Maçın başından sonuna kadar geçen sürede Fenerbahçe Ülker’in sezonun ilk maçından Madrid’e kadar uzanan yolculuğu boyunca geçirdiği evrimleri, inişli çıkışlı grafikleri, sorunları ve bu sorunlara ürettiği çözümleri görmek mümkün. Maçın sonu da tıpkı oynanan 27 maçın sonu gibi başarıyla tamamlandı. Koskoca bir sezonun özetini izledik Maccabi serisinin üçüncü maçında, bu özeti böyle bir karşılaşmada izlemiş olmak ise son derece aydınlatıcı ve anlamlıydı.
Obradovic’in Semih Erden’le ilgili memnuniyetsizlikleri, Goudelock’un oyun içi tahakkümünün diğer takım arkadaşları üzerindeki olumsuz etkisi, Zisis transferinin ve sebepleri, Preldzic’in kağıt üzerindeki görevini sahaya yansıtmasındaki tutarsızlıklar, pivot tercihleri arasında yaşanan gelgitler vs… Bunların hepsi 27 maç süresince Fenerbahçe Ülker’in uğraştığı zaman zaman başarılı kimi zaman ise başarısız sınavlar verdiği konular.
Açık konuşmak gerekirse dün oynanan basketbol ikinci maçta oynanan basketbola nazaran serinin ruhuna uygun ve rakip odaklı değildi ancak iki oyuncunun bireysel performanslarında yaşadıkları zirve bu oyunu ihya etmeye ve Fenerbahçe Ülker’i Madrid’e götürmeye yeterli oldu. Bu iki oyuncu şüphe dahi götürmez Emir Preldzic ve Nikos Zisis’ti.
Maccabi maça yüksek tempoda başlayıp hücumlarını erken ve bir o kadar başarılı tamamlasa da Fenerbahçe Ülker oyunun hemen hiçbir bölümde tempoyu yukarılara çıkartamadı. Ne top dolaşım hızı arttırılabildi ne de skorları bulma süresi kısaltıldı.
Bu gibi durumlarda topsuz bölgede sürekli hareket halinde olan, adam değiştirmesine karşın yerlerini kaybetmeyen ve fizik eksikliğini rahatsız edici temaslarla kapatmaya çalışan atletik oyunculardan kurulu hareketli Maccabi savunmasıyla uğraşmak zorunluluk halini alır. Dolayısıyla oyun sete kalmış ise Fenerbahçe Ülker bu durumda sezon genelinde bir numaralı taşıyıcısı Bjelica’ya ihtiyaç duyar, ikinci opsiyon ise yüksek post’tan yaptığı servislerle oyunu tüm yarı sahaya açan Oğuz olur. Semih’in ikinci maç performansı ve Obradovic’in Zoric’ten vazgeçmiyor oluşu Oğuz’un maçın tamamını kenarda geçireceğine dair kuvvetli bir delildi. Sırp koçun Bjelica’yı ilk yarıda riske etmesi bu yüzden. Nitekim geriye dönüp bakıldığında set oyunlarının düzeyini yukarıya çekebilmek için onun varlığı mutlak ihtiyaç. Aynı şekilde bu amaç uğruna Oğuz’a başvurmasını da aynı sebeple açıklayabiliriz. Zira kısalarda bu problemi halledebilecek güvenilir bir performans yok.
Burada önemli olan performansın olmaması, zira kağıt üzerinde bu problemin üstesinden gelebilmek adına Emir Preldzic ve Nikos Zisis son derece kıymetli parçalar. Ancak ikisinin de bu güvenilirliği Obradovic’e verdiklerini söylemek kolay değil, sürelerin bu anlamda yanıltıcı olmaması gerekir. Özellikle Preldzic, yakıştırıldığı rolleri yerine getirebilmek adına büyük bir hayal kırıklığı.
Dün akşam ise iki oyuncunun performans verme zamanlaması son derece önemliydi. Maccabi’nin hareketli kısalarının yetişmekte zorlanacağı bir top sirkülasyonun ve ikili oyun kalitesinin sahada kendini göstermesi adına bu ikili çok kritik bir rol oynadı. Aynı zamanda sürekli yardımla savunulan Goudelock’ın ilk maçta yaşadığı problemleri bir kez daha yaşayıp potayı zorlamaktan uzak olan görüntüsü ve -doğaldır ki- içeriyi beslemiyor oluşunun boyalı alanda açık veren Maccabi savunmasının ödüllendirilmesine de son verdiler.
Preldzic’i birebirde tutabilecek bir oyuncuya sahip değil Maccabi Electra. İkili oyunları kararlarını net vererek oynayan bir Preldzic’in verimliliğini azaltabilecek savunma düzenini ise Avrupa’da bulmak kolay değil. Dün, ikili oyunda partner seçmeden bütün uzunların verimini arttıracak hamleleri yaptı Preldzic. Özellikle topsuz koşularını Navarro ustalığında yapan Zisis’i ödüllendirmeyi denedi her seferinde. En önemlisi ise sürekli penetre ederek Maccabi’nin yumuşak karnına vurması oldu. Şüphe yok, Preldzic’in kariyeri şu anda geldiği noktanın çok daha yukarısında olmalı ve rakamlarla ifade edilebilmeliydi. Şu anda 27 yaşında ve hâla en büyük belası bundan bir maç sonra böylesine kritik bir maçta sahip olduğu özgüvene sahip olup olamayacağı. Bugün oynadığı oyun bile onu güvenilir yapmıyor. Ancak Avustralya zaferini getirdiği gibi final four kapısını da yüksek kuvvetloe iten oyunculardan biri olduğu gerçeğini de değiştirmiyor tüm bunlar.
