Ana Sayfa TB Özel Köşe Yazıları Şebnem Kimyacıoğlu: ”Bizim başarımız halkımıza ümit ışığı olacak…” | #olympics

Şebnem Kimyacıoğlu: ”Bizim başarımız halkımıza ümit ışığı olacak…” | #olympics

0

 

aa.com.tr

Şebnem Kimyacıoğlu, Türkiye Kadın Milli Basketbol Takımı oyuncularından.  Amerika doğumlu Kimyacıoğlu aynı zamanda Türkiye vatandaşı. Stanford Üniversitesi’nin 2001-05 yıllarındaki şutör guardı, son on yılının büyük bölümünü uluslararası düzeyde basketbol oynayarak aynı zamanda da Santa Clara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirerek geçirdi.

Kimyacıoğlu ve Türk Milli Takımı’ndaki arkadaşları 2016 Yaz Olimpiyatları’na Cumartesi günü 2012’de gümüş madalyanın sahibi olan Fransa karşısında başlayacaklar. Kimyacıoğlu bize son dönemde Türkiye’de yaşanan üzücü olayların takım üzerindeki etkileri hakkında konuştu.

***

2005 yılında Stanford’dan mezun olduktan sonra Türkiye ve Avrupa’nın çeşitli liglerinde oynamak için yurt dışına çıktım ve basketbol ayakkabılarımı bir kenara koyup Amerika’ya hukuk okumak için dönmeden önce orada üç sene oynadım. Santa Clara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum, avukatlık  sınavına girdim ve aslında tekrar profesyonel basketbol kariyerime döneceğimi düşünmüyordum.

Stanford’dan takım arkadaşım Nevin Nevlin ve antrenör eşi Emre Vatansever beni ziyaret ettiklerinde hukuk fakültesinden sınıf arkadaşlarımla antrenman maçı yaparken Emre, “Tekrar basketbol oynamayı düşündün mü?” diye sordu.

Beni Türkiye’de bir kulübe gidip oynamayı denemem için cesaretlendirdi. Kimse basketbol oynamak için yeteri kadar formda olduğumu düşünmüyordu –Yeteri kadar formda olduğuma inanmıyordum—fakat bu fırsatı değerlendirmek için elimden geleni yapacaktım ve avukatlık sınavlarına hazırlanırken kendimi bu mesele için kalben hazırladım. Galatasaray’ın kadrosuna girdim. Önceki sezon basketbolun yıldızları Diana Taurasi ve Tina Charles bu takımdaydı. O sene Lindsay Whalen ve Sylvia Fowles da daha yeni Londra Olimpiyatları’nda altın madalya sahibi olmuşlardı. Euroleague şampiyonluğuna oynayan bir takımın parçası olmak benim için heyecan vericiydi ve bir dakika bile oyunda kalabileceğimi beklemiyordum.

Takımın ‘intangible’ oyuncu rolü benimdi. Benden beklenen her şeyi yapabilirdim, kırk dakika boyunca tezahürat yapıp rakip takımın en iyi kanat oyuncusunu sahada rahatsız edebilirdim. Katkım istatistik kağıdına pek yansımayacaktı fakat gerektiğinde kritik şutları atmaya da hazırdım. Bu gereklilik hayatım en önemli maçında doğdu, 2014 Euroleague şampiyonluğunda. Kenardan oyuna girdim ve galibiyet için gereken birkaç önemli üçlük attım. FIBA tarafından “maçın kahramanı” seçilmiştim. Rüya gibiydi.

2015’te de Galatasaray’da oynadım ama dürüst olmak gerekirse başarabileceğim her şeyi başardığımı düşünüyordum ve çoktan Amerika’da spor hukukuyla ilgili bir iş aramaya, network kurmaya başlamıştım. Yaz döneminde Santa Barbara’da bir hukuk bürosunda birkaç aylığına çalışabilirdim. Bunu kariyerimi geliştirmek için istiyordum. Tam da o dönemde Kuzey Kıbrıs’tan bir takım iki ay oynamam için bir sözleşme önerdi. Kuzey Kıbrıs anlaşmazlık bölgesi olduğu için teklif ilgimi çekti. Ada ikiye bölünmüş— bir tarafta Kıbrıs Rumları, diğer tarafta da Kıbrıs Türkleri. Önceki yaz Kıbrıs’ta iki tarafı bir araya getiren “Sports for Good” adlı bir kampa katılmıştım ve yapmak istediğim işle alakalı bir mesele olduğu için bu etkinliğe katılmayı uygun bulmuştum.

