Bazen bir periyotta sergilenen görkemli performanslar maçın devamında olumsuz etki yapabiliyor. Fenerbahçe Ülker dün akşam bunu yaşamadı. İlk periyotta oynanan basketbolun etkisi Jasikevicius’lu Maccabi kadar yıkıcıydı, tarz olarak da benzerlikler mevcuttu. Ancak daha önemlisi tam anlamıyla rakibe göre dizayn edilmiş ve rakibin eksikleri üzerine uygulanmak üzere tasarlanmış bir basketboldu. Obradovic’in kafasından geçenlerden başka bir şey görmedik sahada. İlk periyodun da etkisiyle maçın normal bir maç gibi seyreden bazı bölümlerinin göze battığı bile oldu.
Semih Erden ve Kenan Sipahi tercihleri Obradovic’in keskin bir planının olduğunun işaretlerini veriyordu. Bu tercihler Maccabi’nin savunmadaki zaaflarının üzerine gidebilmek adına nokta atışı oldu. Maç öncesinde düşünülenlerin izdüşümünü sahada fazlasıyla gördük.
Kısa dış rotasyonunun varlığı ve uzunlarının fizik dezavantajları Maccabi’nin savunmadaki en büyük zaafları. Sıradan bir Maccabi taraftarı bile Ante Tomic, Tibor Peliss, Marcus Slaughter, Gustavo Ayon, Jan Vesely, Semih Erden gibi uzun pivotları olan takımların final four hedefine sahip olduğu bir ligde Tyus-Schortsanitis pivot rotasyonundan şikayetçi olabilir. Özellikle ana kısa rotasyonunu oluşturan üç isimden Devin Smith dışında 1.90’ın üzerinde oyuncu yokken. Dolayısıyla bu fizik avantajını sürekli üstelemek, Maccabi’nin yüzüne vurmak gerekir. Bu da sadece uzunların sırtı dönük oyunuyla olmaz.
Özellikle içeri yapılan penetreler Maccabi’nin rakip şutörler üzerindeki baskısını kökünden kaldırıyor. Çünkü yaşanılan fizik dezavantajı peneter doğrultusunu kalabalıklaştırıp dışarıyı boş bırakma zorunluluğu doğuruyor. Kenan’ın yaptığı bundan faydalanmaktı ve anında sirayet etti maça. Penetre eden Fenerbahçe Ülker kısasına, topsuz koşularla boş pozisyonları gecikmeden alan kısalar da yardım edince boş şut imkanlarından faydalanmak son derece kolaylaştı. Maccabi savunmasının şekli bozuldu çünkü.
Tüm bunların üzerine Semih Erden’in hücumda oynadığı basketbol ve Bjelica’nın 5 numaraya yaptığı servislerin tehditkarlığının tüm Euroleague çevresi tarafından biliniyor olması Maccabi’nin Semih’in adamından yardım yapmasının önüne geçti. Bununla da kalmayıp aynı zamanda destek kuvvet olarak ikinci bir adamı da Semih’e yakın tutmak durumunda bıraktı onları.
Şüphesiz tüm bunların dışında Goudelock’ın attığı 17 sayı ve bu 17 sayının sadece bir adet üçlük içeriyor olmasının üzerinde de ayrıca durmak gerekir. Goudelock’ın ilk maçta yaşadığı sıkıntı oynanan basketbolu ve rakip savunma düzenini çözememesiyle ilgiliydi. Maccabi savunması dışarıdan dribbling üzerinden şut atan oyuncular adına zorlaştırır işleri, yapmak gereken perde sonrasında seri olarak potaya yönelmek. Goudelock sezon genelinde penetre üzerinden skor yapma alışkanlığı kazanamasa da gerek top hakimiyeti, gerek çabukluğu penetre karşısında bu kadar çaresiz kalan bir Maccabi savunmasına karşı efektif kılıyor onu. Defalarca gitti potaya topla. Belli ki Obradovic tarafından yapılmış gerekli ikazlar.
Öte taraftan tekrar altını çizmek gerekir ki topsuz kısaların her an boş pozisyonları kovalıyor olmaları, Semih’in başındaki adamın da herhangi bir yere kıpırdayamaması penetre yapan her kısanın olduğu gibi Goudelock’ın da işini kolaylaştırdı.