Diğer kilit adam da Zisis’ti. Özellikle Goudelock’ın belli bölümlerde sıkıştırıp tekdüze hâle getirdiği oyunu geniş alana yayan ve Maccabi savunmasının sorumluluk çemberini genişleten oyuncu oydu. Savunmayı okuyarak hücum yapmak Fenerbahçe Ülker için Hickman’dan kalan bir boşluktu ve kusursuz doldurdu bu boşluğu. 19 sayısının yanında Oğuz’un sahada olduğu bölümlerde, ters eşleşmeyi yakaladığı her hücumda besledi onu. Maç ritminden çıkmış olması Oğuz’un Zisis’den aldığı bu servisleri değerlendirememesine neden oldu. Fenerbahçe Ülker’e geliş nedeni buydu şüphesiz. İlk defa üst düzey performansını maç geneline yansıtmayı başardı.
Göze çarpan bir diğer ayrıntı Obradovic’in dün akşam da Semih’ten pek memnun kalmamış olmasıydı. Özellikle ilk periyotta Fenerbahçe Ülker kısaları adamlarını seri olarak kaçırdı ve zaten takım halinde topsuz katları besleme alışkanlığına sahip Maccabi’nin bu oyuncuları seri olarak beslemesi sonucu boyalı alandan kolay skor ürettiler. Bu sayıların mesuliyetini Semih’e yüklemek sürekli adam kaçıran Fenerbahçe Ülker kısalarını aklamak olur ki bu son derece yanlış, Semih’e de haksızlık. Zira birebirlere sırtını önemli ölçüde dayayarak hücum yapan Maccabi’nin bir periyotta kaydettiği 8 saha içi isabetinin 7’sini asist üzerinden bulması takım halinde yaşanılan bir savunma sıkıntısına işaret eder.
Ancak savunma sıkıntısının bütün maç boyunca yaşandığı söylenemez. Maccabi deplasmanında oynamanın zorluğu muhakkak ki yaşandı. Nitekim İsrail’e giden takım Real Madrid de olsa Barcelona olsa yıkıcı bir başlangıç beklenemez. Fenerbahçe’nin başarısı Maccabi’nin iç-dış dengesini sağlamasına asla müsaade etmemesiydi. Bu denge de şüphesiz ki Sofoklis Schortsanitis’i etkin hale getirmemekten geçiyor. Bunu hatasız yaptı Fenerbahçe.
Öte yandan önemle belirtmek gerekir: Fenerbahçe Ülker’in seri genelinde en önemli şansı Devin Smith’in hiçbir maçta varlığını bile hissettirememesiydi. İsrail basını fazlasıyla üstüne gidecektir onun.
Neden bu kadar önemli Devin Smith? Açıklayalım: Fenerbahçe Ülker karşısında hücumların süresini sürekli kısaltarak oynamak, yine sürekli birebirleri zorlamak doğru bir tercih olmaz. Goodes’ın tercihi de hiçbir zaman bu olmadı. Oyunu belli bölümlerde Goudelock’ın zaafı üzerine kurmak çoğu Fenerbahçe Ülker rakiplerinin başvurduğu bir yol. Ancak bu da tek başına yeterli çok boyutluluğu kazandırmaz. Final four için daha fazlası lazım. Maccabi için daha fazlası Devin Smith’in oyunu yönlendirebilmesinden geçiyor. İlk iki maçta olduğu gibi dün de hiç yapamadı bunu.
Son olarak da serinin öne çıkan oyuncularından Jan Vesely’e paragraf açmak gerekir. Maccabi’yi eleyebilme adına faydalanılması gereken önemli açıklardan biri boyalı alanda bıraktığı boşlukların üzerine gitmek. Baskıyı mümkün mertebe alçak post’un uzağında gerçekleştirip toplu oyuncunun başında sürekli iki kişi bırakıp rakibi potadan uzak tutuyor Maccabi. Topu elinde tutan oyuncu boyalı alana yaklaştıkça üzerindeki savunmacı sayısı üçe bile çıkabiliyor. Bu savunma planı da boyalı alana servisi seri yapabilmenin, aynı zamanda uzunun topu elinde tutmadan hareket halinde olmasının önemini fazlasıyla arttırıyor.
Fenerbahçe Ülker ikinci maç dışında özellikle bu açık üzerinden kurgulamadı hücumlarını ancak sezon genelinde Vesely üzerinden kurgulanan standart set hücumları bu seri için Fenerbahçe Ülker’in en büyük şansıydı zira seriden bağımsız olarak böyle bir alışkanlığa sahipti Fenerbahçe Ülker ve bu alışkanlığın kullanılması rakibin en büyük zaafının üzerine gitmek demekti. Dolayısıyla Vesely’nin kullanım tarzı hem Sofo’nun serinin önemli bir değişkeni olmasının önüne geçti hem de boy+atletizmiyle Maccabi kısalarının fazla yukarısında kalması Maccabi hücumlarının çok önemli bir parçası olan net savunma ribaundu devamında hızlı hücumları kullanabilmesini engelledi. Fenerbahçe’nin üç maçta sırasıyla 17, 12 ve 15 hücum ribaundu alabilmesinde aslan payı onundu.