Ukrayna‘nın Kiev şehrinde düzenlenen U16 Avrupa Şampiyonası‘nı ikinci grup maçlarının ardından yerinde takip etme şansı buldum.
İşin basketbol kısmına geçmeden önce, eğer olur da ileride Kiev’e giderseniz, benden size 4 tavsiye:
- Çoğu kişi İngilizce bilmiyor. Eğer adres soracaksanız erkeklere değil de kadınlara sorun.
- Taksilerde bizdeki gibi taksimetre yok. Mutlaka pazarlık yapın, söylenen fiyatın yarısını söyleyin.
- Spor salonuna yakın bir mesafede bulunan Gürcü restoranı Khinkali Shota, “Ресторан Хинкали” mutlaka deneyin.
- Yine spor salonuna yakın bir mesafede bulunan Zheltoe More‘de Suşi oldukça güzeldi. Eğer Kiev’de canınız Suşi çekerse, mutlaka deneyin.
Önce Yıldız Erkek Milli Takımımızla başlayalım…
Grubu mağlubiyetsiz, 3 galibiyetle tamamladık ve üst gruba 2 galibiyet taşıdık. Çapraz gruba da zayıf bir rakip olan Rusya ile başladık ve onları da yenerek galibiyet sayımızı 4’e çıkardık. Elbette turnuva, İspanya maçıyla birlikte başlıyordu…
İspanya için maç, “ya tamam, ya devam” maçıydı. Belli ki maça büyük motivasyonla çıkmışlardı. O güne kadar turnuvanın en iyi savunma takımlarından birisiydik ancak o günle birlikte savunmadaki problemler ortaya çıktı. İspanya, ‘direnç kıran üçlükler’ buldu, pick&roll‘de Perez‘in asistleriyle çok sayı çıkardılar. Pick&roll’lerine odaklandık, bu sefer dışarıdan çok ekstra şutlar buldular. Kısacası, durduramadık.
İspanya maçını 5 sayıyla kaybetmemiz ve İspanya’nın averaj hesabı yapmaması, mağlubiyete rağmen ‘iyi haber’ olarak nitelendirildi. Gözümüze çaprazdan kestirdiğimiz rakip, İtalya‘ydı. Yunanistan maçında Furkan Korkmaz’ı dinlendirdik ve maçı kaybederek istediğimiz rakip olan İtalya ile eşleştik.
Kazanmak da, kaybetmek de alışkanlıktır.
Yukarıdaki söz ve düşünce, benim çok inandığım bir şeydir. Nitekim bu düşünce bir kez daha yanılmadı. İspanya ve Yunanistan‘a ikinci grupta yenilen bu takım, İtalya karşısında da maç boyunca yaptığımız, daha doğrusu yapamadığımız alan savunmasıyla çeyrek finalde turnuvaya veda etti. İtalya’da Moretti ve La Torre, toplamda 8 üçlük isabeti buldu.
Maça direkt alan savunmasıyla başlamak bence yanlış. Bundan daha büyük yanlış, alan savunmasında ısrar etmek. Arber Berisha‘nın yokluğu elbette takımı etkiledi. Ancak inanın bütün eksiklere rağmen, İtalya‘yı yenecek güçteydik. Sağlık olsun, oradaki teknik ekibin de bu takımın iyiliğini ve başarısını istediğinden şüphe zaten yok. Olmadı…
Son bir not daha, bence bu yaş kategorisinde her hatadan sonra oyuncunun değiştirilmesi, o oyuncuya bir şey katmıyor. Benim inancıma göre tabii… “Hata yapsın ki, doğrusunu öğrensin” diye bir laf vardır, yine benim inandığım. Bu yaş kategorisinde zaten önemli olan bu oyuncuların oynaması ve hata yapa yapa, doğrusunu öğrenmek değil midir? Elbette görüşlerde ve düşüncelerde farklılık olabilir. Ben böyle düşünürüm, başkası farklı. Herkes, herkesin görüşüne saygı duymalı.
Kısa, kısa da olsa bu bölümde milli takımımızda oynayan oyuncuları teker teker değerlendirelim.
Erten Gazi: İsveç-Almanya-Yunanistan maçı dışında çok fazla süre almadı. Biraz beklenilen ‘savunma’ katkısı sanki gelmedi.
Ömer Yurtseven: Milli takımda, kulübünde aldığı süreden çok daha fazla aldı. Eksikleri elbet var ama 1998 doğumlu olduğunu düşünürsek, önümüzdeki sene için büyük tecrübe kazandı.
Bahadır Erdem: Ömer gibi o da 1998 doğumlu ve burada olması tecrübe katmıştır. Önümüzdeki seneki U16 Avrupa Şampiyonası‘nda daha fazla süre-rol alacaktır…
Enes Taşkıran: Turnuvayı Furkan’la birlikte bireysel açıdan en verimli geçiren oyuncu oldu diyebilirim. Çabukluğu ve birebir hücumunu kullanarak skora katkıda bulundu.
Egehan Arna: Takımın SG olmasına rağmen ribaund lideri oldu. Gerektiği zaman yaratabildiğini de gösterdi. Şut konusunda, özellikle de 3 sayıdan büyük problem yaşadı. Kesinlikle şutunu istikrarlı seviyeye çekmesi lazım.
Furkan Korkmaz: Furkan hakkında biraz daha uzun yazacağım için Kiev Notları #2‘ye bıraktım.
Barış Ülker: Bütün seneyi Amerika’da geçirip, yazın Avrupa basketboluna alışmak kolay iş değil. Fakat ilerisi için büyük potansiyel, pası görmesi ve şut mekaniğinin çok iyi olması diğer artılar.
Berkan Durmaz: Turnuvada herkesin övdüğü Bender‘i 6 sayıda tutup, ona karşı 17 sayı-11 ribaund-2 asistlik bir performans yapması, heyecanlandırmadı değil. Genel olarak ondan alınabilecek maksimum verimi aldığımızı da pek düşünmüyorum açıkçası…
Efe Beşok: Çok fazla süre bulamadı. Performans hakkında fazla bir şey söylenemez. Ancak Genç Milli Takımda gelişimine devam eder, çalışırsa takımın süre alan, önemli oyuncularından birisi olabilecek ‘potansiyel’.
Ercan Bayrak: Tabii biraz beklentinin altında kalmış olabilir ama ben ilerisi için Ercan’dan umutluyum. Eğer eksikleri üzerine çalışır, iyi yaptığı şeyleri de yapmaya devam ederse, Türk basketbolunda ilerleyen yıllarda önemli bir 4 numara olacaktır.
Tolga Birer: Takımın 1998 doğumlu 3. Oyuncusu. Pek fazla izleme şansım olamadı, seneye bir bakalım…
Ege Havsa: Efes’le Türkiye Şampiyonası’nda ‘en iyi guard’ olduktan sonra burada olması tabii ki sürpriz değildi. Daha iyisi olabilirdi tabii ama bu seviyede oynayabilmesi için onun da eksikleri var ve çalışması gerek…
Yaklaşık 1-2 gün içerisinde de Türkiye’den çıkıp, biraz turnuvada diğer takım ve oyuncular ne yapmış, onu yazacağım. Sevgiler…
Her hatadan sonra oyuncu degistirmek yugolarin yaptigi birseydir ve bu o topraklarda cok basarili olmustur. Partizanda vujosevic de bunu yapar ama orasi sirbistandir, koc vujosevictir, oyuncuda westermann bertans vs vsdir. USAdede yine yapanlar vardir ama orada oyuncudan bol ne varki? birisi gider, birisi gelir… Bizim boyle birsey yapmamiz yetenekleri kaybetmemize neden olur. ki bu da tehlikelidir… Bu cocuklar 15-16 yaslarinda ve koclarin ozellikle de bu cocuklarin psikolojilerini iyi yonetmeleri gerekir. ben tv basindan acikcasi oyuncularin yuz ifadelerinden aldigim mesaj pek iyi degildi. Sampiyon olan u18’de oynayanindan oynamayina cok iyi bir takim havasi vardi, mesela cedi osman cok kotu turnuva gecirdi ama kenarda en hareketli kisiydi. Burada sanki o olamamis.. saglik olsun