Bunu düşündüğümü hatırlıyorum, bu turnuvayı alıp götürecektim. 18 yaşındaydım ve başarıya açtım.
Büyük maçlarda oynamıştım: McDonald’s All- American maçı, lise şampiyonası, Pac-10 Turnuvası maçları. Anladınız işte.
Üniversitedeki ilk senemde UCLA ile ilk NCAA Turnuva’sına girerken kendime bunları anlatıyordum. Sonra Georgia Dome’da sahaya doğru yürüdüm ve kalabalığa bir bakış açtım
Düşündüğüm ilk şey, panpa bu bir kolej salonu değil, bu bir stadyum!
Haliyle kariyerim boyunca daha büyük maçlar oynadım; ama bu hayatımda ilk görmediğim kadar büyük bir arenaydı. Bruins takımının 11 kez şampiyonluk kazandığı formayı giymek çok büyük bir baskı yaratıyordu. 18 yaşında böyle şeyler sizin için çok önemli oluyor. Her zaman kendimi böyle ortamlarda aşmayı sevmişimdir.
Eğer UCLA taraftarlarını bilmiyorsanız bunun ne kadar özel olduğumu anlatmam zor. Atlanta’daydık, ülkenin taaaa dıger ucunda, ve Burins taraftarları her taraftaydı. Bazı taraftarların iş takımlarını çıkarıp formalarını ve sweatshirtlerini giydiklerini görmüştüm. Heyecan ve coşku binayı sarmıştı. Çok fazla insan vardı. UCLA taraftarlarının desteğini görmek gerçekten çok özeldi.
Miami zorlu bir defansif ve zorlu bir takım. Kevin Norris, Mario Bland ve Tim James gibi iyi kolej oyuncuları vardı. Yine de iyi bir ritm bulduk ve 65 -62 kazanmayı başardık. Toby Bailey, J.R. Henderson ve ben yüksek şut yüzdeleri ile oynadık. O gün buradan dönüş yok, ilerlemeye devam edeceğiz diye düşünmüştüm.
Miami maçından sonra, bir gün boşluğumuz vardı. Bu turnuva hakkında kimsenin bahsetmediği bir bölüm. Turnuva esnasında çok boş zamanınız oluyor. Tam olarak şehirde yeni bir çocuksunuz – uzun süreli basketbol kampı gibi bir şey bu. Okuldaki derslere gitmemize gerek yoktu, antremanımız veya film izleme seansımız yoktu. Sadece otelde takıldık. Ne mi yaptık? Nintendo 64’te James Bond oynadık. O zamanların efsane oyunlarında biriydi. (Hala da bir klasiktir) Antreman yaptıktan sonra odaya geri döndük, biraz şakalaştık. James Bond oynadık, gevşedik. Bunlar sakinleşmemize yardımcı oldu. Tabii ki sahaya çıkana ve o stadyumu tekrar görene kadar dakikaları saymaya devam ettik.
Hepimiz bu bizim anımız diye hissediyorduk. Karşımızdaki her takımla eşleşmemizi düşündüğümüzde şansımızı yüksek görüyorduk.
Sıradaki rakip Michigan’dı. Traktör Traylor, Macoe Baston, Louis Bullock gibi oyuncuları vardı. Bizim takımdaki son sınıf öğrencileri geriye bakmamamız gerektiğini hatırlattılar. Tecrübe kolej basketbolunda çok kritiktir. Bruin takımına baktığınızda, gençler ve yaşlılardan oluşuyorduk. Son sınıf öğrencileri Toby ve J.R. 1995 yılında ilk sınıf öğrencisi olarak şampiyon olmuşlardı. Onlar oynarken O’Bannon kardeşler de takımdaydı. Sonra onların ilk sınıf öğrencileri biz olduk. Ben, Earl Watson gibi. Turnuva içerisinde son defa birlikte oynadığımızın farkındaydık. Son sınıf öğrencilerini şampiyonluk hikayesini dinlemek bizi yukarı çekiyordu ve bize ilham veriyordu.
Bu masalsı hikaye bir sonraki gün zorlu bir dönemeçe girdi. Maçın ilk 10 dakikası içerisinde ben ön çapraz bağımı kopardım. İşte o an turnuva içerisindeki umutlarım ve hayallerim yok oldu. Ama olay gerçekleştiğinde bunun olduğunu reddettim. Oynamak için o kadar kararlıydım ki kötü bir şey olabileceğini kabul etmek istemedim. Çapraz bağım kopmuştu ama ben sadece bir burkulma bir burkulma diye tekrar ediyordum. O kadar kararlıydım ki doktor da ikna oldu ve “Tamam oynayabilir” dedi. Tekrar beni sahaya sürdüler. 30 saniye sonra oynayamayacağımı anladım. Işim bitmişti, parçalandım…
Bu maçın benim için bir kırılma noktası olduğunu düşünmüştüm. Michigan benim uzun zamandır dört gözle beklediğim bir maçtı. Robbie Reid, Lou Bullock gibi önemli guardları vardı. Bu oyunclar karşısında iyi oynarsak bir isim yapabilirim diye düşünüyordum. Ülkede en iyi guardlara karşı oynayacaktım. Kevin Norris Miami’de tecrübeli bir oyuncuydu ve ona karşı iyi bir oyun oynuyordum. Bu maça hazırdım; ama maç benim için kısa sürdü.
Michigan’ı yenip iki numaralı seri başı Kentucky karşısına çıktık. Bu kadar istememe ve heyecanlanmama rağmen sakatlanıp bu maça çıkamadım. Hevesimi kaybettim. Eğer sakatlanmamış olsaydım Kentucky karşısında daha iyi bir oyun oynamamıza yardımcı olabilirdim. Benchte oturmaktan nefret etmiştim.
Herkes Mart Çılgınlığı büyüsü hakkında konuşuyor. Kimse “Ya öyle olsaydı”lar hakkında konuşmuyor. Hayatınız boyunca bu büyüyü beklerken ve o enerji ile ışığı hissetmek çok etkileyici. Kişisel olarak, bunu üniversitedeki ilk yılımda yaşama şansını yakaladım. Turnuva için sahaya çıkma şansına sahip oldum; ama daha fazla oynayabilmek istedim. Hayatta her zaman kaderinizi istediğiniz gibi yazamıyorsunuz. Bunca yıl geçmesine rağmen hala o günlere gidip birkaç şut daha atabilmek istiyorum.