Warriors Warriors Warriors…Kalan herşey bundan sonra geliyor. Curry bile bundan sonra geliyor.
Basketbol filmlerindeki kazanırken eğlenen o takıma dönüşmek 80’lerin Showtime Lakers’ından sonra profesyonellik ve bütçenin artmasıyla gittikçe imkansızlaştı. Eminim çoğu takım oynarken eğleniyordur ama ortaya koyduğunuz eforun bu kadar verimli bir sisteme dönüştüğünü görmek, karşılığını fazla fazla almak tarihte çok az takıma nasip olmuştur. Örneğin 2000’lerin başındaki Finley-Nash-Van Exel-Nowitzki’li Mavericks yapısı ve 2005-2006 Suns, hücum ve eğlence ağırlıklı bir oyun ortaya koyuyordu ancak dişli rakiplere karşı attıklarından çok yiyince iki takımda şampiyon olamadı. Warriors iki sene önce bu çıtayı aştı ve yediğinden çok daha fazlasını atan aynı zamanda da savunması aktif olan bir takıma dönüştü, yüzüğü taktıktan sonra oynadıkları oyundan pek çoğumuzun aldığı mesaj şöyle: Bu ligin koşulsuz hakimi Golden State Warriors.
Geçen seneye kadar eleştirilen Warriors pota altı savunması Bogut ve Ezeli’yle zaaf olmaktan çıktı, pota altı hücumu ise iki senedir Speights’e Green ve Barnes’ın yardımıyla işler duruma geldi. Bu sene farkı bu denli büyük kılan olay Warriors’ın zayıf olduğu konularda bile diğer takımlara ağır basmaya başlaması oldu, dolayısı ile şu anda Spurs ve bir ihtimal Thunder dışında onların defolarını avantaja çevirmeyi bırakın, gün yüzüne çıkaracak bir güç bile yok. Draymond Green pick’lerden sonra orta alanda pası alan, oyunun gelişme ve sonuç kısmını yöneten oyuncu rolünü bir seviye daha geliştirdi, sezona kötü giren Thompson ısınmaya başladı, Ezeli’nin aranan kan olmasının yanında Harrison Barnes geçen senenin üzerine birşeyler koydu ve seneye başka bir takıma giderse Jeff Green’in iyi bir versiyonu olabilir. Iguodala son iki senede Pippen tipi bir tamamlayıcıya dönüştü.
Bu adamlar mükemmele ne kadar yakın olsalar da zaman zaman problem yaşadıkları anlar oluyor haliyle. Bunların en kötü, en amatör, en mahalle basketbolu gibi görüneni Curry’nin soğuk veya yorgun olup yaptığı zorlama atışlar; bunu maçın bir bölümünde efsaneleşerek dengelese de bazen biraz ucu kaçıyor gibi. Genellikle 4. çeyrekte eli açıldığı için şimdilik problem yok.
Özellikle son bir kaç senede sadece Curry’nin değil pek çok oyuncunun şut yüzdesine göre acımasızca yargılanmasına veya zaman zaman gereksiz övülmesine şahit oldum. Boş atışları atmış veya üzerine düşen ribaundları almış oyuncuyla karşı takımın en iyi savunmacısı üstündeyken pick’ten aceleyle çıkıp atış atan veya box out yapıp mücadele veren oyuncuyu kağıda bakıp ayırmak zor olduğu için bu tür istatistikler üzerinden gitmek her zaman doğru sonuç vermiyor (kabul ediyorum gün geçtikçe daha doğru sonuçlar veriyor ama hala yolu var).
Curry’ye gelince, olaya istatistikler üzerinden yaklaştığım zaman, kaçırdığı o kadar şut, attığı o kadar kötü atıştan sonra hala bu yüzdeyi tutturuyorsa, üstüne üstlük bir de bu yöntemle 24 maç kazanılmışsa sistemin başarısını gerekçe göstererek bu taktiği devam ettirmek gerçekten en doğrusu olabilir, üstelik Warriors basketbolu mental üstünlük üzerinden yürüyorken liderin hızını kesmeye çalışmak kötü sonuç verebilir. Öte yandan işe basketbol doğrularını baz alarak bakacak olursam, Curry’nin eğer bu olgunluğu gösterebilecekse atışlarından bazılarını baltalaması takıma yarar sağlar. Bahsettiğim atışlar Curry’nin her maç en az 2-3 tane salladığı, gereksiz, çoğu girmeyen atışlar; bu hem tempoyu iyi etkilemiyor hem de ekstra pasın daha efektif olabileceği hücumları baltalıyor. Zaten tüm takım özgüven patlaması yaşayan, karşı takımı yıkmaya çalışan inanmış ruhlarla dolu, Curry 2-3 şut az atar, sisteme daha bağlı kalırsa Warriors daha oturaklı bir takım olabilir.
