Şimdi anlaşılıyor mu? Savunmalar çok daha iyi artık, bu kadar basit. Tabi açıkça ortada olan bir şey var ki bu durum hücum oyuncularının işini çok zorlaştırdı. Fakat bu yeni savunma anlayışının bazı dolaylı sonuçları da yok değil.
Bunlardan biri, birebir hücumun artık yavaş yavaş basketboldan silinmesi. Bu mantıklı bir adım çünkü modern savunmaların en önemli hedefi birebirleri durdurabilmek. Yeni gelişmeler sayesinde birebir hücumlar artık çok verimsiz oluyorlar. Mesela Knicks, üçlük çizgisinin sol üst köşesine Carmelo Anthony için birebir hücum çizerse bugünün savunmaları o noktaya yığılacak ve Carmelo’nun içeri girebileceği tüm yolları kapatacaktır.
Bu durumda ‘Melo ya pas verip başka bir sete dönmeye, ya topu perimetrenin öbür tarafına geçirmeye ya da acele ve zorlu bir atış kullanmaya mecbur kalacaktır. En yaygın olansa acele atışlar. Yeni ortaya çıkan bu zorluk sonucunda iyisiyle kötüsüyle birebir hücum kavramı artık yavaş yavaş yok oluyor.
Bir diğeri ise savunmalar her geçen gün daha da “çılgınlaşıyor.” Birebir hücumun işe yararlığı azaldıkça koçlar durmaksızın bu savunmaları alt edebilecek yeni hücum setleri aramaya başladılar. Muhtemelen önümüzdeki sezon başında daha önce hiç görülmemiş oyunlar izleyeceğiz. Kısaların daha fazla top kullandığı bir sistem olan “Small-Ball”, aslında diğerlerinden daha küçük bir gelişme olsa da, en bilinen hali bu yeni oyunların. Koçlar basketbola yaklaşımımızı değiştiriyorlar ve bu sırada da savunmaları geçebilmek için, hücum etmeyi kolaylaştıracak yeni yolların peşine düşüyorlar. Bu da koçlar arasında, sanki bu bir satranç maçıymışçasına, bir ileri bir geri durumu yaratıyor.
Üçüncü dolaylı sonuç, oyuncuların daha çok yoruluyor olması. Henry Abbot tarafından defalarca vurgulandığı üzere bu yeni savunma sistemleri, üç saniye koridorunda ve perimetredeki artan etkinlik sebebiyle oyuncuları her geçen gün daha da fazla yoruyor:
“Kısa ama işe yarar bir araştırma yaptım ve en iyi oyuncuları sahada çok uzun süreler kalan takımların artık NBA kazanamadığını gördüm. İşler şimdi böyle yürümüyor, eskide kaldı bunlar. Bu durumu bana göre en güzel açıklayan teori ise David Thorpe’dan geldi. David bu durumun sebebi olarak sert ve adam değişen savunmaları gösteriyor.
Bir zamanlar takımlar, skorer oyuncunun savunmacısını karşısına alarak tek başına hücum ettiği birebirleri tercih ediyordu. Doğal olarak bu sırada sahadaki diğer 8 oyuncunun nefes alacak vakti oluyordu. Fakat günümüzde NBA’de böyle bir şey pek mümkün değil, kimse boş durmuyor. Sahadaki 10 kişinin de aynı anda bir şeyler yaptığını görmek gayet normal. Dedenizin zamanındaki NBA gibi değil artık. Taraftarlar ve takım oyunu adına müthiş olsa da, oyuncular için çok yorucu. Oyunun sadece bir dakikasında bile geçmiştekinden çok daha fazla şey oluyor ve bu da oyuncuların daha çok dinlenmesini mecburi kılıyor.”
Dördüncüsü ise basketbolun giderek daha da savunma odaklı bir hal alması ki bu da birçok farklı sonuç ortaya çıkardı. Savunmacılar artık hiçbir şeyi aceleye getirmiyorlar, hatta öyle ki bazen bilerek hücum ribaundlarını kaybediyorlar ki hemen yerleşebilsinler ve hızlı hücumu durdurabilsinler. Pas kanallarında daha az risk alıyorlar, perimetrede top çalmaya pek yeltenmiyorlar, bunun yerine topun karşısında kalmayı seçiyorlar.
Koçlar daha çok topu elinde tutan adamı savunabilecek savunmacılar istiyorlar. Her takımda en az bir tane çok iyi perimetre savunmacısı var: New York’ta Shumpert, Miami’de James, Oklahoma’da Sefolosha, Danver’da Igoudala, Los Angeles’ta Bledsoe, San Antonio’da Leonard, Memphis’te Allen. 90’larda durum böyle değildi. Takımlar şimdiki kadar savunma odaklı değillerdi ve perimetre oyuncuları daha az bulunuyordu ve daha az değerliydi.
Son olarak da yukarıda sıraladığım tüm sebepler ışığında rahatlıkla söyleyebilirim ki bugünün savunması doksanlar savunmasına yakın değil, çok daha iyi.