Seri 2-0 olduktan sonra Panathinaikos’un kaybedecek bir şeyi kalmamıştı. İçten içe bu sezon İstanbul’a son gelişleri olduğunu biliyorlardı ama hiçbir maç da oynanmadan kazanılmıyor/kaybedilmiyordu. Üçüncü maçta Atina’daki karşılaşmalarda hiç oyuna giremeyen Chrsi Singleton’ın sorumluluk alarak başlaması ve Fenerbahçe’nin top kayıpları Panathinaikos’a küçük dozda bir moral verse de temsilcimiz kontrolü elden kaçırmadı. İlk iki maçta Panathinaikos’u paramparça eden Bogdan Bogdanovic’e daha da özel önlemler alınacağını bilen Zeljko Obradovic, üçüncü maçın başında Luigi Datome’nin bitirdiği organizasyonlarını kullanmayı tercih etti. Hatta Datome gibi Atina’daki maçlarda hiç katkı veremeyen James Nunnally’i de rotasyona dahil etti. Zoc, hücumu çeşitlendirip, sorumlulukları paylaştırmasıyla yine “bir adım önde olduğunu” kanıtladı.
Savunma tarafında yine Calathes’i toptan uzaklaştırıp, şutunu riske ederek onu üç sayı atmaya zorladı. (Yunan oyuncu, seri boyunca kullandığı dokuz üçlükten sadece bir isabet çıkartabildi) Başa baş geçen ilk periyot sonrasında oyun üstünlüğünü ele geçiren Fenerbahçe, rakibinin maça ortak olmasına bir daha izin vermedi. Son çeyreğe girilirken farkı çift hanelere taşıyan temsilcimiz, son beş dakikada taraftarına Final Four kutlaması yapma imkanı verecek kadar rahattı. 79-61 biten üçüncü maçın sonunda zaten dizleri üzerine çökmüş Panathinaikos yere yığıldı. Fenerbahçe art arda üçüncü yıl da playoffta rakibini süpürdü.