Yarattığı etkiye gelince, Curry’nin bu sene lige getirdiği dominasyonu sadece Shaq ve Jordan getirdi -Lebron bile 2006-2012 serüveninde bu kadar sonucu değiştiremedi-. Kısa ve atletik olmayan dünyanın en iyi oyuncusu, bu performansını kaç sene devam ettirebilir, Jordan’ı geçer mi, ne kadar farklı ilkleri yaşatır bunların hepsi kafamızda yer tutan çok güzel meseleler. Tahminimce sakatlanmazsa 3-4 sene daha bu performansı verir ve Hall of fame’in ilk 10’una yerleşir.
Bu senenin merak ettiğim konusu çaylakların nasıl bu kadar hazır geldiği. Bundan daha iyi draftlar olmuş olabilir ama lige bu kadar hazır gelen bi sınıf hatırlamıyorum. Belki takımların ihtiyaçları olan pozisyonlara oyuncu draft etmesi belkide üniversitelerin yeni çalışma/gelişme metodları; gerçekten araştırılması gereken, tesadüf olduğunu düşünmediğim ilginç bir konu.
Çaylaklara baktığımızda Porzingis ve Towns net öne çıkıyor. Okafor ve Winslow takımlarına ilk günden önemli katkılar veriyorlar ve Mudiyay ciddi el hassasiyeti ve oyun zekası olan özel oyuncu olabilecek bir oyuncu. Kidd onun için şimdiden övgüler yağdırmaya başladı. Şu ana kadarki tek hayal kırıklığı D’Angelo Russell…Kobe’nin veda senesinde olmanın şanssızlığı ve Russell’ın oyun tarzının belirsizliği şimdilik pek iyi değil. Russell ile gözüme çarpan başka detaylar atletik olmaması ve şut stilinin iyi olmaması. Üstelik pick’n roll’ü iyi oynadığına dair henüz birşey göremedik.
Porzingis ve Towns şimdiden star seviyesinde olan oyuncular. Towns, Porzingis’e göre daha hazır ve çizgileri belli; Anthony Davis-Lemarcus Aldridge arası bir oyuncu ve şimdiden takımın taşıyıcı oyuncusu olabileceğini gösterdi. Porzingis 2.21 olduğu için kemik,kas,koordinasyon işlerinin iyi seviyeye gelmesi iki üç sene alabilir ama şimdi bile yeterli seviyenin üzerinde. Porzingis’in en büyük artısı boyuna göre inanılmaz bir şut fundementali olması. Sadece isabet değil aynı zamanda elinden çıkarması çok hızlı. Vücudu ve özgüveni oturduğunda bir kaç sene iyi çalışmayla Porzingis ligi domine eden oyunculardan birisi olabilir.
Tüm takımlari detaylı izleme şansım olmadı ama izlediklerim takımlar hakkındaki kısaca notlarım şöyle:
Philadelphia çirkinlikte bir çığır açarak bırakın nba seviyesini iyi bir basetbol takımı bile kuramadı. Herkesin yeniden yapılanma hakkına ve metoduna saygı duyuyorum ama 76’ers resmen Nba’in imajını kötü etkileyecek bir kadroya sahip ve oyuncularının çoğu D league seviyesinde.
New York şehrinde 2000’den beri olmayan şey oldu ve yeniden yapılanma ilk defa olumlu bir sinyal verdi. Bunda Phil Jackson’ın GM olmasının payı büyük. Her ne kadar kendi Jahlil Okafor’u seçmek istesede danışmanının ısrarı üzerine Porzingis’i seçmiş. İyi danışmanmış. Bu takımın toparlanmasına daha yıllar var ama Lopez-Affalo-Galloway gerçekten güzel başlangıç. Favors’da güzel çalışmanın ekstrası oldu.
Charlotte Hornets kurulduğundan beri ilk defa kabul edilebilir düzeyde üretim yapıyor. Geçen sene kayıplarda olan Batum ve New York’ta parladıktan sonra bekleneni veremeyen Lin bu sene en üst düzey oyunlarını koyuyorlar ortaya. Özellikle Batum eskiden şut attıktan sonra zıplardı ama bu sene havada kalarak atıyor ki bu tip fundemental işlerin değişmesi oyuncuları bulundukları yerden bir basamak yukarı çıkartıyor. Marvin Williams’da bile kıpırdanma var…Umarım böyle devam ederler.
Timberwolves benim üç sene sonraki şampiyonluk adayım. Wiggins ve Towns muhtemelen bekleneni vereceklerdir, bu yüzden bu denklemde en kritik oyuncu Rubio; Şut atmaya başladı ve oyununa denge getirebilirse momentumu kontrol eden, sahaya süperstar etkisi yapan bir oyuncu olur. (Rondo’nun veya Rudy Fernandez’in ilk geldiği zaman oyuna ağırlığını koyduğu anları düşünün)
Mavericks, Nowitzki dahil tüm oyuncularının bu sene malubiyeti başından kabul edip yola çıkacağını düşündüğüm takımdı ama Carlisle’ın takımı sürekli avantajlı olduğu paternler üzerinden oynatması takımı mücadele potasına soktu. Deron Williams’ın hızlı hücumlarda Nowtizkinin önünden koşması ve 3’lükte fiziğiyle yer açtıktan sonra takipçi olan Nowiztkiye geriye doğru pas vererek bu ikilinin kuvvetli olduğu yönlerle bir ekmek kapısı çıkardı. Bu hücumun dışında Nowitzki dizlerini biraz güçlendirerek lig için en azından şu anda hala alt sınırı barındırıyor. Felton ve Harris gençlik günlerinden birşeyler verebiliyorlar, Paculia kariyer sezonunu geçiriyor ve Matthews sakatlıktan iyi döndü..Daha ne olsun..
