Merakla beklenen U19 Dünya Şampiyonasına sadece 1 gün kaldı. Bizde bu turnuvaya son Avrupa Şampiyonu olarak gidiyoruz. 1996 jenerasyonunun başarılarla dolu geçirdiği yılların ardından beklenen an geldi. Bu takım bu turnuvaya gelebilmek adına ilk olarak 2010 yılındaki Balkan Turnuvasında toplanmıştı. O gün bir hedef koyan bu gencecik çocuklar bunun için de bir slogan ortaya koydu. Her Top Son Topmuş Gibi.
Bu sözün ardından ilk Şampiyonluk 2012’de geldi. Kaunas’ta düzenlenen U16 Avrupa Şampiyonasında rakiplerimizi teker teker geçerken Yarı Finale kadar yükselmeyi başarmıştı Yıldız Milliler. Yarı Finalde Sırbistan’a karşı aldığımız galibiyetin ardından Finalde de Fransa’yı yenen bu takım Altyapılar kategorisinde uzun bir aranın ardından bize ilk Avrupa Şampiyonluğumuzu tattırmayı başarmıştı.
Bir sezonun ardından genelde 1995 doğumlu oyunculardan kurulu bir takıma sahiptik. Bu sefer hedef Riga’daki Gençler Avrupa Şampiyonasıydı. Takımın başında ise çok tecrübeli bir Coach olan Taner Günay’dı. Turnuvayı baştan sona domine eden Gençlerimiz, finalde turnuvanın en önemli ekiplerinden olan Hırvatistan’ı yenerek Gençler Avrupa Şampiyonu olmuştu.
Bunun üzerine bir sene daha yolculuk yapalım. 2014 Gençler Avrupa Şampiyonası öncesinde en sahipliğinin Konya’ya verilmesi bizi çok heyecanlandırmıştı. Özellikle evimizde oynayacağımız bu turnuvada 1996 doğumlu pırıl pırıl Genç Basketbolcularımızı izlemek bize ayrı bir zevk verecekti hiç kuşkusuz. Turnuvanın başlamasıyla birlikte heyecan dozu tavan yaptı ve tek hedefimiz kürsünün en üst basamağındaki yerde tekrar bulunmaktı. Sırbistan’a karşı oynadığımız 2. Tur grup maçı bizi biraz korkutsa da o maçın ardından Gençler öyle bir ritim yakaladı ki 2 kez üst üste Gençler kategorisindeki Avrupa Şampiyonluğumuzun gelmesini sağladılar. Bu Şampiyonlukla birlikte bir güzel haber daha vardı. Bir sonraki sene yani bu yaz, Girit’te düzenlenecek olan U19 Dünya Şampiyonasında yer alabilmek.
Bu başarıların mimarlarına bakacak olursak; birçok isim yazabiliriz. İlk olarak bu takımda oynayan ya da oynayamayan her genç oyuncu. Bu oyuncular her seferinde birbirleri arasındaki arkadaşlıktan, kardeşlikten, birbirlerine ne kadar güvendiklerinden bahsederken imrenmemek elde değil.’’ Bir takım nasıl olunur?’’ sorusunun cevabı sadece bu şekilde olabilir. Ancak bu başarıların bir mimarı daha var. 2012 ve 2014’te gelen Şampiyonluklarda takımın başında bulunan Ömer Uğurata ve ekibi.
Ömer Uğurata, aynı zamanda bir Elektrik Mühendisi. İstanbul Teknik Üniversitesinden 2004 yılında mezun olan Ömer Uğurata, antrenörlük yaşamına 2001 yılında başladı. Altyapılar seviyesinde son katıldığımız Dünya Şampiyonası olan 2007’deki turnuvada Orhun Ene’nin Yardımcı Antrenörlüğünü görevi yaptı. Ardından 2010’da Dünya 2.si olan A Milli Takımımızda da görev alan Uğurata, o gün itibariyle başarılarla dolu geçecek yılların temelini atmayı başardı. Şuanda da Darüşşafaka Doğuş Takımda aynı zamanda Yardımcı Antrenör.
Girit’te düzenlenecek Dünya Şampiyonası için Mayıs ayının sonunda toplanan bu çok özel takım dün itibariyle yarın sonra başlayacak olan Şampiyona için Girit’e uçtu ve. 3 gün önce de İstanbul’da oynanan Yunanistan U20 hazırlık karşılaşması öncesinde de TrendBasket ekibi, Ömer Uğurata ile bir röportaj yapma şansı buldu. Çok keyifli geçen sohbetimiz için Ömer Uğurata’ya buradan tekrar teşekkürlerimiz sunalım. İşte gerçekleştirdiğimiz keyifli söyleşi;
İlk şampiyonluğumuzu 2012’de yaşadık. O şampiyonadan bu şampiyonaya kadar oyuncularımızın gelişimleri sizce ne durumda?
