Kuşkusuz ki FIBA 2014 Dünya Kupası’nın en renkli takımı Finlandiya’ydı. Takımın hikayesi gerçekten oldukça ilham verici ve takdir edilesi. Bu hikayenin baş rolünde olan isim ise hepimizin yakından tanıdığı kulüp olarak Khimki forması giyen Petteri Koponen.
Bu hikayeyi onla konuşmak, ondan dinlemek en güzeli olacaktır diye düşündüm ve bugün Koponen’le telefon üzerinden yaklaşık 20 dakika civarı sohbet etme şansı yakaladım. Koponen’le Finlandiya basketbolunu, Dünya Kupası’nı, elbette herkesin merak ettiği geleceği üzerine keyifli bir sohbet ettik.
Finlandiya takımına yaptığı liderlikle dikkatleri çeken ve NBA draftında da 2007 yılında 30. Sıradan seçilen Koponen, 2015 yazının Avrupa’da en önemli serbest oyuncularından birisi olacak.
Koponen, Türkiye’nin Avustralya galibiyetinden sonra twitter hesabından attığı tweetle Türkiye’de gündem haline geldi. “Türkiye’nin taktiği: 39 dakika dur, son 1 dakika oyna ve bir şekilde maçı kazan!” şeklinde tweet atan Koponen’e sıcağı sıcağına bunu sordum. Onun dışında kaçırdığı 2 serbest atışlarla ilgili de üzüntüsünü şu cümlelerle belirtiyor:
Elbette 2 serbest atış kaçırıp ardından maçı kaybetmemize çok üzüldüm ve kendime inanamadım. Ama şu anda hiçbir şeyi değiştiremeyiz, yaşandıysa bir nedeni vardır herhalde diye düşünüyorum. Bir sonraki aşamaya gitmemizi çok istedim ama bazen her şeyi yapsanız bile olmuyor. Basketbol böyle bir spor. Turnuvada bunu 3 kez yaptılar. Gerçekten muhteşem. Yeni Zelanda karşısında, sonra bize ve şimdi de Avustralya’ya. Bence bu, Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli gösteriyor. Maçın sonunda işleri değiştirebilecek oyunculara sahipler ve şu anda da çeyrek finale kaldılar. Onlar için mutluyum, tebrik ediyorum. Başında oynamıyorlar ama sonunda işi btiriyorlar. Tweetimi kendi dilimde atmıştım ama daha sonra bir anda Türkler tweetime ilgi göstermeye başladı ve ardından birçok retweet&fav geldi.
Turkin taktiikka MM-kisoissa. Olla häviöllä 39min plus. Ja sit voittaa jotenkin peli. #taika #mmkoris #3kerta
— Petteri Koponen (@KoponenPetteri) September 7, 2014
Finlandiya basketbolunun gelişimini ise Koponen’in ağzından dinleyelim:
Her yıl daha iyi olduğumuzu, daha iyiye gittiğimizi söyleyebilirim. Son 2 Eurobasket’te de 2. Tura gittik ve şimdi de Dünya Kupası’nda mücadele etme şansı yakaladık. Bu Finlandiya basketbolunun gelişimi için çok iyi bir şey. Elbette bizi destekleyen muhteşem taraftarlarımızı unutmamak lazım. Geçen senelerde Eurobasket’te ve bu turnuvada Bilbao’da gerçekten muhteşemdiler. Bunun gibi bir şey hiç görmedim, eminim kimse de görmemiştir. 2. Tura gidemediğimiz için taraftarlarımız adına çok üzgünüm ama basketbolda böyle şeyler var. Aşağıdan iyi oyuncular geliyor ve hedefimiz bütün turnuvalarda yer almak. Eurobasket, arka arkaya Dünya Kupası’nda mücadele etmek gibi… Bu ülke basketbolunun gelişmesi için tek yol. Milli takımla 8 yıldır birlikteyim, uzun bir zaman. Çok iyi hatırlıyorum, Eurobasket’in elemelerine katılmak için eleme maçları oynuyorduk. Uzun bir yoldu ancak şu anda bulunduğumuz yere geldik ve çok mutluyum.
İlerleyen yıllarda Finlandiya’nın dışında oynayan Finlilerin sayısının artacağına inanan Koponen, ülkesindeki altyapı sistemini de şu cümlelerle anlatıyor:
Lisede en potansiyelli oyuncuları bir araya topluyorlar ve oyuncular iyi koçlara sahipler. Bu sistem, Helsinki’de. Avrupa’da kendi jenerasyonunuzda çok iyi bir yetenekseniz, Avrupa’da kalmak iyidir. Elbette iyi bir altyapı sisteminde. Eğer kendi jenerasyonunda en iyi yeteneklerden birisi değilseniz, Amerika’ya kolej basketbolu oynamak için gitmek daha iyi olabilir. 4 yıl süreniz var, birçok konuda kendinizi geliştirebilirsiniz. Ekonomik durumlardan dolayı Avrupa’da çoğu kulübün durumu kötü ve iyi takım bulmak zor. Finlandiya’nın dışında oynamak oyunculara elbette çok şey katacaktır, tıpkı bana kattığı gibi. Profesyonel olmayı öğreniyorsunuz ve saha dışında birçok şeyi geliştirebilirsiniz.
Koponen’in basketbola başlama hikayesi de biraz ilginç:
Basketbol oynamaya 7 yaşında başladım. Annem basketbolcuydu ama işin ilginç tarafı ben her zaman basketbol oynamayacağımı söyledim. Futbol oynamayı çok seviyordum ve 13 yaşına kadar ikisini bir arada götürdüm. 13 yaşında basketbolda devam etme kararı aldım. Aslında futbolda da iyiydim diyebilirim (gülüyor).
