Bugün start alacak 32. FIAT Erkekler Türkiye Kupası’nda, gerçekleştirilen organizasyonu iki sene önce şampiyon olarak tamamlamayı başaran Pınar Karşıyaka, o yılki finalde 66-65’lik skorla yenilgiye uğrattığı Anadolu Efes ile bu kez kupanın çeyrek final aşamasında karşı karşıya gelecek.
Geçtiğimiz yılki peri masalı tadında geçen sezonu, önce o dönemki ismiyle Fenerbahçe Ülker’i, daha sonrasında da bugün mücadele edeceği Anadolu Efes’i güçlü bir oyunla geride bırakarak şampiyon olarak tamamlayan İzmir temsilcisi, elde ettiği başarının devamını Avrupa’nın bir numaralı arenası Euroleague’de de gösterme amacıyla başladığı sezonun ilk bölümünü oldukça çalkantılı geçirdi.
Biraz geriye gitmek gerekirse, mütevazi bütçeli ekibin geçtiğimiz sezonki şampiyonlukla birlikte parlayan birçok oyuncusu yeni sezonda kariyerlerini bir başka kulüpte sürdürme kararı alırken, ayrılan oyuncular kulübü ister istemez farklı bir yola girmek zorunda bıraktı. Başantrenör Ufuk Sarıca da eldeki imkanlar doğrultusunda Bobby Dixon’un yerine Joe Ragland’ı, Jon Diebler’ın yerine ise Justin Carter/Josh Carter’ı takıma kazandırdı. İlk başta bakıldığında Dixon&Diebler ikilisi yerine takıma katılan Ragland ve Carter ikilisinin vadettiği atletizm göz kamaştırıcı olsa dahi, işin şut kısmında Ragland ve özellikle Justin Carter’ın bir iki gömlekten de fazla önünde olan Dixon ve Diebler’ın yokluğunun oldukça aranacağı da ortadaydı. Oyun kurucu rotasyonunda bulunan bir diğer isim Kenan Sipahi’nin de Fenerbahçe döneminde kolundan geçirdiği şanssız sakatlığın da etkisiyle kısa vadede şutuna güvenilecek bir kısaya dönüşmesi zor gözükürken, kısalar arasında gözüken nokta şutör eksikliğini kapatmak amacıyla Türk Telekom’dan takıma dahil edilen Josh Carter’ın da kötü bir skorer olmasa da pozisyonunda çok özel bir role sahip Jon Diebler’ı aratmama ihtimalinin düşük olduğu bilinmekteydi. Pınar Karşıyaka oyununun vazgeçilmez parçalarından Kenny Gabriel takımda kalırken, Colton Iverson ve Kerem Gönlüm de Gabriel ve Palacios’tan oluşan uzun rotasyonuna dahil edildi.
İzmir ekibi BSL’ye ve Euroelague’e etkileyici galibiyetlerle start verse de, Justin Carter ve Colton Iverson dışında takıma monte edilmesi planlanan yabancıların bir türlü istenilen seviyeye ulaşamaması ve Ufuk Sarıca’nın kafasındaki plana uyum sağlayamamasıyla birlikte iyi başlayan sezon tam tersi bir doğrultuda devam etti. 9 Kasım ile 27 Aralık tarihleri arasında oynadığı 16 resmi maçta 5 galibiyet alabilen Sarıca’nın ekibi, bu 5 galibiyetin de sadece 1’ini İzmir dışında oynadığı bir mücadelede elde edebildi. (18 Aralık @Stelmet Zielona Gora) Kısalarından istediği verimi elde edemeyen Pınar Karşıyaka, bu dönemde saha dışındaki tavırlarının da etkisiyle Joe Ragland ile yollarını ayırma kararı aldı. Bu durum mevcut rotasyonunun daralmasına sebep olsa da, bir yandan da Ragland’ın ayrılışı hücum gücü kısıtlı ancak sahaya daha çok enerji koyalabilecek ve şampiyon takımın sahip olduğu karakteri yakından tanıyan Soner Şentürk ve Can Altıntığ gibi iki ismin aldıkları süreyi ikiye katladı. Takım hücumda zorlanıp maç kazanma konusunda hala eski alışkanlığını elde edemese de oyuncu tipinin değişmesiyle birlikte daha mücadeleci, daha baskılı ve daha az sayı yiyen bir ekip ortaya çıktı. Yenilen düşük sayılara rağmen şut konusunda takımın en güvenilir ellerinden olması beklenilen Josh Carter’ın Euroleague’de %22.9 ile üçlük atması hayal kırıklığı yaratırken, takımın dış şut konusundaki kısırlığını belli eden noktalardan biri de hiçbir zaman şutör kimliğiyle öne çıkmayan Justin Carter’ın %40 ile takımın en yüksek yüzdeyle dış şut atan oyuncusu haline gelmesi oldu. Sarıca’nın ekibi 69,8 sayı ortalamasıyla tamamladığı Euroleague’e normal sezonda veda ederken, ayrıca %30.3 ile de takım halinde organizasyonun en düşük yüzdeli dış şut atan takımı oldu.
