Myles Turner’ın kaleminden kendi basketbol öyküsü: ”Kuralsızlık!” | #çeviri

Bu olduğunda lisenin ikinci veya üçüncü senesindeydim, olayların ilginçleşmesinden hemen önce.

Çevremde Houston’daki Grind Sessions gibi birçok kamp vardı. Oradakiler adeta uçuyordu, her şeyi smaçlıyorlardı. 15 yaşında, smaç basmak her bir b*ktu – iyi olup, olmadığınızı belirlerdi. Kelly Oubre gibi adamlar vardı, her şeyi smaçlıyordu ve ben, ”Hey, bu kim dostum?” şeklinde tepki veriyordum. Emmanual Mudiay oradaydı. O dönemler dizim hala iyileşiyordu, bu yüzden sahada zar zor hareket edebiliyordum. En önemlisi, ağrıdığı için koordine hareket edemiyordum. Berbattım.

Bu adamlar yukarı zıplıyordu, bacak arası, 360 derece smaçlar yapıyordu. Babama baktım ve dedim ki, ‘Bu adamlarla oynayamam.” O ise bana, ”Oğlum, bir gün buradaki herkesten iyi olacaksın.” şeklinde cevap verdi. O zaman buna inanmak gerçekten zordu. Cesaretim kırılmıştı, söylemem gerekirse.

O kamptan sonraki AAU turnuvasında şalter diğer tarafına indirildi, alev almıştım.

Turnuvadaki beş maçta 30 sayı ortalama tutturmuştum. Mümkün olan her şekilde sayı atıyordum – ”Hangi şekilde atmamı istiyorsun?” şeklindeydim. Her şeyi smaçlıyordum. İyi şut atıyordum. Topu potadan potaya kendim taşıyıp, sayıyla bitiriyordum. Bir şekilde ne olduğunu bilmediğim bir şey başıma gelmişti.

Asla unutmam; bir maçtan sonra AAU koçum Shawn Williams gelip soğukkanlılıkla, ”Hey, koca adam, koleje bedavaya gidiyoruz.” dedi.

O turnuvadan sonra yoğun ilgi toplamaya başlamıştım. ESPN’den Reggie Rankin beni yazmıştı ve ilgi çılgınlaşmaya başladı. İnsanlar bana dikkat etmeye başladı, kolej koçları beni durmadan arıyordu. Okulda sınavdaydım, ve koçlar, ”Bugünkü sınavda başarılar!” şeklinde mesajlar atıyordu. Annem eve gelen her mektubu saklamamı sağladı. Günde 15-20 mektup alıyordum ve onlar sadece birikiyordu. 50-60 kolej koçu bana iyi niyetli mesajlar atıyordu ve bunu durmadan yapıyorlardı. Bu yüzden annem her koçu teker teker arayıp, ”Hey oğlumun okuluna odaklanması gerekiyor! Eğer onunla konuşmak istiyorsanız, bizi geçmek zorundasınız!” demek zorunda kaldı.

Koçlara ultimatom verdi.

Annem bir efsane. Çılgın zamanlardı. Annemin verdiği uyarıya karşılık beni ikide bir arayıp, ”Hey, annene söyleme ama bugün harika bir maç çıkardın!” diyen dört beş koç vardı. Bir gün dört arkadaşımla birlikteydim, ehliyeti olan arkadaşımızın arabasıyla canı sıkılan gençler olarak dolaşıyorduk. Gezimiz Sonic’te sonuçlandı. Park alanında beklerken telefonum çaldı – arayanın kim olduğunu biliyordum ve telefonu hoparlöre aldım.

”Myles” dedi diğer taraftaki ses, ”Ben Duke Üniversitesi’nden Koç Krzyzewski.”

Arkadaşlarımın şaşkınlıktan ağızları açık kalmıştı. Çok havalıydı.

Aslında Texas işin içine geç dahil oldu. Ama onlar karşı hep yumuşak bir tarafım vardı. Küçükken gittiğim ilk kamp Texas Üniversitesi’ninkiydi. Kuzenimle iki yıl üst üste katılmıştık. Bu Kevin Durant’in çaylak yılından sonraydı ve NBA Draft’ını beklerken Austin’de dolanıyordu. Kampa gittiğimde inanılmazdı, sahadaki her noktadan şut atıyordu. Ve kaçırmıyordu. Serbest atış çizgisinden, üçlük çizgisinden, orta sahadan, karşı serbest atış çizgisinden atıyordu şutlarını. Bir tane bile kaçırdığını hatırlamıyorum. Hayatımda gördüğüm en inanılmaz şeydi. Maçtan sonra, KD’ye gidip, imzalaması için Starburylerimi uzattım – bilirsiniz, şu 15 Dolarlık olanlar. Takım arkadaşlarına baktığını hatırlıyorum, benimle dalga geçiyor gibiydiler fakat iyi bir histi ve Durant’in dalga geçmediğini söyleyebilirim. Onunla ilk tanışmamdı. Benim için anlamı büyüktü. Onu o andan itibaren takip ettim ve o benim en sevdiğim oyuncuydu.

Myles Turner
Photo by John Rivera/Icon Sportswire

”Ben Duke Üniversitesi’nden Koç Krzyzewski”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler