Mike Dixon herşeyden önce çok doğal bir skorer. Hem combo guard olduğu hem de topsuz oyunda ciddi bir verim verdiği için sıklıkla çift kısalı düzende tercih ediliyor. Yönlendirici olarak kullanıldığında iyi bir şut tehdidinin yanında kuvvetli de bir penetresi olması sebebiyle, penetre sonrası sonrası paslarıyla köşe şutörlerini iyi besliyor. İkili oyunları sıklıkla kendine yay gerisinden alan açıp, şut kullanmak için denese de, ikili oyunu oynadığı uzunun ayakları çabuk ve az biraz devrilme açılarından haberdarsa çok kolay çift hanelere ulaşıyor. Perdeyi genellikle şutuna alan açmak kullanıyor demişken perdeleri genellikle tepede kullanıyor (2015/2016 sezonunda tepeden %43,5 ile üçlük attı). Geçtiğimiz sezon AEK Atina’da da FIBA Şampiyonlar Ligi’nde %45 ile üçlük attı. Topsuz oyunda ise sabit şutör olarak kullanılıyor ve özellikle dipten %40’ın üzerinde bir yüzdeyle oynuyor. Bunların dışında rakip kim olursa olsun maç sonunda fazlasıyla güvenilir bir el Mike Dixon ve mental olarak da sıkıntı yaşamıyor. EuroBasket’te İtalya’ya karşı maç sonunu iyi oynadı, örnekleri Karadağ deplasmanın, Galatasaray’a karşı olarak çoğaltabiliriz. Bunların yanında topa baskı konusunda iyi bir isim, çabuk elleri sayesinde fazlaca top çalıp bunları hızlı hücumlarda sıklıkla değerlendiriyor. Fiziksel dezavantajlarını da göz önünde bulundurarak, Dixon’ı iyi bir savunmacı olarak nitelendiremeyiz fakat savunmada hiç saklanmadığını, konsantrasyon kaybı yaşamadığını ve ciddi bir efor sarf ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Aldığı ribaundlar sonrası açık sahayı çok iyi kullanıyor; eğer ribaundu net alabildiyse o hücum büyük ihtimalle 4 saniye içinde sayıyla sonuçlanıyor.
Kolej kariyerinden bahsederken koçunun o dönem NCAA’deki en iyi 6.adam demecini haklı çıkaracak bir kariyer geçiriyor. Nymburk, AEK Atina ve SIG Strasbourg’da koçları onu kenardan getirdi. AEK’nın sıkıntılı yapı ve yönetimi dışında diğer iki takımda kenardan gelerek takıma büyük katkılarda bulundu. 15/16 sezonunda Galatasaray’ın Errick McCollum’u kullandığı düzene benzer bir şekilde kullanıyor koçlar Dixon’ı. Nymburk’ta ilk beşteki ana yönlendirici Howard-Sant Roos’tu ve koç, ikisinin sürelerini mümkün olduğunca ayırmaya çalışıyordu. Strasbourg’da da Logan ile aynı şekilde sürelerini bölüyordu koç Vincent Collet. Logan ve Dixon’ı aynı takıma almanın pek akıllıca iş olmadığını yeni yıla girerken fark etmenin biraz geç olduğunu söylesek, haksız sayılmayız.