NBA takımlarının gittikçe 3 sayılık atışlara bağımlı hale geldiği bir süredir bilinen bir gerçek. Bu bağımlılık hücumların çehresini de tamamen değiştirdi. Artık topu tutan oyuncular yerine topu çeviren oyuncular var.
Yıllara Göre Takımların 3 Sayılık Atış Kullanma Yüzdesi
NBA üçlüklerinin sinsi yanıysa iş birliği gerektirmeleri. 2 sayılık atışların yalnızca %52’si asist sonucu gelirken bu oran 3 sayılık atışlarda %84. Ligin uzun mesafeli atışlara karşı iştahı artarken bunu pas becerileriyle desteklemeleri lazım. Topu çevirmek hiç bu kadar önemli olmamıştı ve topu verimli bir şekilde çeviren sistemler hiç bu kadar başarılı olmamıştı.
♦♦♦
Salı günü, Denver Nuggets koç Brian Shaw ile yollarını ayırdı. Nuggets hücum verimliliğinde 24. ve savunma verimliliğinde 25. sırada yer alırken başarısızlık için gösterge aramaya gerek yok. Yukarıda vurguladıklarımıza ek olarak 3-sayı verimliliğinde de belirgin şekilde son sıradalar.
Toplamda Nuggets 3-sayılık atışlarda %31.3 gibi çok düşük bir orana sahip. Bunun ne kadar kötü olduğu hakkında bir fikir sahibi olmak için ESPN’in 3-sayı istatistiklerine bakalım. Maç başına en az 1 isabete yakın oynayan 103 oyuncu arasında Nuggets’tan kötü yüzdeye sahip sadece 5 oyuncu var. Bu yeterince kötü.
Şüphesiz NBA’de kazanabilmek için müthiş oyunculara ihtiyacınız var, fakat ligdeki saha içi yerleşimi(spacing) ve 3-sayı takıntısı büyümeye devam ettiği sürece çizginin gerisindeki taktisyenlerin önemi de artacak. Savunmalar boş üçlük vermek konusunu tam olarak kafaya takmış durumda değil. Basketbol aydınlarımız hâlâ adet olduğu üzere muhteşem oyuncuların sahadaki etkilerini incelerken, koçlar ve bu oyuncuların performansları üzerindeki koç katkısını incelemek konusunda pek hevesli değiller.
Koçluk yönelimleri hakkında hiç kimse yedi NBA koçunu ve daha fazla sayıda potansiyel koçu temsil eden menajer Warren LeGarie’den daha fazlasını bilemez. Geçtiğimiz hafta LeGarie’ye NBA hücumlarındaki bariz değişiklikler ve daha az görünür olan koç piyasasındaki değişiklikleri sordum.
“Son birkaç sezonda oyun ve oyun tarzı iyi yönde çok değişti. Bunun örneği geçen yılki NBA finallerinde Spurs’ün Miami üzerindeki hakimiyeti. Kazanan taraftarlar ve koçlar, oyunu bu şekilde oynayanlar.” diyor LeGarie. “Son 10 yılda oyunu ve salary cap’in büyük kısmını domine eden Yıldız oyuncu devri, sonunda dinozorlarla aynı kaderi paylaşacak gibi görünüyor.”
♦♦♦
Mike Budenholzer ve Shaw 2013 yazında ilk kez koçluk görevine getirildiler. Budenholzer Atlanta’ya gelmeden önce Popovich Üniversitesi’nde “parkede eşitlik” üzerine doktora yaptı. Shaw ise Denver’dan önce Triangle Teknik’te Zen ve Süperstar Bakım Sanatı1 üzerine özenle çalıştı.
İkisi de efsanevi ustaların yanında çıraklık yapmalarına rağmen, başa geçtikten sonraki yolları son derece farklı oldu: Budenholzer’ın Hawks’ı NBA’in en iyi galibiyet oranına sahipken Shaw kovuldu. Burada sembolizm aramak biraz adaletsiz olabilir ancak kısalan ve hızlanan basketbolda koçlar her zaman olduğundan daha önemli. Budenholzer’ın felsefesinin bu milenyumun oyuncularıyla 2 daha uyumlu olduğunu görmek için LeGarie olmanıza gerek yok.
♦♦♦
Anlık soru: NBA’deki en iyi şutör kim?