İçeri dalışların standart bir Euroleague savunmasına oranla çok daha kolay bozduğu savunma dengesini alan savunması tercihiyle toparlamayı denedi Guy Goodes. Bu tercihe Euroleague’de en çok başvuran takımlardan Maccabi. Şaşırtıcı değil; bu bölümlerde Sofo da oyunda oluyor. Dün akşam da durum böyleydi. Ancak özellikle Zisis’in yüksek şut yüzdesi bu tercihi de anlamsızlaştırdı. Hücumda da etkili bir plan bulamadılar. Sofoklis’in başında Zoric vardı. Ancak onu besleme adına kritik bir parça olan Devin Smith’in playoff’u uyuyarak geçiriyor olması, Sofo’nun da mental olarak bu atmosfere hiç hazır olmayan görüntüsü bu planın önemli bir etki yapmasının önüne geçti.
Semih’in oyunda olmadığı bölümde yaşanan durağanlığın Emir Preldzic’in yanlış tercihleri, belki de kendisine partner bulamamış olmasının ve Zoric’in topla potaya giden Maccabi kısalarının karşısında sağlam duramaması temeline dayandırılabilir. Vesely sıklıkla çember savunması ile yardım savunması arasında gidip geldi öte yandan. Ancak tüm bunların dışında esas önemli olan Semih’in tüm takımı yüksek bir konfora ulaştırmış olması. Onun sahada olmadığı dakikalar attan inip eşeğe binmek gibi, kolay değil.
İkinci yarıda, açılan farka Goodes’ın ana rotasyonla karşılık veremeyeceği kanaatine ulaşması ve Semih’in faul problemine girmesinin de fırsat olarak bilinmesi ile pivotsuz bir düzene geçti Macabi. Ve bunu Zoric ve Vesely aynı anda sahadayken yaptı. Amaç oyunu kaosa çevirebilmek, Pargo’ya penetre kanalları açabilmek ve Randle’ı Zoric’le eşleştirip bu açığın üzerine gitmekti.
Çok da başarısız olduğunu söylemeyiz bu planın. Pargo ve Randle faydalandı bu açıklardan, Fenerbahçe Ülker ise oyunun temposunu aşağı çekmek adına uğraşırken iyice hareketsiz bir görüntü aldı. Bu süreci sıfır zararla atlatamamanın temel nedeni ise Zoric ve Vesely’nin önemli post-up tehditlerine sahip olmamalarıydı. Bu durum ters eşleşmelerin sonuç doğurabilmesinin önüne geçti.
Sıkça eleştirdiğim konuda Fenerbahçe Ülker kusursuz bir dirayet ortaya koymuştu halbuki. Arkasına Pargo’yu alan uzunu takım halinde beslemeye odaklandı. Bu süreçte Vesely ve Zoric yetersiz kalırken Oğuz fikri düşünülebilirdi belki. Ama ne zaman oyuna girse boyalı alanı karartan, rakip savunmayı üzerine çeken ve Preldzic-Bjelica ikilisinin ilk pas opsiyonu olmayı başaran Semih’in oyuna girmesi yine farkı açmasını sağladı Fenerbahçe Ülker’in.
Özel olarak paragraf açmak gerekir ona. Bu serinin karakteristik özelliğine fazlasıyla uygun. Maccabi, karşılaşmaya Schortsanitis’i kullanarak başlamak isterken Semih onu gerek çabukluğu gerek fizik avantajıyla potadan uzaklaştırdı. Bazen göz ardı edilebiliyor ancak Schortsanitis gibi bir pivotla birebirde baş edip yenilmeyecek kadar güçlü bir pivot Semih Erden. Maccabi’nin başlangıç planını da imha etti bu özellikleri sayesinde. Her hücum ribaund pozisyonunda karıştırdı Maccabi potasını, seri basketler bulmalarının önüne geçti. Zaten fizik ve teknik özellikleri itibariyle Maccabi’nin onunla başa çıkabilmesi mümkün değil. Bu Semih Erden, Boston Celtics’te ilk beşte başlayabiliyordu. Onu NBA sonrası yaşadığı birtakım sıkıntılar üzerinden ezbere değerlendirmekten vazgeçmemiz gerektiğini bir kez daha gösterdi her şeyden önce. Ergin Ataman’ın onun hakkında söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu da: “Onun kapasitesinde Avrupa’da oyuncu yok.”