Ludwigsburg’un Banvit ayarında bir ekip olduğu, kadro kalitesinin temsilcimizin kadrosuyla boy ölçüşebileceği kesinlikle söylenemez. Kadrosunda belirgin bir yıldıza sahip olmamasına rağmen, Koç John Patrick’in rakipleri oyun düzenlerinden çıkarmayı hedef alan planı Ludwigsburg’u buralara kadar getirmiş durumda.
Rotasyon
Patrick’in ekibinin rotasyon düzenini incelersek; Cliff Hammonds, Tekele Cotton, David McCray, Kelvin Martin, Johannes Thiemann beşlisinin genellikle maçlara başladığını görüyoruz. Bu sezon Almanya Ligi’nde All-Star seçilen Jack Cooley, Drew Crawford, Chad Toppert, Rocky Trice da genellikle kenardan gelerek takıma katkı veren isimler. En geniş hali dokuz kişi olan bu rotasyonu, Brad Stevens’ın Boston Celtics’e uyguladığı formüle benzer şekilde sık değiştiren ve oyunun gidişatına göre bazen sürpriz sayılabilecek beşleri sahaya süren bir koç Patrick.
Ludwigsburg’un belki de en sıkıntılı olduğu pozisyonlar forvet pozisyonları. Martin, Toppert ve Crawford dışında güvenilir bir tercihe sahip olmayan Ludwigsburg’un bu üç isimden ikisinin kenarda olduğu anlarda sahada üç guard ile bulunabiliyor. Takımdaki guard’ların boylarının 1.82 ile 1.91 arasında değiştiğini, yukarıda adları geçen forvet üçlüsünün de Şampiyonlar Ligi’nde sırasıyla 24.4, 21.5 ve 18.5 dakika sahada kaldıklarını hatırlatalım. Bununla birlikte, deplasmandaki Beşiktaş maçından da hatırlanacağı üzere dış şut becerisiyle Toppert ve atletizmi, hücum ribaundlarındaki agresifliği ve genel olarak “Fakirin Derrick Brown’u” diye tanımlayabileceğimiz oyunuyla Martin, verimli olduklarında Ludwigsburg’a büyük çeşitlilik katan isimler. Crawford ise 2 ve 3 numara oynayabilme meziyetiyle takımda derinlik katan bir faktör.
Takımın iki pivotu Jack Cooley ile Johannes Thiemann, birbirlerinden çoğu anlamda zıt oyuncular. Kalın fiziği ve alçak posttaki becerisiyle oyunda olduğu anlarda takımının ana hücum silahı olan Cooley, dış şut atmaktan çekinmemesiyle de rakiplerine problem yaratabilecek tipte bir oyuncu. Cooley’e oranla atlet ve hareketli bir oyuncu olan Thiemann ise dış şutu, yüzü dönük oyunu, enerjisi ve alçak posttaki power-move’ları ile fark yaratabiliyor.
Savunma
Ludwigsburg guard’larını takımın savunma taktiğiyle birlikte incelemek yazının devamlılığı açısından sağlıklı olacaktır. Ne Cooley (2.06) ne de Thiemann (2.03), boyları ve özellikleri gereği çember savunmaya yatkın oyuncular değiller. Bu nedenle savunma ribaundlarında veya penetrelerde – tahmin edileceği gibi – zorlanan Ludwigsburg’un imdadına, bu noktada kısaları yetişiyor.
