Yazı: SomeActionJackson, The Real Deal Sports (19 Haziran 2013)
Çeviri: Buse Nur Küçe, TrendBasket
Şu an bu yazıyı kaleme alıyorum çünkü gerçekten çok yorgunum. Yorgunluktan ölüyorum. NBA’deki yöneticilerden, taraftarlardan, konuşmacılardan, NBA alimlerinden, oyunculardan ve koçlardan bahsetmekten çok yoruldum. Hepsi sürekli “NBA’in altın çağı doksanlardı.” veya “Bugün oynanan basketbol doksanlarla kıyaslandığında beş para etmez.” gibi şeyler zırvalayıp, duruyorlar.
Bu cehaleti bitirmenin zamanı geldi artık. Medyanın bu sözde çok üstün olan döneme karşı takındığı romantik tavır yüzünden şu an birçok insan o dönemle alakalı efsanelere inanıyorlar. 1990’lar NBA’in en romantik yaklaşılan ve hakkında en çok şehir efsanesi olan dönemi. Neden mi? Çünkü Michael Jordan, NBA tarihinde romantiklerin en sevdiği ve en efsaneleştirilen oyuncu.
O dönem oynamış başka hiçbir oyuncu için böyle ifadeler kullanıldığını duymadım. Ne Magic, ne Hakeem, ne Robinson, ne Pippen ne de o dönem oynamış onlarca olağanüstü oyuncuların, Jordan hariç, herhangi biri için. Onu bu kadar özel kılan şey ne? Tabii ki Jordan tarihin gelmiş geçmiş en büyük basketbolcusu. Ama bazı Jordan hayranları o kadar inatçı ki, eninde sonunda “Jordan sadece tarihin en büyük oyuncusu değil aynı zamanda tarihin en iyi dönemini domine eden oyuncusu” olduğu fikrini savunuyorlar.
Tam da bu yüzden kendimi peri masalı gibi resmedilen o dönemle alakalı ortalarda dolaşan efsaneleri yalanlayacak, bu uzun ve detaylı yazıyı yazmak zorunda hissediyorum. Bunu yapmayı hiç istemiyorum, ama yapmak zorundayım çünkü gerçekten çok yoruldum.
NBA’deki “Doksanlar” efsaneleri