Obradovic’in öğrencileri zafer için parkede! | Detaylı maç analizi #tbozel

Fenerbahçe

fe

Geçtiğimiz sezon Euroleague’de Zeljko Obradovic’in yönetiminde tarihinin en büyük başarısını yaşayan Fenerbahçe, ligde belki beklentilerin altında kalsa da Koç Zeljko Obradovic ile taraftar arasındaki bağ tam anlamıyla kuruldu.

Obradovic’in ilk senesinde Euroleague’de Top-16’da kalan Fenerbahçe, sancılı başlayan ikinci sezonda ise sezonun devamında hem takım oyun olarak gelişirken hem de taraftar Obradovic’e güvenmesi gerektiğini öğrendi.

Geçtiğimiz sezon Final Four öncesi şube tarihi günlerini yaşarken Obradovic,  bir röportajında yazın geçirilecek olan sürecin mesajını verdi. Tecrübeli koç, o röportajında önümüzdeki sezonun transferi için geç kalıyoruz diyerek hem yönetime hem de takımdaki bazı oyunculara mesajını çaktı.

Gerçekten de sezonun bitmesiyle birlikte Ülker-Fenerbahçe ayrılığı büyük bir sansasyon yaratırken kulübün basketbol bütçesinin ne olacağı bir süre belirsizliğini korudu.  Ülker ile ayrılığa rağmen maddi desteğin devam etmesini sağlayan kulüp, geçtiğimiz yıllara göre daha düşük miktar da olsa da önemli bir bütçeyi Koç Zeljko Obradovic’e vermeyi başardı ancak takımın ana yıldızı Nemanja Bjelica’nın gidişi her şeyi yine bozdu.

Geçtiğimiz sezon bütün basketbol planını ana noktada Bjelica’ya dayandıran Obradovic, onun ayrılması sonrası takımın skoreri Andrew Goudelock ile de yollarını ayırdı. Sezon ortasında takıma katılan Nikos Zisis, Almanya’nın yolunu tutarken geldiği günden beri beklentilerin çok aşağısında kalan Luka Zoric ise biten kontratı sonrası ülkesine geri döndü.

Koç Obradovic, yazın önemli bir kararı da yerli oyuncular üzerinden verdi. Geçtiğimiz sezon geniş kadroda sürekli yerli oyuncuları rekabet halinde tutmaya çalışan Obradovic, kadrodaki önemli yerli oyuncuların birçoğuyla yollarını ayırdı. Emir Preldzic ve Oğuz Savaş gibi uzun yıllar takımın kadrosunda yer alan oyuncuları takımdan gönderen Obradovic, geçtiğimiz sezon kadrosuna katılan Serhat Çetin ve Semih Erden ile de yollarını ayırdı. Genç oyuncu Kenan Sipahi’yi de Karşıyaka’yı kiralayan Obradovic, giden oyuncularına rağmen yerli rotasyonuna sadece iki takviye yaparak genç oyunculara şans vereceğini gösterdi.

Karşıyaka’nın mucizevi şampiyonluğunda önemli rol oynayan Bobby Dixon’ı devşirme olarak kadrosuna katan Fenerbahçe, son yıllarda ortalama üstü takımlarda önemli katkılar veren Barış Hersek’i de rotasyon açısından kadrosuna kattı. Fenerbahçe, yabancı transferde ise Kızılyıldız’da önemli bir patlama yapan Nikola Kalinic’i çok önemli bir bonservis bedeli karşısında kadrosuna kattı. Saf oyun kurucu kelimesini ağzından düşürmeyen taraftarına Olympiakos’ta önemli başarılar yakalayan Kostas Sloukas’ı hediye eden Obradovic, NBA’den de üç önemli isimle anlaştı.

Gigi Datome’yi Rusların elinden kapan Fenerbahçe, Zoric ve Semih’in ayrılığı sonrası boşalan pivot rotasyonunu ise NBA’de sakatlıkları sebebiyle tutunamayan Ekpe Udoh ile doldurdu. Olympiakos’ta şampiyonluk yaşadıktan sonra NBA’e giden Pero Antic’i de kadrosuna katan Fenerbahçe böylece 2015-2016 sezonun kadrosuna kurdu.