John Patrick’in takım savunmasını üzerine kurduğu ana kiriş, topa baskı. Ana yaratıcılar Hammonds ile Cotton, bire birleri ve baskılı savunmasıyla dikkat çeken Trice ve savunma dışında kısıtlı rollere sahip olan McCray ile Brad Loesing, dışarıdaki toplu oyuncuya dönüşümlü olarak baskı yapmakta. Topsuz oyuncuların pas kanallarına yapılan baskı, yavaş tempoda oynamayı tercih eden Ludwigsburg’un set savunmasını şekillendiren bir diğer etmen. Ribaundlara da yardımcı olan kısaların bu baskısı bir kez aşıldığında takımın kalanı, alanı daraltarak ve doğru pozisyon alarak boyalı alana hareketli halde giren toplu oyuncunun tehditlerini minimuma indirme amacını güdüyor. Takımda blok özelliği yüksek olan oyuncu – Kelvin Martin’in spektaküler blokları dışında – bulunmaması, Ludwigsburg’u bu anlayışa itmekte; zira Şampiyonlar Ligi’nde 0,6 blok ortalamasının üzerine çıkan bir oyuncu bulunmuyor takımda.
Yüksek tempoda disiplinden çıkabilen Ludwigsburg için tempo ayarını yapabilmek, oyunu belirleyen önemli noktalardan biri. Bu bağlamda yer yer adam adama tam saha baskıya yer veren Ludwigsburg, pas kanalı savunmasında Avrupa markası olmasa da elleri çabuk guard’ları ile çaldığı topları hızlı hücum sayılarına dönüştürme konusunda kendisini geliştirmiş bir ekip. Güney Almanya ekibinin savunmanın bir diğer mühim alt kolu ikili oyunlarda ise yüksek ve agresif show-up’ları tercih ettiği görülüyor.
Hücum
Yavaş tempoyu sevdiğini söylediğim Ludwigsburg’un rakip yarı sahada işlemeyi en çok sevdiği bölge alçak post. Cooley ve Thiemann başta olmak üzere, Martin ve Crawford gibi oyuncuların da buradan hücumu ilerlettiği göze çarpıyor. Ek olarak, 1-5 ikili oyunları da takımın ekmeğini çıkardığı bir başka aksiyon türü. Bu oyunlarda Cliff Hammonds veya Tekele Cotton’ın yönlendirici isim olması tercih sebebiyken, özellikle Thiemann sahadayken roll ve pop seçenekleri mümkün hale geliyor.
Yukarıda anlatılan durumlara rakip savunmanın izin vermemesi durumunda devreye giren ise izolasyon hücumları oluyor. Hammonds, Cotton, Ocak ayında temel olarak bu iş için alınan Trice, Martin, Crawford gibi oyuncular bu tip hücumlarla değişik yollardan verimli olabilmekte. Ludwigsburg’un Şampiyonlar Ligi’nde 80,1 sayı ortalamasıyla (Banvit ile eşit) bu alanda ilk üçte yer almasının sırrının önemli bir parçası bu bire birler. Bire birleri bitirme konusunda ayrılan bu oyunculardan Cotton ve Hammonds’ın şutla, Trice ile Martin’in potaya giderek bitirmeyi sevdiğini, Crawford’ın ise bu anlamda daha hibrit bir oyuncu görüyoruz.
Modern basketbolun vazgeçilmezi olan üç sayılık atışlarda ise Ludwigsburg, Houston Rockets’tan çok, Toronto Raptors’a yakın bir ekip. Şampiyonlar Ligi’nde maç başına 20,4 üçlük deneyen Ludwigsburg bu alanda 40 ekip arasında 33. sırada bulunuyor. Takım içerisinde niş bir role sahip olan ve maç başına beş üçlük deneyen Chad Toppert’a hazırlanan catch-and-shoot pozisyonları dışında, Hammonds ve Cotton’ın denemekten çekinmediği üçlükler, Ludwigsburg’un yay gerisindeki oyununun özeti maiyetinde.
Yazının önceki bölümlerinde belirttiğim gibi savunma ribaundlarında problem yaşayan Ludwigsburg, tempo kontrolünü ve savunmaya geri koşabilmeyi sağlamak adına hücum ribaundlarına agresif şekilde yüklenen bir ekip. Maç başına 12,4 hücum ribaundu alan Ludwigsburg’un yine de bu alanda elit bir takım olduğunu söylemek güç.