Elbette Finlandiya basketbolunun buralara gelmesinde, “aslan payı” koç Henrik Dettman’a ait. Almanya’daki kariyerinin ardından ülkesine dönen ve milli takım üzerinde çalışmalar yürüten tecrübeli koç, bu başarıda önemli bir parça. Koponen de onu şu sözlerle özetliyor:
Finlandiya milli takımına Almanya’dan geldiğinde her şeyi değiştirdi diyebilirim. Finlandiya basketbolu geldiğinde büyük olmasa bile o her zaman işleri profesyonel şekilde yapmak istedi. Oyuncularla her zaman yakından ilgilendi ve bizim için iyi bir ortam yarattı. Elbette saha içinde de oynadığımız sistemi düşündü, tasarladı, geliştirdi ve kendi stilimizi yarattık. Belki çok büyük yıldızlarımız yoktu hiçbir zaman ama her zaman elimizden gelen en iyi şekilde oynadık ve Dettman’ın da bu başarıda katkısı çok büyük.
Bugün oynanacak Litvanya-Türkiye maçı için, “Türkiye, Litvanya’yı yenmek için her şeye sahip. İçeride Valanciunas’ı durdurabilecek Ömer Aşık var ve genel olarak Litvanya’nın içerideki dominant performansını engelleyebilecek uzunlara sahipler. Şu anda tahminimce Türkiye Litvanya’ya göre daha fazla enerjiye sahip olan takım olmalı ve tehlikeli bir takımlar. Bugünkü mücadelede ne gibi bir sonuç çıkacağını bende merak ediyorum” diyen Koponen, kupayı kazanmak için favorisinin ev sahibi olduğunu söylüyor: “İspanya’nın turnuvayı kazanacağını düşünüyorum. Çok iyi bir takımları var ve Amerika ile eşleşebilecek, mücadele edebilecek bir takımlar. ABD’yi eğer birisi yenecekse o takım İspanya. Çok iyi bir final olacak.”
Geçen sezon Khimki Euroleague elemelerinde Oostende’ye elenmişti ve büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Koponen o başarısızlık hakkında, “Sezona çok kötü başladık, kesinlikle hazır değildik. İyi oyuncular ve iyi bir takıma sahiptik ama kimyamız iyi değildi. Ve size şunu söyleyebilirim ki, basketbolda bu (kimya) çok önemli. Oyuncular bir arada oynamazsa, kazanamazsınız. Sezon içerisinde ise takım olduk, çok iyi bir hava yakaladık. Bunun beraberinde 30 maçlık bir seri oldu. Ama sezonun sonundaydı. Yeni bir sezon başlayacak ve bu sefer işleri baştan sıkı tutmaya çalışacağız” diyor.
Koponen hakkında en çok merak edilen şey ise, geleceği. Kariyerinde şu ana kadar imzaladığı iki profesyonel sözleşmede de sonuna kadar o kontratları bozmayan ve kulübüne sadık kalan Koponen, bu konuyla ilgili, “Khimki’ye gittiğimde 3 yıllık bir sözleşme imzalamıştım ve ilk 2 yılımın orada iyi geçtiğini, iyi zaman geçirdiğimi söyleyebilirim. Elbette bu 2 yıl içinde daha iyi şeyler önünüze gelebilir ama ben sadık bir insanım. Bu yıl benim 3. ve kontratımın son sezonu olacak. İtalya’da da ilk profesyonel sözleşmem 4 yıldı ve kontrat sonuna kadar Virtus Bologna’da kaldım. Bu benim bazı şeyleri doğru yaptığımı gösteriyor diye düşünüyorum. İşimi yapıyorum” diyerek ne kadar iyi bir profesyonel olduğunu kanıtlıyor.
“Khimki hakkında olumsuz bir şey söylemem. Kulüpteki organizasyon çok iyi” diyen Koponen, gelecekte Türkiye’de forma giymek ister mi şeklindeki sorumuza ise, “Tabii ki. Şu anda Türkiye’de çok iyi bir basketbol oynanıyor. Kesinlikle kontratım sona erdikten sonra Türkiye’yi de düşüneceğim. Bu benim son yılım ve bittikten sonra ne olacağını göreceğim. İlgi çekici bir dönem olacaktır. Türkiye iyi bir basketbol ülkesi ve iyi takımlar var. Türkiye çok iyi bir opsiyon olarak duruyor, şu anda bir şey söylemek için zor ama elbette düşüneceğim” dedi.
“Saha dışında sakin bir insanım. Sezon içinde film ve dizi izlerim, dışarıya çıkıp sevdiğim restoranlara giderim. Sezon içinde meşgul oluyoruz ve iyi dinlenmeniz gerekiyor. Yazın, tatildeyken ise Finlandiya’da golf ve tenis oynamayı severim. Saha dışında gayet sakin bir insan olduğumu düşünüyorum” Koponen saha dışında kendisini böyle tanımlıyor.
Koponen, geride bıraktığı Dünya Kupası’nda 2007’de Nike Hoop Summit’te karşılaştığı ve karşısında 7 sayı-6 asist-1 top kaybı (Rose gibi bir oyuncuya karşı çok iyi) yaptığı Rose ile yeniden karşılaşma şansı buldu. Turnuvayı 15.8 sayı (#14), 3 ribaund, 5.8 asist (#2) ortalamalarıyla tamamlayan Koponen, hem NBA haklarına sahip olan Dallas Mavericks’ı sevindirdi, hem de onu İspanya’da izleyen Avrupa devlerine bir kez daha göz kırptı.