Yaz dönemine dönüp geri baktığımızda Fenerbahçe oldukça riskli bir kadro kurduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Bu riskin ana sebebi ise Obradovic’in geçtiğimiz Mayıs ayında söylediği transferde geç kalıyoruz söyleminin altında gizliydi. Fenerbahçe’deki üçüncü sezonunda tekrardan oyun yapısı ve planında değişikliğe giden Obradovic, Nemanja Bjelica sonrası dönemde oyunu Çek yıldızı Jan Vesely’nin üzerine kurdu. İlk iki yılında daha çok tempo ve birebir basketbola dayalı bir basketbolu tercih eden Obradovic, daha hareketli, daha mobilite ve daha oyunu dikte eden bir takım kurdu.

Ekpe Udoh-Jan Vesely i ikilisinin savunmada getirdiği avantajı hücumda da değerlendiren Fenerbahçe, elindeki rotasyon açısında kısıtlı ancak kullanabilirlik açısında geniş kadroyla her maçta farklı oyunlar sergiledi. Zaman daha birebir basketbol oynayan Fenerbahçe, zaman zaman ise topun uzuna indiği ve devamında topun hızlıca döndürüldüğü hücumlar sergiledi. Savunmada ise Bobby dışında her pozisyonda rakipleri karşısında uzun kalan Fenerbahçe, Vesely ile Udoh’un rakip savunmayı sürekli dışarıya itmesi sayesinde rakip hücumların ana planlarını hep bozdu.

Sezon başında yapılan transferlere baktığımızda Datome dışında bütün isimler soru işareti taşısa da Obradovic, sistem içerisinde bu soru işaretlerinin birçoğunu eritti. Bogdanovic’in sezon içerisinde artan formu, Datome’nin üç numara savunmasındaki iyi niyeti, Bobby’nin Karşıyaka’nın sistemi dışında da başarılı olabileceğini göstermesi de tabii ki elini kuvvetlendiren konular oldu.

Yine de her yeni kurulan kadro gibi sezon başında sıkıntı yaşayan Fenerbahçe, ligde ilk altı hafta da üç yenilgi alarak hayal kırıklığı yarattı ancak sezonun devamında uyum konusunda bazı sorunlarını çözen Fenerbahçe, Kasım ayının ortası gibi yakaladığı formun etkisini lige de hissettirdi. On üç haftada sadece Anadolu Efes’e kaybeden Fenerbahçe, zirve yarışında yer alacağını gösterdi. Ancak Şubat ayında yoğunlaşan takvimde rotasyonun iyice daralması ve Vesely’nin sakatlığıyla beraber ligde iyice sıkıntıya giren Fenerbahçe, deplasmanda Banvit ve Pınar Karşıyaka’ya kaybederek bir anda yenilgi sayısında Galatasaray Odeabank’a yakalandı. Sezonun geri kalan beş maçında ezeli rakibinin hata yapmasını bekleyecek olan Fenerbahçe, aksi durumda olası bir playoff eşleşmesinde Galatasaray’a karşı saha avantajı olmayan bir seri oynayacak.

Fenerbahçe, yirmi beş haftanın sonunda on dokuz galibiyet, altı yenilgiyle ligde maç fazlasıyla ikinci sırada yer alıyor. 

Fenerbahçe bu sezon evinde Torku Konyaspor dışında bütün rakiplerini mağlup ederken on iki maçta on bir galibiyet aldı. Sarı-Lacivertliler deplasmanda ise on üç maçta sekiz galibiyet aldı. 

Euroleague

Normal sezon grubunda Khimki Moskova, Real Madrid, Kızılyıldız, Bayern Münih ve Strasbourg ile oldukça zorlu bir grupta yer alan Fenerbahçe, beklentilerin üstünde bir performans sergiledi. Sadece Strasbourg ve Real Madrid’e deplasmanda kaybeden Fenerbahçe, kendisi dışındaki takımların çekiştiği grupta rahat bir şekilde lider oldu.

Top-16’da ise F Grubu’na göre oldukça kolay bir grupta olan Fenerbahçe, ilk yedi maçını kazanarak liderliği ne kadar istediğini gösterdi. Panathinaikos deplasmanında her zaman olduğu gibi gülemeyen Fenerbahçe, yine de Kuban’ı deplasmanda yenerek liderliği cebine attı. Fenerbahçe, liderliği garantiledikten sonra Vesely’nin de yokluğunda grupta iki yenilgi daha alsa da grubu on bir galibiyet ile lider bitirdi.

Euroleague’de evinde oynadığı on iki maçı da kazanan Fenerbahçe, deplasmanda ise on iki maçta yedi galibiyet beş yenilgi aldı. 

