Evet, çok kötü bir şampiyona geçirdik, istediklerimizi sahaya yansıtamadık ve hedeflerimize ulaşamadık. Fakat bu bir son değil tabii, sadece bir turnuvada başarısız olduk. Bu tarz olaylar gayet doğal. Aşırı tepki vermemizin nedeni madalyalara alışmış olmamız. Eğer art arda madalyalar kazanmasaydık, bence bu turnuvayı bu kadar kafaya takmazdık.
Örneğin; 1994-1995 jenerasyonu, bu yaş grubuna oranla çok daha potansiyelli bir ekipti. 2012 yılında Letonya ve Litvanya’nın ortaklaşa düzenlediği şampiyonaya da çok iddialı gitmiştik. Kadromuzda Cedi Osman, Kenan Sipahi, Metin Türen, Metecan Birsen gibi çok önemli isimler vardı. Ama ne oldu? O turnuvayı da dokuzuncu sırada tamamladık. Yani bu tarz şampiyonalar her zaman olur, olacaktır da. Arada çürük jenerasyonlar elbette ki çıkacak. Önemli olan bu tarz durumlarda bile her zaman aynı ciddiyet, aynı kararlılıkla hedeflerimize doğru emin adımlarla yürüyebilmek.
Arkadan gelen 1999-2000-2001 ve hatta 2002 jenerasyonlarında da önemli yetenekler var. O takımlar da bizleri Avrupa Şampiyonaları’nda temsil edecekler ve madalya kazanabileceklerine, başarılı olabileceklerine yürekten inanıyorum.
”40 Dakika” programında sevgili Onur Coşkun ve sevgili Can Pelister de bu noktaya çok güzel bir şekilde parmak bastılar. Son dört yılda alınan madalyaların ardından bakış açımız değişmeye başlamıştı. Daha çok madalya endeksli bir kimliğe bürünmüştük. Madalya elbette kazanalım, başarılı da olalım. Ama madalya kazanırken de asıl hedefimizin ”A Takım seviyesine oyuncu yetiştirmek” olduğunu unutmayalım.
Samsun’daki şampiyonada neden başarılı olamadığımızdan çok, genç oyuncularımızı neden üst seviye basketbola alıştıramadığımız konusu çok daha önemli. Bu sorunun üstesinden gelirsek, devamı da gelecektir. Altyapı Milli Takımlarımız da mesaisine aralıksız bir şekilde devam ediyor zaten. Yeni başarılara, yeni madalyalara hazırlıklı olun!
Bu bir son değil, daha iyisi için mücadele etmeliyiz!
94, 95, 96, 97 jenerasyonları Avrupanın altını üstüne getirdi, alınmadık madalya bırakmadı.
Sonuç; draft olmuş oyuncu sayısı: 2
nba oynayan oyuncu sayısı: 0
Bu turnuvalarda ezdiğimiz takımlar
hırvatistan; draft: 5 oynayan: 4
ispanya; draft: 3 oynayan: 2
fransa; draft: 6 oynayan: 2
sırbistan; draft: 5 oynayan:1
yunanistan; draft: 3 oynayan: 2
Kısacası altyapı takımları kupa almak için kurulmaz oyuncu yetiştirmek için kurulur. TBF de bir gün farkına varır umarım.
Çok doğru bir yorum olmuş. Alt yapıda bu kadar şampiyonluk sonrası, bu kadar az oyuncu yetiştiren başka bir ülke yoktur sanırım.
Kural çok basit olmalı, genç isimlerin yolunu açacak ve adım adım üste taşıyacak.
Bizim NCAA gibi bir yapımız yok, bu sebeple kendi genç isimlerimize yol açmak zorundayız. Yoksa rekabet etsin, formayı kapsın gibi basit kelimelerle geçiştirilemez bu konu.
BSL: SAHADA EN AZ BİR GENÇ TÜRK OYUNCU bulundurmak zorunlu olsun. Kural U22&U23 hatta U24 bile olabilir. Ancak genç isimlerin rekabet edebileceği ve BSL’ye adım atabileceği bir yol açılmalı. Yaşını doldurduktan sonra da 6 yabancı ile rekabete girebilir. Üstelik böyle bir yapı da altyapıya yatırım yapan Banvit, Tofaş, KSK gibi takımları otomatik olarak ödüllendirmiş olursun. Böylece her takım altyapı yatırımını artırmak zorunda kalır. Ömer Faruk gibi isimler NCAA yerine BSL’ de süre kapma yarışına girer. Üstelik böyle bir kuraldan Emir, Dixon gibi devşirmeler; Semih, Sinan gibi yerli isimlerde faydalanamaz ve daha da zorlaşan rekabet içerisinde kalırlar.
Tugla dizer gibi tekrar tekrar anlatiyorsunuz yapilabilecekleri. Boyle platformlarda sizleri okudukca umitleniyorum. Artık gerçeklerle yüzleşmemiz lazım, Türk basketbolu icin gerekli yeterli kararlarin acilen hayata gecirilmesi lazim..
Bence bir sistem var fakat uygulama uygulayana gore degisiyor. Oyle bir sistem var yani. Hic kimsede yok bi tek bizde var.