Açıkçası bütün bunların benim Türk Milli Takımı’na çağrılmamı sağlayacağını hiç düşünmemiştim. Euroleague şampiyonu olduğumuz seneki koçum Ekrem Memnun, Milli Takım koçu olmuş ve bana muhtemel Olimpiyat kadrosunda olmayı isteyip istemediğimi sormuştu.

Bir gücün basketbol oynamaya devam etmemi istediğini hissettim. Bu zamana kadar bazen oyunda bazen de kenardaydım, basketbolu iki kez bıraktım, şimdiyse Milli Takım’da olma şansım var ve hayır diyemedim. Ve 17 Haziran’da Fransa’da Olimpiyat Elemeleri’ni geçtik, Türkiye Olimpiyatlar’a ikinci defa kadın basketbolunda katılacak. Bütün bunlar inanılır gibi değil çünkü on yıl önce sorsanız böyle bir başarıyı hayal edemezdim.

28 Haziran 2016

aa.com.tr

Atatürk Havaalanı’ndaki terörist saldırısı gerçekleştiğinde Milli Takımımız henüz tatil dönemindeydi ve bir iki gün içinde olimpiyatlara hazırlık kampı için toplanacaktı. Bu olay beni derinden etkiledi. Olayı üzerime alındım çünkü bombanın patladığı yer sürekli uçuş yaptığım havaalanı.

Hiçbir zaman orayı kaçınacak bir yer olarak görmedim. Bugünlerde insan, uğrak yerlerdeki saldırıları düşünüp “Belki oraya oraya gitmem. Yerine başka bir yere giderim” diyebiliyor. Fakat bu bir havaalanı, oraya gitmekten kaçınamazsınız. Bu yüzden yaşananları kişisel algıladım.

Saldırıdan iki gün sonra İstanbul’a uçtum. Saldırının kalıntıları hala oradaydı.  Terminalin tavanları çökmüş ve ekipler kırıp dökülen yerleri tamir ediyorlardı. Bagaj teslim yeri çıkışında büyük bir alan muşambayla kapatılmıştı.

İki gün önce tam da bulunduğum yerde insanların canını kurtarmak için koşuşturduklarını düşünmek garip bir his.

Teknik ekibimiz olayın etkisini üzerimizden atmamız için elinden geleni yaptı. Seyahat ederken havaalanının VIP bölümünü kullandık. Bütün uğraşların bizim sadece basketbola ve Olimpiyatlar’a konsantre olmamız için olduğunu biliyorum. Bütün bu çabalar etkili de oldu. Ülkemiz bizden umutlu olması gurur verici, biz de bize olan desteklerinden dolayı onları gururlandırmak istiyoruz.

Ben Amerika’da doğdum, fakat her yaz Türkiye’deydim. Ailem de Türkiye’de yaşıyor. Hem İngilizce hem de Türkçe’ye hakimim. Üniversiteden mezun olduktan sonra tam altı sene Türkiye’de yaşadım. Ülkemi seviyorum ve ülkem için umut doluyum.

15 Temmuz 2016

gettyimages.com

Son on gündür Slovenya’da kamptaydık ve İstanbul’a dönmemize birkaç gün kalmıştı.

Otelde ailemle görüntülü konuşma yaparken bir anda koridorda insanların koşuşturmaya başladığını gördüm. Takım arkadaşlarımdan birine neler olduğunu sordum, “Bilmiyorum” dedi.

Birilerinin Türkiye’de askeri darbe olduğunu konuştuklarını duydum. Genelde takım arkadaşlarımızla toplandığımız tedavi odasına gittim. Dört beş tedavi masası olan büyükçe odada ve herkes masalara, yerlere oturmuş tabletleriyle televizyondan neler olup bittiğini öğrenmeye çalışıyor.

