Yazı: EuroLeague (euroleague.net)
Çeviri: Buse Nur Küçe, TrendBasket
Saha kenarında takım elbiseler içinde yer almaya başlamalarından çok önce Turkish Airlines EuroLeague’deki başantrenörler öncelikle birer taraftar, oyuncu ve basketbol aşıklarıydı. Euroleague.net de onlardan basketbolu ilk keşfettikleri zamanki anılarını hatırlarına getirmelerini ve bu oyunun hayatlarının en büyük aşkına nasıl dönüştüğünü anlatmalarını istedi.
Oyunculuğunda dört kez EuroLeague şampiyonu olmuş Sarunas Jasikevicius küçük bir çocukken aşığı olduğu takımın bugün koçluğunu yapabilme ayrıcalığını elde etmiş bir isim. Geçtiğimiz sezon ise Zalgiris Kaunas’a bu asırdaki ilk Final Four tecrübesini yaşatan isim oldu. Olimpiyat madalyalı, Avrupa şampiyonu ve EuroLeague efsanesi bir oyuncu olan Jasikevicius kıtanın her köşesinde bir ikon. Fakat Kaunas’ta durum bunun da ötesinde.
“Kaunas’taki çocukluk dönemlerimi hatırlıyorum. Basketbol oynamaya başladığımda altı yaşındaydım. Babam beni bazı antrenmanlara götürürdü. Salonu ve Kaunas basketbol okulundaki koçumu hatırlıyorum. Orada olmaktan çok mutluydum hep. Televizyonda sürekli basketbol vardı ve Zalgiris’i izliyordum. Beni oyunun içine çeken de buydu. Aşık olmanın bir çeşidi diyebiliriz buna. Çok kolay, birden oluveriyor.
İlk başta hoşuma giden şey arkadaşlarımla sahada olmaktı. O zamanlar bunun hakkında çok fazla düşünmüyorsunuz. Birbirinizle şakalaşıp diğer çocuklarla eğleniyor, güzel vakit geçiriyor, hiçbir şey düşünmeden etrafta koşturuyorsunuz. Çocukların hep yaptığı şeyler yani.
Ayrıca çok da büyük bir taraftardım. Çocukken babamla hep maçlara giderdik. En net hatıralarım ise CSKA Moskova maçları. O maçlara bilet bulmak neredeyse imkansızdı, tek bir boş koltuk bile olmazdı. Babamın kucağında otururdum. En iyi anılarım bunlar diyebilirim ve tabii ki gidebildiğim her Zalgiris maçı benim için çok önemliydi.
Antrenmanlara tek başıma gidiyordum. Çok uzak değildi. Okuldan sonra toplu taşımayla gidiyordum ve bunu her gün yapıyordum. Altıncı sınıftan sonra özel spor okullarına gitmeye başladığım dönem salon hemen yan taraftaydı. Derslerden sonra saat öğlen üç civarı direkt olarak antrenmana geçerdim.
Zalgiris oyuncuları Aryvdas Sabonis, Rimas Kurtinaitis ve Valdemaras Chomicius ilk etkilendiğim isimlerdi. Bizim için çok büyük oyunculardı çünkü onları sürekli televizyonda izliyorduk ve o zaman çok fazla farklı maç seçeneğiniz yoktu. Ancak Zalgiris her daim televizyondaydı bu yüzden de bizim kahramanlarımız onlardı. Doğal olarak da onların yaptıklarını taklit etmeye sahada gördüğünüz şeyin çok küçük bir parçasını kopyalamaya başlıyordunuz. Zalgiris bizim için çok büyüktü.
Basketbolu her zaman çok sevdim, bu kadar basit. İlk görüşte aşktı bizimkisi. Aynı şekilde tenisi de her zaman sevdim ve sevmeye devam ettim. Daha sonra Amerika’ya gittiğim de golfle tanıştım ve golfü de seviyorum şu an ama hiçbir zaman benim için bir yaşam tarzı olan basketbola rakip bile olamazlar.”