Kabul ediyorum bu biraz hile sayılır çünkü Anthony Parker, EuroLeague tarihinin en iyi oyuncularından biri olmayı başarmış bir Amerikalı.
Ama onu izlemenin nasıl bir şey olduğunu size anlatmak zorundayım.
Skipper Bologna’da oynadığım dönemde EuroLeague finalinde Anthony Parker’ın takımı olan Maccabi Tel Aviv ile karşılaştık. Bizi sahadan sildiler. 40 sayı üzeri bir fark yedik. Anthony 21 sayı attı ve sanırım hiç şut kaçırmadı. Belki bir veya iki, daha fazla değil. 18 ya da 19 yaşındaydım, her şeyden oldukça çabuk etkilenen bir yaştaydım. Ve o dönem Avrupalılar için Anthony Parker, Jordan gibi değildi.
Jordan’ın ta kendisiydi.
Anthony çok hızlı bir oyuncuydu. Serbest atış çizgisinden zıplayabiliyordu, bacak arası yapabiliyordu ki bu o dönem Avrupa’da çok görülmüş bir şey değildi. LeBron’un şu an yaptığı gibi oyuncuyu kovalayıp, şutunu bloklayabiliyordu.
Maçı kaybettiğimiz için çok kötü hissediyordum ama bir yandan da NBA hayalleri olan genç bir oyuncu olarak onunla aynı sahada oynayabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyordum. Benim için bir onurdu. Daha sonra Anthony, Toronto’da oynamaya başladı ve bazen onu savunan kişi ben oluyordum. Her seferinde birbirimize bakıp, gülümserdik çünkü çok uzun zamandır karşı karşıya oynuyorduk.
Yaşlanmıştık.