Pelicans’ı çok izleyemesem de Davis’ten çaylakların böyle özgüvenli, Curry ve Lebron gibi kendi kalibresindeki rakiplerin final oynadığı bir ortamda daha büyük oynamasını beklerdim. Takım kötü gitse bile Davis’in sezona konsantre olup 28-30 sayıyı yakalaması lazım. Pelicans için Holiday gibi netliği olmayan bir oyuncu ve Evans gibi ne vereceği belirsiz bir oyuncuyla yola çıkmak sizi mental olarak sezon sonuna doğru hazırlamanın ötesinde sezonun sonunuda sezonun başı sertliğinde oynamanıza yol açıyor. Portland’ın oyuncuları playoff’larda pişip oyuncu olurken Pelicans oyuncularının Warriors gibi doğru geribilirimler alabileceğiniz gibi rakibe karşı çıkarım yaptıklarını, ders aldıklarını düşünmüyorum. Dolayısı ile kısa yapısında gordon-holiday-evans’tan en az iki tanesinin değişmesi bu takımın hayrına olur. Ayrıca üç numaraları’da sadece açıklar belli olmasın diye oraya konulmuş üç numaralar.
Clippers kesinlikle iyiye gidecek bir takım ancak en iyi oyunlarıyla bile Warriors’ı yenememek onları yolun başında biraz yıprattı. Hakemlerin o maç Clippers’ı biraz doğradığınıda söylemem lazım. Bunun dışında önceki yazılarımdan farklı birşey düşünmüyorum. Uzunlar yeterince üretici değil, guardlar kısa ve sağlıklı değil, playoff temposunda bunlar açığa çıkar, geniş kadro bunu ne derece toparlarsa o kadar ileri giderler.
Nuggets’ta her gece olmasada çoğu gece oyununu beğendiğim Ty Lawson hiç Rockets’a hiç uyum sağlayamadı. Lawson’ın problemleri Harden ve Howard seviyesinde değil ancak problemsiz sayılmaz. Ayrıca şöyle ilginç bir nokta var: Lawson oynadığı oyun itibariyle 95-2005 arasının basketbolunu oynatıyor. Sete set oyunun sona ermesiyle Lawson, Felton gibi oyuncular göründüğünden daha fazla şey kaybetti. Lawson hala genç olduğu için ve başka özelliklerde barındırdığı için yoluna devam ediyor ama o daha çok koyun sürüsünün başındaki köpek gibi, onun sürüyü gütmesi, oyunculara yol göstermesi lazım, Bobcats,Grizzlies,Pelicans veya OKC gibi takımlarda daha başarılı olurdu. Howard’ın takas dedikoduları da çıktıktan sonra Rockets’ın hali ne olacak gerçekten çok belirsiz.
Kings ve Rondo’nun uyumu olduktan sonra Rondo Celtics günlerine geri döndü; Collison’ın yapamadığını yaptı ve takımın yöneticisi durumuna geçti; Belinelli kenar şutörü olmaktan çok farklı bir oyuncu olmuş bu çok şaşırtıcı. Bunun dışında Ben McLemore’un oyununu çok izleyemedim ama izlediğim anlarda onda ışık göremedim. Maçların çoğunu kazanamıyorlar ama bu alışkanlığı sezon sonuna doğru kazanırlar.
Wizards Pierce’ı kaybettikten sonra Nene’nin sakatlığını fırsat bilip kimlik arayışına geçti. Koç farklı denemeler yapıyor. Pierce’ın yokluğunu doldurmaları şart. Beal geliştirdiği basketboluyla Pierce’ın özelliklerinin bir bölümünü üstlenebilir, yine de yeni sistemde bir kaç oyuncu değiştirmeleri gerekiyor.
Playoff’lar için şu an belli bir durum yok ancak şampiyonluk için Warriors diğer herkesin en az iki seviye üzerinde yer alıyor. Şu anda geçen yazılarımda yaptığım gibi bir güç sıralaması yapsam Warriors 1 olur ve diğer takımlar 3. sınıftan başlarlar. Sakatlık olmadıkça bu senenin galibinin Warriors olması çok yüksek ihtimal… Dünyanın en büyük basketbol platformunda rakibiniz yoksa başarıyorsunuzdur…
Böyle birşeyi en son Showtime Lakers’ta izlemiştim, o da yaşım yetmediği için nostalji maçlarında, internette falandı… Neyse ki Messi’li Barcelona’yı gördüm ve üzerine Curry’li Warriors’ı izliyorum…Bu tip başarıları yakalayan organizasyonların en büyük halkasından en küçük halkasına kadar hepsine helal olsun.
Tebrikler. Harika yazı olmuş. Okuduğumda muhtemelen Amerikalı bir yazarın tercümesidir dedim..Ellerinize sağlık
teşekkürler