Joe Ragland’ın ayrılığının ardından transfer arayışına giren Pınar Karşıyaka, bonservisi karşılığında Justin Carter’ı da Çin’e gönderirken kadrosunu iki skorer kısa Bracey Wright ve Lazeric Jones ile güçlendirdi. İkilinin kadroya katılımı takımın skor yönünden elini güçlendirirken, sezonun geri kalanında hayal kırıklığı yaratan Josh Carter’ın da performansının artmasına sebep oldu. Oynadığı son 11 karşılaşmanın 8’inden galibiyetle dönen İzmir ekibi, Trabzonspor MP ve Reggio Emillia karşısında aldığı ezici galibiyetlerle birlikte yoluna devam ettiği Eurocup’ta da grubunun çıkmayı başardı. 30 Ocak-15 Şubat tarihleri arasında oynadığı beş mücadelen de mutlu ayrılan Sarıca ve öğrencilerinin bu karşılaşmalarda oyun karakterini daha fazla sahaya yansıtması ve ortalama 81,8 sayı atıp 61,8 sayı yemesi de ayrıca etkileyici.
Bugüne gelirsek, kağıt üzerinde güçlü kadrosunun da etkisiyle Anadolu Efes favori gözüken taraf olsa da son yıllarda iki takım arasında oynanan maçlarda İzmir ekibinin rakibine kurduğu üstünlük ortada. İnişli çıkışlı bir sezon geçiren Kaf-Kaf, kendisini şampiyonluğa taşıyan güçlü karakterini ve mücadeleci yönünü sahaya yansıttığı taktirde rakibinin şansını azaltabilecek ve oyunu eşitleyebilecek güçte bir takım. Anadolu Efes’in de çok iyi bir basketbol oynamadığını, Koç Ivkovic’in kadro yapısına uygun tempolu basketbolu sahaya yansıtmakta zorlandığını ve kurulan yüksek bütçeli etkileyici kadronun bu sebeple sıradanlaştığını söylemekte de gayet mümkün. Pınar Karşıyaka’nın tempolu ısıran basketbol karakteri sezon genelinde kendi lehlerine olacak olsa da, Efes’in tempo yükseldiğinde daha iyi bir oyun ortaya koyması ve özellikle dört numara rotasyonunda sahip olduğu Derrick Brown-Dario Saric ikilisinin pozisyonlarında çok özel oyuncular olması nedeniyle yüksek tempo maç özelinde İzmir ekibinin aleyhine olabilir. Koç Ufuk Sarıca’nın maç stratejisi Pınar Karşıyaka’nın kupadaki kaderini çizecek belki de en önemli etken olmaya aday.
Pınar Karşıyaka bu mücadeleyi iyi sonuçlandırsa dahi muhtemelen karşısına Fenerbahçe’nin geleceği FB-Büyükçekmece eşleşmesiyle karşılaşacak. Avrupa’nın en iyi basketbol oynayan iki üç takımından biri olan Sarı Lacivertliler, kupa yolunda Pınar Karşıyaka’nın karşısına çıkabilecek en zorlu ekip. Bu noktada da, kupa organizasyonu genelinde başta Ufuk Sarıca olmak üzere takımın kendilerini başarıya taşıyan yolu unutmaması gerek. Denenmiş ve başarılı olmuş bir yol varken, o yolla birlikte güçlü karakteri yansıtıp zafer açlığını devam ettirmek bazen basketbolun teknik ince işlerinden daha belirleyici olabilir.