Ana Sayfa TB Özel Köşe Yazıları Kötü adamlıktan emekli

Kötü adamlıktan emekli

1

9 Şubat 2003, okul yaz tatilinde. NBA TV’nin televizyonda yeni yer aldığı yıllar şansıma benim de geceleri ayakta kalmayı daha bir arzuladığım ilk gençlik zamanlarıma denk geliyor. Michael Jordan belki de topu son kez bir all-star maçında eline alıyor, o zaman all star maçları, şimdiki gibi sakatlık korkusu ile tamamen laçka geçmiyor. Son çeyrekten itibaren gerçekten yıldızların mücadelesine şahit oluyoruz.

Sanırım jenerasyonumun en büyük klişesi benim için de doğru, Harun Erdenay onun rolünü çalmaya yeltense de bana basketbolu sevdiren adam Michael Jordan. Jordan, son top için sırtını Shawn Marion’a dayıyor. Geri çekiliyor, imza şutunu atıyor. Ve basket! Sabahın 6’sında alkışlamaya başlıyorum televizyon karşısında. Michael Jordan, son all-star maçında olabilecek en iyi senaryoyu yazıyor, bir Hollywood filmi gibi! İlk uzatmanın bitimine 3 saniye kala Doğu Karması 138-136 önde! Artık bu hikayeyi hiç kimse bozamaz..

Karşılığında topu alan isim ise, benim için basketbol’un en büyük ”kötü adam”(*) karakteri Kobe Bryant. Jermaine O’Neal’ın kendisine yaptığı faulü fırsat bilen Kobe, bu güzel anı da bozmanın –veya içine girmenin- bir yolunu buluyor. Büyü bozuldu, ikinci uzatmaya giden maçı Batı karması kazanıyor ve ”kusursuz” hikayem, Kobe tarafından baltalanıyor. Gerek gelecek yıllarda bir başka kahramanım Hidayet Türkoğlu’nun şampiyonluk yüzüğüne ulaşmasını engellemesi, gerek kendilerini desteklediğim tek sezonda Detroit Pistons’ı geçememesi ile daha önce de söylediğim gibi bir basketbol sever olarak benim hayatımın en büyük kötü adamıydı.

Biraz daha laçka süper kahraman filmlerinde ti’ye alınan, aslında kahramanlarımızın karşısında bir rakip ”kötü adam” olmadan pek de bir anlamları olmadığını anlattığı sahneler vardır. Kobe Bryant’ın geçirdiği kötü sezon ve ardından NBA’den ayrılacağını açıkladığında hissettiklerim, bunun gerçek olduğunun en büyük kanıtı.

Belki iddia ettiğim gibi egosunu hep ön planda tutmasının bana antipatik gelmesi, veya Beşiktaşlılıktan gelen ”underdog” sevgim nedeniyle, her zaman favori olan Kobe Bryant’ın karşısındakini desteklemem benim kaderimdi ancak tek bir gerçek var ki, o muhteşem sporculuğu ile benim için bütün bu hikayeleri –zafer veya dram- her zaman mükemmel kıldı. Şimdi anlıyorum ki geçen zamanın silikleştirdiği tek şey benim çocuksu basketbol aşkım değil.

Benim kötü adamım, artık maçlarda 20’de 3 isabetle 6 sayı üretiyor. Top sol potanın altından, sağ potanın altına daha hızlı gidiyor artık. Hakem kararlarına da daha çok itiraz ediyorum. Draftta daha uzun kolları olan ve daha yükseğe zıplayan bir genç alabilmek için maçlarını bilerek kaybeden takım dün 25 top kaybı yaptı. Kobe Bryant, bu sezonun sonunda emekli olacak. Ben, bir yıl daha yaşlanacağım. Senede 11 milyon dolar kazanan Avrupalı uzun idmana bile çıkmak istemediğini söylemiş. Bu gece maç izlemeyeceğim, sabah işe gitmek için erken kalkmam gerekiyor.


Not |

Kötü Adam*: İngilizce bir terim olan villain’in dillere yapışmış, başarısız Türkçe çevirisidir. Anlatmak istediğim şeyi Türkçe söylemenin daha güzel yolları olsa da bilindik olduğu için bu kelimeyi tercih ettim.

1 Yorum

  1. Duru bir anlatımla çok samimi bir yazı olmuş, benzer sendromları hepimiz yaşıyoruz ama böyle ifade edildiğini görünce duygulandım. Tebrik ederim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version