O şampiyonadan bu şampiyonaya çocuklar çok önemli gelişim kat ettiler. Hem fiziksel olarak hem basketbol olarak hem de karakter olarak. Ama Dünya’daki yerimizi bu şampiyona ile birlikte ilk defa göreceğiz. Ancak Avrupa’daki yerimize baktığımız zaman oradaki bazı oyuncuların gelişimlerinin bizim oyuncularımıza oranla daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Örneğin Amerika ve Hırvatistan gibi takımlardaki oyuncular sene içinde süre bulmakta zorlanmadı. Ancak bizde öyle olmadı. Egemen Güven sakatlıklarla uğraştı. Tolga Geçim ve Yiğit Arslan istikrarsız süreler aldılar. Keza Oğulcan’da sakatlıklarla uğraştı. Bu gibi etkenler bizi nasıl etkileyecektir.
Bu bizi tabi ki negatif anlamda etkileyecektir. Ama sonuçta yapacağımız bir şey yok. Elimizdeki şartlar bu. Biz bu şartlarda en iyisini yapmak için burada toplandık. Onun için antrenmanlar yapıyoruz. Sonuçta Egemen’de Oğulcan’da sağlıklı olsaydı kesinlikle daha fazla süreler alırlardı. Dediğin gibi Yiğit’te Tolga’da yeri geldiği zamanda Okben de 1. Ligde süreler buldular. Baktığınız zaman Bandırma Kırmızı’da oynayan arkadaşlar ve Acıbadem’de oynayan Doğuş Özdemiroğlu da ciddi süreler aldı. Bu şekilde herkesten yararlanmaya çalışıyoruz. Herkes bir şekilde oynadığı kadar oynadı. Önemli olan burada son 4 günümüzü en sağlıklı şekilde geçirip Girit’e sağlıklı bir şekilde gitmek.
İlk defa Bolu kampı olmadan bir şampiyonaya gidiyoruz. Uzun bir hazırlık dönemimiz olmadı. Bu bizi nasıl etkileyecektir?
Süremiz bir kere kısıtlı olduğu için eksik oyuncularımızda bulunduğu için tam takım toplanmamız uzun sürdü. Bunu minimize etmek için de İstanbul’da kamp yaptık. Ama İstanbul kampının ilk 10 günü de Bolu kampı gibi kondisyon ağırlıklı bir şekilde geçtiSonuçta sadece yerimiz değişti ama zamanımız kısıtlıydı. Ancak antrenman tempomuz tabii ki değişmedi.
Hazırlık karşılaşmalarında genelde iyi maçlar çıkardığımızı düşünüyorum. İstatistiklerle de olsa takip etmeye çalıştık. Bir tek Hırvatistan U19 karşılaşmasında kötü oynadık. O maçta da 6 önemli oyuncumuz eksikti. Ancak bütün maçlarda ilk periyotlarda sıkıntılar yaşadık. Bu sorunu sizce aşabildik mi? Hazırlık sürecimiz ne durumda?
Dediğimiz gibi hazırlık dönemi çok kısaydı ve çok fazla kendi rakiplerimizle oynama fırsatı bulamadık. Bulduğumuz zamanlarda da maalesef eksik takımla mücadele ettik. 3 sporcumuzun Spor Toto Playoff serisinde olması, onun dışında 3 farklı oyuncumuzun LYS sınavlarına giriyor olması bizi etkiledi. Mesela Berk Uğurlu’dan bir turnuva boyunca hiç yararlanamadık. Ege Arar ve Doğuş Özdemiroğlu da turnuvaların birer maçlarını eksik oynadılar. 11 kişiyle mücadele etmek zorunda kaldık. Hatta Metehan’ın da sakatlığından dolayı Hırvatistan U19 Takımına karşı 10 kişi mücadele ettik. Açık konuşmak gerekirse kolay olmadı. Hırvatistan 19 çok iyi bir takım ve bana göre madalya şansları var.
Mazalin’in sakatlığı onları nasıl etkileyecektir?
Bence Mazalin’in sakatlığı onlar için hayırlı olmuş olabilir. Çünkü rotasyonlarındaki diğer oyuncular daha fazla sorumluluk almaya başladı. Benim gözlemlediğim ilk iki karşılaşmada daha iyi basketbol olynadıkları. Nik Slavica ve Luka Bozic o bölgeyi kapatacaklar gibi geliyor.
Grubumuza dönecek olursak; Arjantin ve Çin var. Zaten İspanya’yı tanıyoruz. Grubumuzu nasıl değerlendirirsiniz?
Bana göre grubumuz en zor grupların başında geliyor. Hiçbir maç kolay değil. Bazı gruplarda Asya ve Afrika’dan kolay rakipler var. Ancak bizim grubumuzdaki rakipler zorlu. Arjantin önemli bir takım. Biz İtalya’da onlara karşı bir kez oynadık ve o maçta en iyi oyuncuları sakattı. O oyuncunun turnuvaya yetişeceği söyleniyor. Bizde Girit’te göreceğiz. İyi oyuncuları var ve çok sertler. Ancak illegal olarak sertler. Hazırlık turnuvasındaki maçı kazanmamıza rağmen zorlu geçtiğini söyleyebiliriz. İspanya’ya gelecek olursak; zaten iyi bir takımlar. Geçen sene sakat oyuncuları vardı. Bu sene 1997 doğumlu oyuncularıyla birlikte çok daha iyi konumdalar. Çin’e gelecek olursak; açıkçası onlarla ilgili çok bir bilgimiz yok. Çıkıp sonuna kadar mücadele edeceğiz.
2007 yılında altyapılar seviyesinde son kez Dünya Şampiyonası gitmiştik ve siz de Orhun Ene’nin asistanı olarak ordaydınız. Ayrıca U16 ve U18 seviyesinde Avrupa Şampiyonluğu bulunan 2 antrenörden bir tanesisiniz. Milli Takımlar seviyesinde her kademede antrenörlük yaptınız. Bunu bir avantaj olduğunu düşünüyor musunuz?
Çocuklarla uzun yıllardır birlikteyiz. Bu çok önemli bir avantaj.2007 yılında Dünya Şampiyonasında Sn. Orhun Ene ile bulunduk. Oynadığımız Çin, Nijerya ve Kore karşılaşmaları gerçekten çok enteresandı. Çocuklara oynadığımız bu maçlarla ilgili bilgileri sonuna kadar aktarıyorum. Elbette oyuncular yaşamadan bazı şeyleri öğrenmek zorlanıyor. Bakalım neler yapacağımızı göreceğiz.
Uzun bir aradan sonra bir Dünya Şampiyonasındayız. Bu Şampiyonadaki hedeflerimiz neler olacak?
Hedefimiz tabi ki madalya. Ancak turnuvalar iyi başlayıp rüzgarı arkanıza alabilmek çok önemlidir. Sonuçta biz bu sabah tam takım olarak 2. İdmanımızı yapabildik. Bugünde Yunanistan U20 Takımına karşı tam takım olarak ilk hazırlık maçımızı yapacağız. Yarında Tunus U19 ile bir hazırlık maçımız var. Onlarda çapraz grubumuzda yer alıyorlar ve bizim açımızdan önemli bir rakipler. O maçı da oynayıp hazırlıklarımızın sonuna geleceğiz. Şuanda 14 oyuncuyuz ve Girit öncesi kamp kadromuz 12’ye düşecek. Bütün kamplarda yer alan 17 oyuncumuzda bu takımı hak ediyor. Sadece ufak farklılıklar var. Hepsi çok değerli çocuklar. Umarım ülkemizi en iyi şekilde temsil ederek yurda döneriz
Son olarak ‘‘Her Top Son Topmuş Gibi’’ bir sloganımız var. Bu şampiyonada da sanırım sloganımız aynı. Bu sloganın da hikayesini sizden duyabilir miyiz?
Bu sloganı 2012 Avrupa Şampiyonasına hazırlık sürecinde çıkartmıştık. Her top son topmuş gibi savunma yaparak maçın her anına önem verdiğimizi, ilk toptan son topa kadar savaşmamız gerektiğini maçın başında yediğimiz kolay bir sayının bizi zor durumlara sokabileceğini anlatmak için yaptığımız bir slogan. Onun peşinden iyi savunma yapmaya çalışıyoruz. Zaman zaman bu konu da sıkıntılar yaşadık zaman zaman da çok iyi neticeler aldık. İnşallah orada da iyi savunma yaparız. Çünkü bizi Şampiyon yapan faktör her zaman savunma.