O an tek gördüğümüz kimsenin olan biteni tam olarak anlamadığıydı. Boğaziçi Köprüsü geçişe kapatılmıştı. Herkes bunun bir terörist saldırısı olup olmadığını konuşuyordu. Olaylar gelişmeye devam ediyordu ve ne olduğunu anlamak oldukça zordu. Teknik ekibimiz toplantı odasına projeksiyonla televizyon görüntüsü yansıttı ve hepimiz yaşananları izlemeye başladık.

Ortam rahatsız edici bir şekilde sessizdi. Herkes olay hazmetmeye çalışırken, sevdiği insanları ve bütün bunların ne anlama geldiğini düşünüyordu. Ailemin ve arkadaşlarımın çıldırmaması için herkese iyi olduğum mesajını attım.

Babam Türkiye’de. Annemse kardeşim daha yeni doğum yaptığı için Amerika’da.

Telefonda babamla konuşuyordum, babam her şeyin iyi olacağını söyleyerek beni rahatlatmaya çalışıyordu. Ben de “Emin değilim” diye kendi kendime düşünüyordum.

Bu olayın askeri darbe olduğunu düşünmeye başlayınca bazı takım arkadaşlarım en yakın ATM’ye gidip para çektiler. Her şeyin kapatılacağından korkmuştuk. Daha sonra da o gece bir takım arkadaşımızın işten eve gitmekte olan komşusunun öldürüldüğünü öğrendik.

Otelde TRT’yi izlerken rehine bir spikeri Tijen Karaş’ın darbenin başarılı olduğunu yazan bir kağıdı okuduğunu gördük. O an paniğe kapıldım.

Yaşananlar korkunçtu. Türkiye’ye dönüp dönemeyeceğimizi, Olimpiyatlar dahil gelecek planlarımızın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmiyorduk.

16 Temmuz 2016

gettyimages.com

Saatler gece yarısını geçince toplantı odasında ayrıldık ve yatmaya gittik. Gelişmeler darbenin başarılı olmayacağı yönündeydi. Türkiye’de daha önce de birkaç defa darbe girişimleri olmuştu ve bazı vatandaşlar o girişimleri desteklemişti, fakat bu sefer durum farklıydı. Tüm Türkiye demokrasi için ayakta kaldı. Farklı partilerden, farklı ideolojilerden  insanlar, hepsi Türkiye’nin seçimle başa gelmiş hükümetine yapılan darbe girişimine karşı çıktı. Herkesin birlik olması için ülkemiz için çok önemliydi.

İki gün sonra İstanbul’a döndüğümüzde, şehir her zamanki telaşlı haline dönmüştü. Her gece insanların sokağa çıkıp demokrasi nöbeti tuttuklarını gördük. Havaalanının önünde insanlar bayraklarını sallıyordu. Bence bu Türkiye’nin ne kadar ilerlediğinin ve demokrasinin ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesi.

30 Temmuz 2016

Olimpiyatlara katılmak için ülkemizden ayrılmak üzereyiz. Çok heyecanlı olsam da çok zor bir dönemden geçiyoruz. Sanırım şu an Türkiye’yi temsil ettiğimizi göstermek için daha büyük bir sorumluluk hissediyoruz, herkese ayaklarımızın üstünde dimdik durduğumuzu göstermeliyiz. Bizim başarımız Türkiye’nin yalnızca farklı ırklardan, farklı milletlerden ve farklı dinlerden gelenlerin birlikte yaşadığı demokratik bir ülke olduğunu göstermeyecek, umarım bu aynı zamanda halkımıza bir ümit ışığı olacak.

Ülkemizle gurur duyuyoruz. Son dönemde birçok insanımız karanlık günlerden geçiyor ve yakınlarını kaybediyor. Türk halkı onurludur ve onların bizimle gurur duymasını istiyoruz.

Türkiye’de yaşananların anlatmaya değer olduğunu düşünüyorum. Bu anın ya da hislerimin onları dile getirmeden geçip gitmelerini istemiyorum. Olimpiyatlardan sonra konuşmak geç olacak. Bu arada, umuyorum ki, spor mücadelelerinin en zirve organizasyonunun açılış seremonisinde bizi yürürken ve onları temsil ederken izleyenlerin yüzlerini güldürmeyi başarabiliriz.


Orijinal kaynak | ESPN

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version