NBA’de geçtiğimiz sezon CSKA Moskova’dan ayrıldıktan sonra San Antonio Spurs’te Gregg Popovich’in baş asistanı olan efsane koç Ettore Messina, sports.ru’daki köşesinde San Antonio Spurs organizasyonunu kaleme aldı.
Geçtiğimiz günlerde Popovich hastayken takımın başında da maça çıkarak tarihe geçen Messina’nın yazısının içeriğinde çok güzel, ince detaylar var. Umarım siz de okurken keyif alırsınız.
İşte Messina’nın Spurs hakkındaki ilk izlenimleri:
CSKA Moskova ile VTB ligini kazandıktan sonra birkaç haftalığına evime gittim. Ardından San Antonio’ya taşındım ve kontratımı imzaladım -daha da önemlisi- Filippo’ya okul ve ev buldum.
Elbette konuşacak çok şey var ancak beni gerçekten başlangıçtan itibaren etkileyen iki şey var. İlki Ağustos ayının 18’inde yaşandı. Sabah çocuğumu okula götürdüm, onu oraya bıraktıktan sonra ofise gidip birkaç film izledim. Ben salona ulaştığımda kimin salonda olduğunu tahmin edebilir misiniz? Evet, Tim Duncan. Kendi başına, sezona iyi ve hazır şekilde girmek için çalışıyordu.
Sadece düşünün: Ağustos, 18. Bu “sezon- sezon öncesi” gibiydi, gerçek sezon öncesi başlamadan 1,5 ay önce. Ve bir süperstar, bir efsane şimdiden oradaydı ve kondisyon ile fundamentaller üzerine çalışıyordu. Bu örnek size Spurs’ün tamamiyle neyden ibaret olduğuna dair çok iyi bir fikir veriyor. Keza onların felsefesine dair de.
Ardından, 1 Eylül’de bahsettikleri, “açık salon”un başladığı zamandı. Temel olarak bu asistan koçların salona sabah erken gelip, oyuncuların yeni sezona hazır olmasına yardımcı olduğu bir şey. Bu oyuncular için %100 gönüllü bir şey. Ancak yazı milli takımla geçiren oyuncuların dışında herkes oradaydı. Patty Mills ve Manu Ginobili elbette sakatlıklarından dolayı rehabilitasyondalardı. Tony Parker, Kawhi Leonard ve bütün genç oyuncular becerileri üzerinde çalışıyorlardı. Tekrar, bu kulübün oyuncularla paylaştığı bir felsefe.
Spurs işleri beraber yapıyor. Herkes için çok büyük bir saygı var ve herkesin gruba yardımcı olmak için görüşlerini sunması bekleniyor. Bu birlikte çalışmanın ve aynı zamanda zorluklarla da birlikte karşılaşmanın eşsiz bir felsefesi. Koç Popovich nadir görebileceğiniz bir yeteneğe sahip: Doğuştan gelen zorlu karakterini, samimi bir şekilde organizasyondaki herkesi düşünerek çok iyi birleştiriyor. Oyuncular, yöneticiler, koçlar, doktorlar, fizyoterapistler – bütün hepsini düşünüyor. Ve bu herkesin organizasyonda çalışmaktan gurur duymasını sağlıyor. Burası basketbol kulübünden önce ilk olarak bir aile, daha sonra basketbol kulübü ikinci planda.
Ayrıca, koç Popovich’in felsefesindeki en önemli prensiplerden birisi de, “Hiçbir adımı atlayamayız”. Bu, her şeyin bir yeri ve zamanı var anlamına denk geliyor. Her zaman işe temellerden başlarsınız ve daha sonra karışık şeylere gelirsiniz. Hazırlık kampının başında hücum ve savunma fundamentalları üzerinden gittik. Pas atmak, yakalamak, pivot hareketleri, topsuz hareket etmek – sanki genç bir takımmışız gibi. Bu koç Popovich’in oyuncularına yolladığı en büyük mesajlardan birisiydi: teknikler, taktiklerden çok daha önemlidir. Fundamentallar konusunda usta olman gerekiyor, daha sonra her gün mücadele etmek için istekli olmalısın ve aynı zamanda her gün oynamaya hazır gelmelisin.
Hala sezonun başında sayılırız, 20’ye yakın maç oynadık. Ve hala maç günlerinde sabah şut idmanlarında her zaman defansif driller üzerinden gidiyoruz ki oyuncularımız pozisyon alma ve ayak hareketlerinin ne kadar önemli olduğunu hatırlasınlar. Herkes çok odaklanmış durumda ve küçük şeylere olan dikkat çok fazla.
Koç Popovich her zaman Büyük üçlünün, “onların takıma koçluk yapmasına izin verdiği” için çok şanslı olduğunu söylüyor. Bununla ne mi demek istiyor? Bu üç star oyuncu da eleştiriyi kabul ediyor, meydan okunmaya açıklar, takıma idman ve maçlarda da önderlik yapmaya keza yine hazırlar.
Koç Pop’un etrafında olmak daimi bir öğrenme tecrübesi. Burada farklı durumlarla nasıl başa çıkacağını öğreniyorsun. Onun oyuncularla eleştirdiğinde veya övdüğünden hemen sonra nasıl ilgilendiğini görüyorsun, maçlarda takımı nasıl yönlendirdiğini, molaları nasıl ve ne zaman kullandığını, hangi set oyunlarını söylüyor, devre arasında oyuncularla nasıl konuşuyor, takımının her periyodun son 2 dakikasında maksimumunu kullanmasını nasıl zorladığını görüyorsun – liste daha da gidiyor.
İlginç olan şey, staffının her zaman onunla tartışmasını istiyor ve bu konuda yanındakileri zorluyor. Bana bazen Yunan filozofların, sofistlerin, doğruyu tartışmalar üzerinden bulmaya çalıştıklarını hatırlatıyor. Tartışma yapmanız için sizi gerçekten cesaretlendiriyor ve görüşlerin çeşitliliğini bütünlüğü geliştirmek için bir parça olarak görüyor.
Koç Pop Spurs hakkında her zaman bir “program” şeklinde konuşuyor. İlkinde biraz garipti çünkü Amerika’da bu genellikle kolej takımları için ayrılmış bir terim. Ancak ima ettiği şey, takım sahiplerinin, yöneticilerin ve koçların arasında çok güçlü bir birliktelik var. Ve aynı zamanda iyi de bir iletişim.
Yazının orjinali için tıklayın.