı? Veya böyle bir isteğiniz var mı?
Hep söyledim, benim asıl temelim basketbol. Çok iyi antrenörlerle çalıştım. Aydın Örs’ünden tutunda, Aydan Siyavuş gibi bir ekol ile, Murat Didin gibi ekoller çalışmak bana çok şey kattı. Burası benim misyonum, bu misyonu bir yerlere getirdikten sonra benimde hedefim Beko’dan ya da başka bir takım çalıştırmak. Umarım bu gerçekleşir, ama burada yapacağımız daha çok iş var.
Teşekkürler koç, başarılar.