Cevap: Boş şutör.
Bugünün NBA’inde perimeter 3 başarısı, şutör kalitesiyle beraber şut kalitesinin de yansıması. Danny Green’e sorabilirsiniz. Kariyeri öylece sürüklenirken, temel olarak sistem değişmesiyle efsane şutöre dönüştü. Fakat bu Danny Green etkisine inanıyorsak, tam tersine de inanmalıyız. Yani değişen sistemle oyunu geriye giden oyunculara. Shaw görevdeyken bunu birkaç örnekle gördük. O gideli kısa süre olmuşken, Denver’ın can sıkıcı 3-sayı yüzdesi yetenekle mi alakalı yoksa fırsatla mı sorusunu sorabiliriz.
Yıllardır Denver’da oynayan Wilson Chandler’ı düşünelim. George Karl’ın son yılında (2012-13) yay gerisinden %41’le oynamıştı. Bu yıl %33’e düştü. Belki basitçe Chandler kötü şut atıyordur ya da Shaw’ın sisteminde kötüleşmiştir. Bu Shaw’a özgü bir durum değil ve örnekler için uzağa bakmaya gerek yok: Channing Frye’ın Orlando’daki etkinliği ilk akla gelenlerden.
Takımların 3-sayı yüzdelerine bakarken Budenholzer’ın Hawks’ı sadece Steve Kerr’ün Splash Brothers’ının arkasında. Bu Atlanta’nın ligin en iyi şutörlerine sahip olduğunu mu gösterir? Elbette Kyle Korver’a sahip olmak oldukça faydalı ama o kendi şutunu yaratan bir isim değil. Aynı zamanda DeMarre Carroll gibi oyuncular da sunuyorlar ki kendisi 2 yıl önce %29’la üçlük atarken bu yıl %40’la oynayarak Chandler’ın tersi yönde etki sergiliyor.
♦♦♦
Bireysel istatistiklerin ilk girdiği spor beyzboldu. Bunun sonucunda beyzbol oyuncularını nasıl değerlendirdiğimiz, basketboldaki oyuncu performanslarını nasıl konuştuğumuzu etkiliyor. Fakat beyzbol temel olarak bir dizi bireysel karşılaşma ve birkaç istisna hariç istatistikler genelde oyuncuların ne yapıp yapamadıklarını yansıtıyor. Ne yazık ki aynı mantığı basketbola getiremezsiniz. Carroll, Chandler ve Green durumları adeta bağırarak bunu söylüyor. Oyuncuların şut yüzdeleri açık bir şekilde takım arkadaşları ve koçlarından etkileniyor(Nash-D’Antoni 2007’ye bakabilirsiniz) ancak yine de “Chandler bu yıl %33’le üçlük atıyor” demek “Shaw’ın sistemi keskin şutörlere ihtiyaç duydukları boş şutları sağlamada NBA’de son sırada yer alıyor” demekten daha rahat geliyor.
Ve Korver gibi üçlük tehditleri değerini artırırken, bu adamların yıldızlaşmasını sağlayan sistemi inşa eden koçlar ne olacak? Korver’ın üçlüklerinin %95’i asist üzerinden gelirken ve biz bunların ne kadarının Jeff Teague’e ait olduğuyla uğraşırken ne kadarının Budenholzer’a ait olduğuyla pek ilgilenmiyoruz. Bezsboldaki “park etkisi” gibi basketbol da bunu “koç etkisi” olarak açıklayabilir.
2015’te NBA’in en iyi koçları ligde değeri en az bilinen insan kaynakları olabilir. Jeremy Lin ya da Eric Gordon gerçekten Gregg Popovich’ten daha fazla mı kazanmalı? Ya da Kerr, Budenholzer ve Dave Joerger toplamda Ömer Aşık’tan daha mı az kazanmalı? Geleneksel olarak oyunculara koçlara oranla gereğinden fazla değer vermiş olabiliriz ya da oynanan oyunun geldiği nokta taktisyenlerin değerini artırmış olabilir. Her halükarda şu anki değerlendirme çok mantıksız görünüyor.
