Ivkovic döneminde atılan temeller üzerinde ilerleyen bir takım Olympiakos. Bunun önemi Spanoulis gibi bir oyuncu yokken bile aynı oyunu belli bir düzeyde oynayabilmeleri, yani seviyeleri oyuncunun değerine oranla çok daha az aşağı iniyor. Oyun istedikleri gibi seyrederse maçtan koparmak mümkün değil. Anadolu Efes’i ise var eden, dönemlik patlamalar yaptıran oyun Spanoulis yokluğunda Olympiakos’u ana plandan koparabilirdi.
İlk periyodun ilk dakikalarında boyalı alanın etkili kullanılması ve farkın belli bir noktaya gelmiş olması Olympiakos için panik yapılacak bir durum değildi. Heurtel’siz oynanan bir oyuna Heurtel sonrası devam edebilmek Anadolu Efes gibi bir kadronun bütün maç boyunca sadık kalabileceği bir planı işaret etmez. Önemli olan soru şudur: Anadolu Efes kaç defa savunma kaynaklı hızlı sayılar bulabildi Olympiakos karşısında? Buna iç ferahlatıcı bir cevap verilemiyorsa Olympiakos da maçın içinde kalacak demektir. Kesin olan bir başka gerçek de şudur ki iş son periyoda kaldıysa Spanoulis de olmasa Olympiakos birkaç adım önündedir Anadolu Efes’in.
Anadolu Efes’in oyun kaynağını savunma olarak belirliyorsak değerlendirmeye de bu nokta üzerinden başlamakta fayda vardır. Thomas Heurtel savunmasında Olympiakos’ta Mantzaris’in yeni bir Spanoulis olmasına izin verildiğini söylemek mümkün. Ivkovic şartlar ne kadar elverişli olursa olsun Mantzaris’in dün çıktığı düzeye çıkacağına inanmıyordu sanırım. Zira Heurtel’den kurtulduğu pozisyonların hemen hiçbirinde karşısında ikinci bir savunmacıyı görmedi. Heurtel’in sahada bulunmasının önemli olduğu bir dönemde Stephen Lasme’nin şu anki halinin tam bir fiyasko olması da epey önemli. Heurtel’in Mantzaris gibi vasat bir penetreciye -hatta penetreci demek bile saçma- yenildiği bir düzende savunmanın bitiş noktasına Nenad Krstic veya Milko Bjelica yerleştirilince A.Efes kısalarının içeri doğru gömülmeye başlaması kaçınılmaz oluyor. Bu da dışarıda müsait şut imkanlarının ortaya çıkması demek.
Şöyle de anlatılabilir. Sağlıklı ve formda bir Stephen Lasme, Mantzaris’in potaya 3 metre kala arkasını dönüp kaçması anlamına gelecekti. Bu etkiyi yaratmak için harika bir blokçu olmaya gerek yok. Caydırıcı bir imajın varlığı yeter. Ömer Aşık örneğini verebiliriz bununla ilgili. NBA yorumcuları tarafından en çok eleştirilen özelliği blok rakamlarının azlığı olsa da caydırıcılığı evrensel düzeyde ve her standart için geçerli. Milli takım forması giydiğinde Teodosic için caydırıcı, New Orleans Pelicans forması giydiğinde ise Russell Westbrook için… Sağlıklı bir Lasme de Euroleague düzeyinde Mantzaris’in potaya bakamaması için fazlasıyla yeterli bir sebep. Ancak bu haliyle onu oyunda tutmak imkansız. Heurtel her an yeniliyor, çember Krstic veya Bjelica ile savunuluyor. Savunma şeklini korumak bu vaziyetler altında mümkün değil.
Kısaların yerleşimini bu denli kötü etkileyen faktörleri hesaba kattığımızda ribaundlarda sıkıntı yaşamamak da imkansız. Hunter, Dunston ve Printezis her hücum ribaunduna saldırırken takım arkadaşlarının savunma açıklarını kapamakla uğraşan Saric’in Perperoglou’nun vs… rakiplerini kontrol altına alabilmeleri mümkün değil. Her şey birbiriyle bağlantılı. Savunma ribaundlarını kolay alamamak da hücumları hızlı başlatıp bitirebilme adına dezavantajlı konuma düşürüyor Anadolu Efes’i ve sezon genelinde izlediğimiz oyun bu maçta ortaya çıkmıyor.
Cedi Osman’ın oyunu örneğin. Ne kadar iyi şutör olursa olsun her oyuncunun üçlük çizgisinden attığı şutu isabete çevirebilme oranı bazı istisnalar dışında %50’yi geçmez. Bu yüzdenin üzerinde üçlük atan çok bulunmaz. Ama Cedi, topla potaya hızlı hücumla gittiği zaman skor yapmaması büyük sürpriz oluyor. Sezon genelinde bunu defalarca gördük. Ama Olympiakos maçında bunu görmek mümkün değildi. En azından tercih edilen oyun Cedi’nin hazırlıksız rakip savunmasını keskin ataklarla cezalandırması adına en elverişsiz şartları oluşturdu.
Anadolu Efes’te maçın en iyisinin Stratos Perperoglou olması da sürpriz değil. Bu kadar ağır tempoda geçen ve birebir tercihlerinin önem kazandığı bir maçta Heurtel ile Perperoglou’nun ön plana çıkması doğaldır. Anadolu Efes’in dün ilerlediği istikamet birkaç takım adına doğru istikamettir. Bu takımların başında Olympiakos gelir. Sonlarda ise Anadolu Efes’in adını görmek mümkün.
Yine de belirtmek gerekir. Olympiakos’un oynadığı oyuna olan inancını Spanoulis de yokken kırabilmek adına en azından birkaç yol denenebilirdi. Maçın sürekli dengede gitmesi yanıltıcı olmamalıydı. En basitinden Doğuş 3-4 dakika oynayabilirdi. Heurtel’in savunma zaaflarının teknik olarak Bjelica, Saric, Perperoglou, Krstic gibi oyuncularla kapatılması mümkün değilken ezber bozma adına gerekebilirdi bu hamle. Sonu baştan belliydi çünkü gidişatın. Olympiakos, Spanoulis yokken dördüncü çeyreğe maçı kopartmış olarak başlayamazdı, maç öncesi plan kafa kafaya giden bir maçtı nihayetinde. Maçın hemen her dakikası Olympiakos’un kurguladığı şekildeydi. Bir geleneği böylesine sağlamlaştırmış bir takıma karşı sezon başındaki planında gözle görülür değişikliklere giden bir takımın maç sonunu daha sağlıklı geçirebilmesi sürpriz olurdu. Anadolu Efes’in elinde dünkü şartlarda dahi oyunu farklılaştırıp istediği rotaya çevirebilecek parçalar mevcuttu. Ama Ivkovic büyük olasılıkla maçın dengede gitmesine aldanıp fazla kurcalamamayı seçti.