2015-2016 Fenerbahçe Basketbol Takımı’nın hikayesini yazmak isteseniz kesinlikle geçen sezon Madrid’de oynanan Final Four’dan başlarsınız. Tarihinde ilk kez bu başarıya erişmiş Fenerbahçe, yarı finalde ev sahibi Real Madrid’in sertliğine ayak uyduramamış, ikinci çeyrekte üst üste üçlüklerle şahlanan rakibinin ilk yumruğunda yere serilmişti. Daha sonra ayağa kalkıp bir geri dönüş başlatsa da sarı lacivertlilerin ikinci çeyrekte oluşan büyük farkı kapatmak için süresi kalmamıştı. Tek maç üzerinden oynanan bir yarı finalde her takım, herkese kaybedebilir. Ancak kaybetme şekli taraftarı olduğu kadar Koç Obradovic’i de üzmüştü diye tahmin ediyorum. Sokak tabiriyle “Döve döve” kazanmışlardı çünkü.
O maçın elbette bir rövanşı olacaktı. Normal sezonda Fenerbahçe ile Real Madrid aynı gruba düşünce herkes bunun iyi bir fırsat olduğunda fikir birliğine varmıştı. İki takım o yarı final maçından sonra ilk kez Euroleague’in üçüncü haftasında Ülker Sports Arena’da karşı karşıya geldi. Savunmasıyla kendini tanımlayan Fenerbahçe, Avrupa’nın skor kapasitesi en yüksek takımlarından birini 66 sayıda tutarak (77-66) kazandı o maçı. Ancak hayal edilen “intikamdan” uzaktı bu maç. Ne salondaki ortam, ne de galibiyetin verdiği haz o hesabı kapatmak için yeterli değildi. Çok daha iyi bir fırsat, Euroleague’in sekizinci haftasında Madrid’de oynanacak maçta ele geçecekti. Fenerbahçe o maçta Madrid’i mağlup etmesi durumunda, son şampiyonu daha normal sezon grubunda Euroleague’in dışına itme şansına sahipti. Llull, Ayon ve Reyes’in etkili oyunlarıyla sürüklediği Real Madrid, oradaki maçı 80-73 kazanarak hayatta kalmayı başardı. Açık konuşmak gerekirse o gün alınacak bir galibiyet ile Real Madrid’i normal sezonda elemek de pek tatmin edici olmayacaktı.
Top 16’nın en rahat takımıydı Fenerbahçe. Bitime üç hafta kala liderliğini garantilemiş, karşıdaki “ölüm grubundan” gelecek rakibini beklemekteydi. Real Madrid ise tam tersi, Top 16 aşamasının tamamında adeta işkence çekti. Bitime dört hafta kala aldığı üst üste üç mağlubiyetle elenmenin eşiğine kadar gelen eflatun beyazlılar, yine son anda Khimki Moskova karşısında Madrid’de kazanarak kendini dördüncü sıraya attı ve çeyrek finale yükseldi. Bu kez kader ağlarını örmüş gibiydi, Fenerbahçe’nin ev sahibi olduğu bir playoff serisiyle 2015 Mayıs’ta yaşanan o hayal kırıklığı telafi edilebilirdi. Ne var ki talih, her zaman Real Madrid’den yana gözüküyordu. Bu sefer de çeyrek finalden hemen önce Fenerbahçe’nin en önemli oyuncularından Jan Vesely aşil tendonundan sakatlandı ve çeyrek finalde forma giyemeyeceği açıklandı. Vesely’nin yokluğunda, İstanbul’da oynanacak ilk iki maç hayati önem taşıyordu.
Fenerbahçe taraftarı, Vesely’nin sakatlığı sebebiyle karamsarlığa kapılmak yerine daha çok motive oldu. Tamamen taraftar örgütlenmesi olan Sarı Tribün, pankartlar, koreografiler, yaratılan atmosfer ve maç içinde verilen inanılmaz destekle Fenerbahçe sahada adeta altı kişi mücadele etti. Geriye kalan her şey saha içi teknik taktik detaylardı ve onları da Zeljko Obradovic gibi bir deha yönetiyordu. Rakibi son derece iyi analiz eden Obradovic, Real Madrid’i şaşırtacak birçok sürpriz de hazırlamıştı. İlk maçta her perdede adam değişilen savunmanın yanında hiç kimsenin beklemediği, Kalinic’in pivot olduğu, tamamen kısa bir beşle Laso’yu şaşırtan Obradovic, buna reaksiyon veremeyen rakibi karşısında Kostas Sloukas ve Nikola Kalinic’in ekstra katkılarıyla ilk maçı kazandı. Pablo Laso, ikinci maçta beş kısalı rakibe hazırdı, ancak bu kez Obradovic başka bir kurguyla sahadaydı. Laso’nun beklediği o beş, hiç oyunda olmadı. Tıpkı geçmişte Navarro’ya yaptığı gibi, Carroll ve Fernandez’in topsuz perdeden çıkıp top almasına izin vermedi, arkada kalan alanı da iki kişilik bir alan savunmasıyla korudu Obradovic. Real Madrid’i yine hazırlıksız yakalamıştı. Sezon başlarken “hücumda tıkanır mı?” diye düşünülen Fenerbahçe, Ekpe Udoh’un sahanın iki tarafını da domine ettiği ikinci maçta Real Madrid potasına tam 100 sayı gönderdi ve Madrid’e, Berlin biletini almak için gitti.