Kerr ve Budenholzer’ın yakın zamanda gösterdiği gibi bazen koçu değiştirmek, takıma bir ya da iki süperstar eklemekten daha faydalı olabiliyor. Fakat koçluk beklentileri de yüksek düzeyde belirsizlik getiriyor. Kerr’in tecrübe eksikliği sorgulanırken, Shaw yıllardır ligde konuşulan bir adaydı. Kerr açık bir şekilde şüphecileri yanıltırken sürekli reklamı yapılan Shaw patladı.
Her yaz potansiyel serbest oyuncuların kaderi üzerine gevezelik ederken, koç hareketleri haber döngüsünde çok daha düşük profil taşıyor. Hawks ve Warriors’ın bu sezon önerdiği gibi, bu takıntıları ve onları destekleyen değerlendirmeleri gözden geçirmenin zamanı şimdi.
♦♦♦
Jobs ve Gates’in bilişim sektöründe olduğu gibi, Phil Jackson ve Popovich’in gölgesi gelecekte NBA’in üzerinde olacak hiç kuşkusuz. İkisi de sonsuz krediye sahip. Sadece kazandıkları için değil, lig hakkında düşüncelerimizi şekillendirdikleri için. Spurs, Hawks ve Warriors’a karşı Nuggets ve Knicks’in kaderine baktığımızda Popovich efsanesinin daha uzun süreceğini öne sürebiliriz, en azından biçimsel olarak.
Jackson her zaman “Yüzükleri sayın” diyebilir, Pop da “Çırakları”.
Shaw oyuncularını gelişigüzel NBA parçalarının birleşimi olmaktan öte bir bütünleşmeye götüremedi. Tabi ki bu başarısızlık sadece koça ait değil, ancak bütünlük eksikliği sadece galibiyet ve yenilgilerin değil, aynı zamanda takımın düşük savunma performansı ve perimeter şutlarındaki rezalet oranın da sebebi.
Öte yandan Hawks uzun mesafe atışlarda harika ve ligde en iyi galibiyet yüzdesine sahip. Beş ilk 5 oyuncusu da çift hanelerde skor üretiyor ve hiçbiri 34 dakikadan fazla süre almıyor. Böyle bir gelir dağılımı Phil, Jordan, Shaq ve Kobe’li saltanatın kapitalist değerlerinin yüzüne çarpıyor. Popovich, Budenholzer, Kerr gibi koçlar tarafından yükseltilen sınıfsız, işbirlikçi hareket sadece Kobe Bryant’ın felsefesine karşı değil -kısa süre önce işçi sınıfı çalışma arkadaşlarını hiçbir şey yapmayan adi herifler olarak nitelendirmişti- aynı zamanda oyunun kısalması ve hızlanmasıyla daha başarılı hale geliyor.
3 sayı çizgisi geleli 35 sene olduktan sonra, Bryant’ın jenerasyonu artık yolun sonuna gelirken lig yeniyetme milenyum oyuncularıyla dolu. 7.30 metrelik atışların 6.70 metreliklerden yüzde 50 daha değerli olduğunun kesin bir şekilde farkındalar ve ne pahasına olursa olsun bundan faydalanmak istiyorlar. Bu topun dolaşmasını gerektiriyor, ligin en iyi koçları bunu sağlayacak taktikler konusunda istekli ve yetenekli. Diğer yandan zorlanan koçlar ise ya çok inatçı ya da buna ulaşmak için çok yetersiz. LeGarie’ye kulak verelim, “Bundan sonraki mücadele, topu tutan oyuncular yerine topu çevirenleri bulmak olacak.” Oyunculardan mı koçlardan mı bahsediyor net değil. Muhtemelen ikisinden de.
Kirk Goldsberry’nin yazısı 6 Mart 2015’te yayınlandığı için istatistiki bilgiler güncelle ufak farklar içerebilir.
1- Phil Jackson’ın en bilinen lakabı Zen Master’dır. Budist öğretileriyle alakalı bir terim olan Zen Master için tıklayın. Metinde geçen ifade ise Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı isimli felsefi romana bir atıftır.
2- Orijinal kelime olan Millennial, 90larda ve 2000lerin başında yetişen nesil için kullanılan bir tabir. y Jenerasyonu da denilir.
3- Perimeter: 3 sayı çizgisi ile serbest atış bölgesi arasında kalan yere verilen isim.
Yazının orijinali: The Sons of Pop and the Zen Master: It’s Time to Properly Measure the Value of NBA Coaches
Burak Varıcı