Yazı: Marco Belinelli, The Players’ Tribune
Çeviri: Buse Nur Küçe, TrendBasket
İtalyan bir küçük oğlan çocuğu olarak basketbol benim tam anlamıyla hayatımdı. Bütün arkadaşlarım futbol oynarken ben ve ağabeylerim- Unberto ve Enrico- her fırsatta basketbol oynardık. Bolonya’da San Giovanni in Persiceto isimli küçük bir kasabada büyüdük. Evimizin önündeki kaldırıma bir pota kurduk ve her gün güneş batana kadar basket oynadık. Yapılabilecek tek şey buydu.
Bu arada, size Enrico’nun benden 10 yaş büyük olduğundan ve benden çok daha cüsseli olduğundan bahsetmiş miydim?
Çok da iyi bir eşleşme değildi benim için.
Ancak benden daha güçlü olan ağabeylerime karşı oynamak beni daha iyi ve daha hızlı bir oyuncu haline getirdi. 14-15 yaşlarıma geldiğimde boyum çoktan 1.98’i görmüştü ve bu kötü bir durum değildi. 16 yaşımda, Manu Ginobili ve Marko Jaric’in de oynadığı Virtus Bologna’da profesyonel olarak basketbol oynamaya başladım. Takımımız Avrupa’daki en iyi takımlardan biriydi ve çok başarılıydı. Bahsettiğim inanılmaz oyunculardan yepyeni şeyler öğreniyordum. NBA draftına katılabilmem için şartlar oluştuğunda kendimi NBA’de oynamak için hazır hissediyordum.
Ancak ufak bir problem vardı.
İngilizce konuşamıyordum. Birazcık bile.
2007’deki Yaz Ligi’nde sahaya çıkacaktım ve çok gergindim. Yaz Ligi ile alakalı en sevmediğim durum herkesin kendini göstermeye çalıştığı bir ortam olması. Bu yüzden maçlar çok karman çorman geçiyordu. “Peki, ben kendimi nasıl göstereceğim?” diye düşündüm. Takım arkadaşlarımın bazı söylediklerini anlayabiliyordum ama onlara cevap veremiyordum.
Ama sonra bu endişemin yersiz olduğuna karar verdim. Kendi kendime şöyle dedim: “Boş ver her şeyi. Topu eline al ve şutunu at. Basketbol dilini konuşacaksın ve herkes anlayacak.”
Maçta bir ara kafamı skor tabelasına doğru kaldırdığımda 36 veya 37 sayıya ulaştığımı görmüştüm. Tabii bu Yaz Ligi. Ancak bu değerler bana buraya ait olduğumu, NBA oyuncularına karşı skor üretebildiğimi göstermişti. O gün sahada İngilizce biliyor veya konuşuyor olmama gerek yoktu; basketbol en iyi bildiğim dildi. Damarlarımda dolaşıyordu.
Bugün ise, inanmak zor ama NBA’e geleli tam on sene oldu. Basketbolun dilini Avrupa’daki en iyi oyunculardan öğrenmemiş olsaydım bugün burada olamazdım.
Şimdi sizlere o en iyilerin de en iyi beşini, karşılıklı oynadığım en iyi beş Avrupalı oyuncuyu sayacağım.
Marco Belinelli’den: Karşılaştığım en iyi Avrupalı oyuncular