Üçüncü maçta çok agresif bir Real Madrid bekliyordu herkes. Son şampiyon, gurur kırıcı iki mağlubiyet alarak evine dönmüştü, reaksiyon vermemeleri düşünülemezdi. Ancak salondaki atmosferden ve Real Madridli oyuncuların vücut dillerinden şunu çok net anlayabildik: Onlar, Fenerbahçe’yi yenebileceklerine inanmıyorlardı. Koçları, Zeljko Obradovic’in hep bir adım gerisinde kalmış; oyuncuları, maçlarda mücadele kısmında Fenerbahçeli oyunculara sürekli yenilmiş; Fenerbahçe, onların yaptığı oyun dışı sertliğe hem fiziksel hem de mental olarak cevap verebilmişti. Sırtlarının duvara dayandığını ve bu kez hakemlerin üzerine oynayıp, oyun dışı sertlikle kazanamayacaklarını anlamışlardı. Belki de turu geçeceklerine inanan tek kişi, Real Madrid’in saha içi anonsçusuydu. Çok yırtındı bir kıvılcım yaratabilmek için ama çabası yetmedi. Madrid’deki maçta, İstanbul’dakilerle kıyaslanamayacak kadar düşük bir atmosfer vardı. Fenerbahçe’nin taraftarı da oyuncusu da koçu da Final Four’a kalmayı daha çok istedi ve hak etti. Hak ettiğini de işi uzatmadan üç maçta aldı. Üç maçta da net bir şekilde üstünlüğünü kabul ettirerek Mayıs 2015’te “dayak yiyerek” kaybettiği rakibini bu kez “eze eze” Euroleague’in dışına itti. Şimdi bugünkü ortam ile geçen sene Maccabi serisinin ardından yaşananları kıyaslamanın faydalı olacağı kanaatindeyim.
20 Nisan 2015
“Alalım şu ribaundu! Aldık ribaundu! Fenerbahçe Final Four’da”
“Pargo misses the shot. All over”
”Müthiş bir sevinç. Hem oyuncular hem de taraftarlar, Fenerbahçe’nin ilk Final Four katılımının coşkusunu yaşıyor.”
O başarı, Fenerbahçe taraftarını da oyuncularını da tatmin etmiş gibiydi. Birçok Fenerbahçeli taraftar için 20 Nisan 2015, hayatlarının en anlamlı, mutlu günlerinden biriydi. Hedefledikleri yere ulaşmış, Madrid biletini almışlardı. Bu zaferin dönüşünde, Fenerbahçe’nin ilk maçı Ülker Sports Arena’da, Anadolu Efes’e karşıydı. O gün, Final Four’a yükselme başarısı göstermiş o takım boş bir salonda Efes’le karşılaşmıştı. Maç sonunda Zeljko Obradovic, haklı olarak taraftara kırıldığını söylemiş, sitem etmişti. Final Four’dan sonra Fenerbahçe takımı Türkiye ligi playofflarında “kontak kapatmış” yarı finalde Karşıyaka’ya elenmişti. Bana kalırsa oyuncular, taraftarın Euroleague’deki başarıdan tatmin olduğunu ve ligi pek umursamadığını düşünmüştü. Elbette profesyonelliğin gereği, böyle olsa bile sezon bitene kadar işini layığıyla yapmaktır. Ancak Euroleague macerasından sonra takımın motivasyonu tamamen kaybolmuştu.
19 Nisan 2016
“Berlin biletleri hazır olsun. Süpürgeler dolaptan çıktı.”
”Fenerbahçe, üst üste ikinci kez -son şampiyonu süpürerek- Final Four biletini aldı.”
”Oyuncular, büyük başarılarını kutluyor.”
”Fenerbahçe taraftarı, hem Final Four için hem de Real Madrid’le olan hesabı kapattıkları için takımlarına minnettar. Bunun sevinci yaşanıyor.”
”Jan Vesely, evindeki televizyonun başında çektiği fotoğraf ile takım arkadaşlarını kutluyor.”
”Röportaja gelen Gigi Datome, ‘Senin için de oynadık Jan. Aramıza dönmeni bekliyoruz’ diyor.”
”Takım, soyunma odasında galibiyet fotoğrafı çekiyor. Obradovic gülüyor!”
Ama bu kez tam anlamıyla bir tatmin duygusu yok. Oyuncuların hepsi, sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarında “Kazanmaları gereken iki maç daha olduğunu” belirtiyor. Taraftarlar gözünü kupaya dikmiş, sadece Berlin’de olmayla yetinmek istemiyor. Koç Obradovic ve tecrübeli Antic, Final Four’dan önce oynayacakları lig maçlarını düşünmeleri gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü bu takımın, karşısına çıkabilecek her engeli aşabileceğinin farkındalar. Her şeyiyle özel bir sezon yaşandığını hissediyorlar.
Ve Fenerbahçe, Madrid dönüşü ilk maçında yine sahasında Anadolu Efes ile karşılaşacak. Pazar günü oynanacak maçta, tribünde bir tane bile boş koltuk kalmaması çok önemli. Ömer Onan’ın da söylediği gibi, “Bu çocuklar bunu hak ediyor.” Sonuna kadar hem de… Ömer Onan, tıpkı Real Madrid maçlarındaki gibi, taraftarın sarı tişörtleriyle salonu doldurması yönünde çağrıda bulundu. Fenerbahçe taraftarının geçtiğimiz sezondan ders çıkartıp, o maçta salonu tıklım tıklım doldurarak takımına teşekkür etmesi gerekiyor. Bu hassasiyeti göstereceklerinden de şüphem yok. Soru işaretleriyle başlayan sezonda Fenerbahçe takımı çok önemli işler başardı. Kocaman bir tebriği sonuna kadar hak ediyorlar, ancak inanıyorum ki işleri daha bitmedi. Haydi, iki galibiyet daha!
Elinize sağlık…
Cok guzel
Ne güzel yorumlar …..sözcükler….tespitler…..çok beğendim