-Washington’da oynadığın dönemde neler öğrendin?
JV: Ne mi öğrendim? (Gülüyor) Belgrad’dan Washington’a gittim. Belgrad’da bir yıldızdım. Herkes ne kadar iyi ve ne kadar yetenekli olduğumu söyleyip dururdu. Partizan’da bunu kanıtlamış ve NBA’e gitmiştim. Benim için tam anlamıyla bir şoktu. Sanırım o zaman bunun için hazır veya yeterli değildim. Yüzüme bir tokat yemiş gibiydim. Washington’a geldim ve ”Neler oluyor burada?” dedim. Çok fazla şey öğrendim. Bedenimi farklı durumlarda nasıl çalıştıracağımı mesela. Avrupa’da sadece bir ay boşluğunuz var. Bu süre NBA’de, eğer playoff yapmazsanız, altı aya yakın. Takviminizi bütün bir sene için kendiniz hazırlıyorsunuz. Avrupa’da size takvimi hazırlayıp veriyorlar. İki üç hafta tatil yapıp, tekrar takımınızla çalışmaya başlıyorsunuz. Ayrıca basketbolu bir kenara bırakırsak bence saha dışında da oldukça büyüdüm, çok fazla şey öğrendim. Bazı oyuncuları sadece izleyerek bile çok şey öğrenirsiniz. İnanılmaz oyunculardı, her biri bana birçok farklı şey kattı.
-Bir gün tekrar NBA’e dönme olasılığın nedir?
JV: Aslına bakarsanız bunun hakkında hala düşünüyorum. Kapıyı tamamen kapatmış değilim. Daha önce de bahsettiğim gibi, doğru zamanı bekliyorum. Benim için önemli olan, benim ve yapabileceklerimin farkında olan, bunları anlayabilen bir koçla çalışmak. Tekrar NBA’e dönüp, ”Pekala, ne yapıyoruz?” demek istemiyorum. Basketbolu ve rekabeti seviyorum. Koç Obradovic bana bunu veriyor. Eğer bir gün geri dönersem en azından bu olanaklara sahip olmak istiyorum. Döndüğümde takımın ana oyuncusu olmayı da beklemiyorum ancak imkanlarımın tam olarak ne olduğunu, ne yapmam gerektiğini, görevimin ne olduğunu bilmek istiyorum. Eğer bir koç veya GM bana ”Şunu şunu yapacaksın, savunmada böyle oynayacak, bu ribaundları sen toplayacaksın.” derse ben bunları yaparım. Beklentim oynamak. Ben NBA’deyken bunun olmadığı zamanlar oldu. Yani doğru zaman, imkanlar ve takımla olabilir. Kapıyı tamamen kapatmadım.
-İnsanlara hala NBA’de oynayabileceğini kanıtlamak önemli mi?
JV: Tabii ki önemli ama en önemli şey mi derseniz hayır değil. Kötü durumdaki kötü bir takıma gidip isteseniz bile hiçbir şey yapamayabilirsiniz. Tabii ki NBA’e gitmek ve NBA’de oynayabileceğimi kanıtlamak isterim ancak öbür taraftan bakarsak eğer takımın durumu kötüyse ben tek başıma bir şeyler yapamam. Çünkü ben farklı bir oyuncuyum. Topu elime alıp, tek başıma 40 sayı atamam. Kendime pozisyon yaratmam için etrafımda bir takıma ihtiyacım var. Fenerbahçe’de bunu yapıyorum.
-Transfer döneminde bazı NBA takımlarının seninle ilgilendiği konuşulmuştu. Bu dönem yanlış gelen neydi? Neden kabul etmedin? Doğru zaman değil miydi?
JV: Aslına bakarsanız çok ciddi teklifler değildi. O dönem NBA’deki çoğu uzun oyuncu, sözleşmelerini imzalamamıştı ve bekleme süresi çok uzundu. Her şeyden önce benim sözleşmemdeki opsiyonum 15 Temmuz’a kadardı. O güne kadar istediğim zaman ayrılabilirdim ancak ondan sonra olmazdı. Örneğin, Mason Plumlee Denver ile olan kontratını birkaç gün önce imzaladı. Takımlarla iletişim kurabileceğim bir durumda değildim. Pozisyonumda serbest kalan çok fazla oyuncu vardı. Çok da önemsemedim. Menajerim görüşmeleri yaptı. Durumu takip ediyordum ama çok ciddi değildi.