Türkiye Kupası

Türkiye Kupası’nda ise Fenerbahçe, üç yıl sonra tekrardan kupayı müzesini götürdü. Bursa’da düzenlenen kupada çeyrek finalde Demir İnşaat Büyükçekmece’yi rahat mağlup eden Fenerbahçe, yarı finalde ise Pınar Karşıyaka’yı Gigi Datome’nın oyunuyla mağlup etti. Finalde Darüşşafaka Doğuş ile karşılaşan sarı-lacivertliler, Bogdan Bogdanovic’in üçlüğüyle rakibini zor da olsa mağlup etti ve beşinci kez kupayı kazandı.

FENERBAHÇE ERKEK BASKETBOL TAKIMI, FIAT TÜRKİYE KUPASI FİNALİNDE KARŞILAŞTIĞI DARÜŞŞAFAKA DOĞUŞ’U 67-65 YENEREK 5. KEZ KUPANIN SAHİBİ OLDU. (MESUT ALAN/BURSA-İHA)

Real Madrid

realmadrid-basketball-team

Son beş sezonda üç kere Final Four’a kalan Real Madrid, geçtiğimiz sezon kendi evinde şampiyon olarak Euroleague kupasına olan hasretine son verdi.

Yazın kadronun ana çekirdeği olan mahşerin dört altısı olan Sergio Rodriguez, Sergio Llull, Rudy Fernandez ve Felipe Reyes dinlenmek yerine Eurobasket’e gitmeye karar verince Madrid için sezon başı oluşan sorunların ana nedeni oluşmaya başladı.

Üç kısasının hücumdaki yaratıcılığı ve temposu sayesinde Avrupa’da fark yaratan Real Madrid, bir anda bundan yoksun kaldı. Fernandez, yazın olması gereken omuz ameliyatını şampiyonu yüzünden geciktirirken Llull ve Rodriguez ise bütün kupaların kazanıldığı, sonu mutlu ama oldukça da yorucu bir sezon sonrası yeni sezona hazır giremedi.

Bütün bunlara transfer fiyaskoları eklenince Real Madrid, beklentilerin çok aşağısında bir sezon başlangıcı yaptı.

Madrid’den yazın baktığımızda çok önemli oyuncular ayrılmasa da yapılan transferlerin o boşlukları doldurmaması, yıldız oyuncuların yorgunluğuyla birlikte sıkıntılar doğurmaya başladı.

Yazın Arjantinli guard Facundo Campazzo, pişmesi için UCAM Murcia’ya kiralanırken K.C. Rivers ise yerli statüsü yüzünden Bayern Münih’in yolunu tuttu. Takımın üç uzunu da takımdan ayrılırken Salah Mejri NBA’ın yolunu, Marcus Slaughter Türkiye’nin yolunu, Ioannis Bourousis ise Laboral’in yolunu tuttu.

Tek tek bu isimlere baktığımızda Marcus Slaughter’ın savunmadaki rolü dışında sistemin ana çarkları için kilit rol taşıyan hiç bir oyuncu takımdan ayrılmasa da yerlerine yapılan transferler beklentilerin çok aşağısında kaldı.

Yaz döneminde kiradan dönen Hernangomez’in kadroda tutulması haricinde sadece iki transfer yapan Real Madrid, Nizhny’de önemli bir çıkış yapan Trey Thompkins’i kadrosuna katarken NBA’den gelen Jeffery Taylor’ı ise Maccabi’nin elinden kaptı.

Bu iki ismin de takım yapısı içerisinde beklenen uyumu bir türlü sağlayamazken yukarıda bahsettiğim ana rol oyuncuların sıkıntısına uzun rotasyonunda oluşan sıkıntı da eklenince Real Madrid, özellikle deplasmanlarda çok zorlanan bir takım haline geldi.

Atletizm olarak özellikle uzun rotasyonda büyük bir soru işareti haline gelen Madrid, kısalarında ayaklarının yorgunluk sebebiyle gitmemesiyle takviyesiz çözülemeyecek bir hale geldi. Özellikle Euroleague’de bir ara normal sezon grubundan çıkamayacak duruma gelen Madrid, yine de tecrübesi ve kalitesiyle bir şekilde kendisini yukarı attı.

Fernandez’in geciktirdiği ameliyatını sezon ortasında olmasıyla birlikte Madrid, boşalan rotasyonunu transfer ile doldurdu. Eski oyuncusu K.C. Rivers’ı tekrardan kadrosuna katan başkent ekibi, Mejri ve Slaughter’ın yokluğu sonrası oluşan atletizm boşluğunu ise NBA’de tutunamayan Maurice Ndour ile doldurmaya çalıştı. Yazın Murcia’dan Augusto Lima’yı kadrosuna katan Madrid, anlaşma gereği Lima’yı sezon ortasında takımına kattı.

Bütün bu hamlelere rağmen Fernandez’in sakatlığı sonrası Llull’un da sakatlanması kadroyu etkilese de Madrid, Sergio Rodriguez ve Gustavo Ayon’un performansıyla ayakta kaldı.  Sakat oyuncuların iyileşmesiyle bir nebze daha iyiye giden Madrid, yine de geçtiğimiz yıllarda kendisini zevkle izlettiren tempolu ve yaratıcı basketbolundan uzak durumda yer alıyor.

Ligde son üç sezonu normal sezon lideri olarak tamamlayan Madrid, bu sezon ise bundan uzak bir performans sergiliyor. Evinde iki rakibi Valencia Basket ve Barcelona Lassa’ya kaybeden Real Madrid, Tenerife, Laboral ve Fuenlabrada deplasmanlarında aldığı yenilgilerle zirvenin üç maç uzağında yer alıyor.

Geride kalan yirmi yedi hafta da Real Madrid, yirmi iki galibiyet, beş yenilgi alırken ligde Barcelona Lassa ve Valencia’nın arkasından üçüncü sırada yer alıyor. Madrid, son beş maçta tek yenilgi aldı.

Evinde ligde on üç maçta sadece iki yenilgi alan Madrid, deplasmanda on dört maçta ise üç yenilgi aldı.

Euroleague

Turkish Airlines Euroleague’in son şampiyonu Real Madrid, oldukça zorlu ve çekişmeli bir normal sezon grubunda mücadele etti. Khimki Moskova, Fenerbahçe, Kızılyıldız, Bayern Münih ve Strasbourg ile aynı grupta mücadele eden Madrid, bir ara elenmenin eşiğinden döndü. İlk yedi maçında grupta sadece iki galibiyet alabilen Madrid, aldığı galibiyetlerinde birinde de uzatmada kazandı. Grupta son üç maçını kazanarak normal sezon grubunda çıkabilen Madrid, yine de grupta dördüncü olmanın cezasını F Grubu’na düşerek yaşadı.

Tarihin en zorlu Top-16 grubu olan F Grubu’nda mücadele eden Madrid, CSKA Moskova, Olympiakos, Barcelona Lassa, Laboral Kutxa, Khimki Moskova, Brose Baskets ve Zalgiris Kaunas ile mücadele etti.

Brose’nin çıkışıyla birlikte Kaunas dışında bütün takımlar Top 8 mücadelesi verirken, son haftaya kadar nefesleri kesen bir mücadele oldu. İlk yedi haftada beş maçını içeride oynayan Madrid, diğer iki İspanyol takımı Barcelona Lassa ve Laboral Kutxa kaybedince bu avantajını kullanamadı. Brose ve Khimki deplasmanlarında  aldığı galibiyetlerle ayakta kalan Madrid, zorlu geçen haftalar sonrası son maçta Khimki’yi mağlup ederek grubu yedi galibiyetle dördüncü tamamladı.

Madrid, önünde yer alan CSKA Moskova, Laboral Kutxa ve Barcelona Lassa karşısında oynadığı altı maçı da kaybetti.

Evinde oynadığı on iki maçta sekiz galibiyet dört yenilgi alan Real Madrid, deplasmanda ise on iki maçta dört galibiyet sekiz yenilgi aldı.

Copa Del Rey ve Süper Kupa

Son yıllarda Copa Del Rey’i domine eden Real Madrid, kötü geçen sezonuna rağmen bu sezonda bu kupayı müzesine götürdü.

Çeyrek finalde Montakit Fuenlabrada’yı rahat geçen Madrid, Laboral Kutxa’yı çekişmeli geçen maç sonrası yarı finalde elerken finalde ise Herbalife Gran Canaria’yı mağlup etti ve üst üstte üçüncü kez bu kupayı müzesine götürdü.

Malaga’da düzenlenen Süper Kupa’da ise yarı finalde Unicaja Malaga’yla karşılaşan Madrid, 15 sayı farkla maçı kaybedip, yarı finalde elendi.

realmadridtriplet-620x350

4 of 21

İki takımın bu sezonu

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler