Jayson Tatum: ”İlk sınıf arkadaşım; annem, BİZ başardık!” | #çeviri

Annemin ne kadar çalıştığını ve nelerden geçtiğini geçen yıla kadar, bu sonbaharki Duke maceram yaklaştıkça, gerçekten anladığımı düşünmüyorum.

Onun halen okuyor olduğu o gecelerde, yemek masasına beraber otururduk. Her birimiz kendi ödevlerimizi yapardık. O, mutfakla masa arasında mekik dokuyup yemek yapardı, ben ona matematik ödevlerim hakkında sorular sorarken. (Annem matematikte en iyiydi, her zaman işleri benim anlayabileceğim şekle indirgemenin bir yolunu bulurdu) Yatma saatim geldiğinde üstümü örterdi ve yemek masasına geri dönerdi. Saatlerce ayakta kalıp, ders çalışırdı, okurdu, kendi okul çalışmalarına yetiştiğinden emin olurdu.

Sıkça bana, “Jay, kimsenin sana ne olabileceğini veya ne olamayacağını söylemesine izin verme. Ne olursa olsun.” derdi.

Basketbolun hayatımın daha büyük bir parçası olduğu ortaokulda netleştiğinde, onun sözleri can evimden daha da çok vurdu.

Yürüyebildiğim günden bu yana basketbol oynuyorum. Babam kolejde ve birkaç yıl deniz aşırı ülkelerde profesyonel olarak basketbol oynadı ki bu yüzden o ilk yıllarda onu çok fazla göremiyordum ancak bebekken onun maçlarında fotoğraflarım var. Yani oyunun başlangıçtan beri bir parçam olduğunu söyleyebilirsiniz. Henüz üç yaşımdayken Genç Erkekler Hristiyan Birliği’nin beş yaş altı liginde oynamak zorundaydım; çünkü yaşıtlarımdan çok daha uzundum.

Annem tüm yapmak istediğimin top oynamak olduğunu öğrendiğinde, okulda da bir o kadar sıkı çalışmamı talep etmeye başladı. İnsanların bana bakıp, “O sadece bir sporcu. Tüm yapabildiği basketbol oynamak. İyi konuşamıyor.” diye düşünmesini istemiyordu.

Photo by Taylor Baucom/The Players' Tribune
Photo by Taylor Baucom/The Players’ Tribune

Birden bire evde yeni kurallar oluştu. Eğer notlarım onun istediği yerde değilse o zaman hafta sonunda basketbol turnuvası yoktu.

“Evet, tabi ki anne.” diye cevaplıyordum iğneleyici bir biçimde. “Arkadaşlarımın annelerinin böyle kuralları yok.”

Sadece çocukluk yapıyordum.

Büyük hata. Bir gün, bir öğretmen-veli toplantısından karnemle eve geldi. Aldığım iki C’yi* işaret etti.

Beni oturttu ve o konuşmalardan birini yaptı, o uzun anne konuşmalarından birini. Eğer ne kastettiğimi biliyorsanız ne kast ettiğimi biliyorsunuzdur.

O hafta sonu basketbol turnuvasının zamanı geldiğinde, dalga geçmiyordu. Beni hakikaten dışarıda bıraktırdı. Af yok. Gözümü açan bir olaydı. Bir daha annemi asla hafife almadım. Tek bir sefer yetmişti.

O andan itibaren beni okula götürdüğü zamanlardaki gibi bir takım haline geldik. O zaman, yapabileceği her şeyi yapmaktaydı: İki işte çalışmak, insanların evlerini temizlemek gibi ek işler almak, okul çalışmalarını halletmek, bütün bu görevlerinin üstünde de anne olmak. Diplomasını aldığında bile sıkı çalışması asla sona ermedi. Yani benim de sorumluluk almam gerekiyordu.

Photo by Taylor Baucom/The Players' Tribune
Photo by Taylor Baucom/The Players’ Tribune

Jayson Tatum: ”İlk sınıf arkadaşım; annem, BİZ başardık!” – II

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler