Şampiyonada kaderimizi belirleyen çok önemli kırılma anları var. Biraz da onlardan bahsetmek istiyorum. Turnuvadaki ilk maçımızda Yunanistan’ı geçtik. Daha sonrasında Finlandiya ile kozlarımızı paylaştık. Kağıt üzerinde biz onlardan çok daha üstündük. Ancak kesinlikle Finler hafife alınacak bir takım değildi. Nitekim de daha sonrasında gruptan çıkmayı başardılar.
Her neyse konumuza dönelim. Oyuncularımız, Yunanistan maçında alınan galibiyetin özgüveniyle bu karşılaşmaya çıktı. Ancak hislerim bana ‘’Finlandiya’yı hafife aldık, daha iyi konsantre olabilirdik’’ diyor. Belki de öyle değildir, kimsenin günahını almayalım. Bir gün önce Almanya karşısındaki kaybettikleri maç, kafamızı karıştırdı. Finlandiya, ülke olarak son yıllarda basketbolda çok önemli adımlar attı. Çok iyi bir akademileri var ve düzen dışı basketbolunu çok seviyorlar.
Bir başka noktaya daha değinelim. Maçın ikinci yarısında, sayı farkını ikilere-üçlere çektiğimiz anlarda, bir türlü öne geçemedik. Bu detay da bizim kaderimizi belirledi aslında. Milliler öne geçmek için çok çabaladı. Ancak beceremedik ve telaşa kapıldık. Telaşa kapıldıkça da düzenimiz bozuldu ve maçın sonunu oynayamadık. Eğer maç içerisinde öne geçebilseydik, sonuç çok daha farklı olabilirdi.
Aynı şekilde Almanya maçı. Son grup karşılaşmamızda da aynı sıkıntıyı yaşadığımızı söylemeliyim. Maçın başında Ahmet Can Duran&Görkem Doğan ikilisi ile pota altında fark yaratmak istedik. Bu sayede de Isaiah Hartenstein’ı devreye sokmalarına izin vermeyecektik. Ana fikrimizin bu olduğunu düşünüyorum. Ancak Isaiah Hartenstein ne zaman topu alıp tepeden bire bir oynayamaya başladı, işte o zaman da bu planımız bozuldu. Bu sayede de oyunda bir adım öne geçtiler.
İkinci çeyrek ile birlikte Berke Atar kozumuzu sahaya sürdük. Berke Atar, Almanya karşısında inanılmaz bir oyun oynadı. Adeta pota altını silip süpürdü. Bu sayede de skora tutunduk. İkinci yarıda Alp Karahan’ın üçlüğü ile sayı farkını bire kadar çektik. İşte bu bölüm maçın kırılma anıydı. Bir sonraki hücumda öne geçemeyen Milliler, hemen ardından Ferdinand Zlyka’nın smacına engel olamadı. Bu dakikadan sonra da oyun tekrar Almanlara döndü. 40 dakika boyunca bir kez bile öne geçemedik. İşte bu tarz kırılma anları da bizim grubu sonuncu sırada bitirmemize neden oldu!
94, 95, 96, 97 jenerasyonları Avrupanın altını üstüne getirdi, alınmadık madalya bırakmadı.
Sonuç; draft olmuş oyuncu sayısı: 2
nba oynayan oyuncu sayısı: 0
Bu turnuvalarda ezdiğimiz takımlar
hırvatistan; draft: 5 oynayan: 4
ispanya; draft: 3 oynayan: 2
fransa; draft: 6 oynayan: 2
sırbistan; draft: 5 oynayan:1
yunanistan; draft: 3 oynayan: 2
Kısacası altyapı takımları kupa almak için kurulmaz oyuncu yetiştirmek için kurulur. TBF de bir gün farkına varır umarım.
Çok doğru bir yorum olmuş. Alt yapıda bu kadar şampiyonluk sonrası, bu kadar az oyuncu yetiştiren başka bir ülke yoktur sanırım.
Kural çok basit olmalı, genç isimlerin yolunu açacak ve adım adım üste taşıyacak.
Bizim NCAA gibi bir yapımız yok, bu sebeple kendi genç isimlerimize yol açmak zorundayız. Yoksa rekabet etsin, formayı kapsın gibi basit kelimelerle geçiştirilemez bu konu.
BSL: SAHADA EN AZ BİR GENÇ TÜRK OYUNCU bulundurmak zorunlu olsun. Kural U22&U23 hatta U24 bile olabilir. Ancak genç isimlerin rekabet edebileceği ve BSL’ye adım atabileceği bir yol açılmalı. Yaşını doldurduktan sonra da 6 yabancı ile rekabete girebilir. Üstelik böyle bir yapı da altyapıya yatırım yapan Banvit, Tofaş, KSK gibi takımları otomatik olarak ödüllendirmiş olursun. Böylece her takım altyapı yatırımını artırmak zorunda kalır. Ömer Faruk gibi isimler NCAA yerine BSL’ de süre kapma yarışına girer. Üstelik böyle bir kuraldan Emir, Dixon gibi devşirmeler; Semih, Sinan gibi yerli isimlerde faydalanamaz ve daha da zorlaşan rekabet içerisinde kalırlar.
Tugla dizer gibi tekrar tekrar anlatiyorsunuz yapilabilecekleri. Boyle platformlarda sizleri okudukca umitleniyorum. Artık gerçeklerle yüzleşmemiz lazım, Türk basketbolu icin gerekli yeterli kararlarin acilen hayata gecirilmesi lazim..
Bence bir sistem var fakat uygulama uygulayana gore degisiyor. Oyle bir sistem var yani. Hic kimsede yok bi tek bizde var.