”Bu çocuk kesin maç spikeri olacak büyüyünce”
Çocukluğumda bu kalıbı duymak, benim için sıradan bir şey haline gelmişti. Tüm hakları bana ait olan ”cilli maçları”mda, [*] kendimi oyundan çok spikerliğe inanılmaz kaptırır, çocukluk kahramanım Ercan Taner’in sesiyle maçları adeta yaşayarak anlatırdım. Zaman zaman annem tarafından dinlendiğimi farkettiğimde ise inanılmaz utanırdım, fakat kendimi o yaşta çoktan Ercan Taner’in veliahtı olarak belirlemiştim bile.
İlerleyen zamanlarda, duyduğum sevgi futbolla eş seviyede yükselen, hatta oynayabilme konusunda da futboldan çok daha yetenekli olduğum basketbolun cilli maçı versiyonunu yapmaya başlamıştım. Ufak bir çember bulmuştum ve Petar Naumoski önderliğindeki Efes Pilsen’i zaferden zafere koşturuyordum.. Bu kez tabi ki Murat Murathanoğlu’nun sesi ve anlatım tarzıyla!
Usta spikerlerin anlatımlarında sıklıkla kullanıp akıllara kazıdıkları çok fazla kelime, söz öbeği veya isim telaffuzu var. Örneğin Rashard Griffith’e babası bile Murat Murathanoğlu kadar güzel seslenemiyordur. Keza Brezilya’yı 2006’daki Dünya Şampiyonası’nda, 2002’de Machado’nun son saniyede attığı saçmasapan son saniye üçlüğüyle alınan yenilginin rövanş maçında, inanılmaz bir maç sonucunda devirdiğimizde Murat Kosova’nın ağzından son topta dökülen ”Varejao fırlattı, yetmedi! Yetmedi! Yetmedi Varejao!” haykırışı, o an kabaran milli duygularımızı intikam duygularımızla birleştirip 5’le çarpıyordu. (Bahsettiğim anlar alttaki videoda 03:57’den itibaren başlıyor, ancak ben videoyu baştan sona seyretmenizi öneririm)
Efes Pilsen’in efsane zamanlarını çocukluğunda yaşayanlar için basketbol spikeri denince akla gelen tek isim Murat Murathanoğlu‘dur, şimdilerde ise birkaç ismi bir arada saymak mümkün. Murat Kosova ve İsmail Şenol bu konuda ilk akla gelen ve genel kanıya göre en fazla keyif veren isimler, ayrıca Orkun Çolakoğlu ve tabi ki Caner Eler de fazlasıyla keyif veren bir anlatıma sahipler. Bu isimler hakkında uzun uzun konuşulup, anlattıkları maçlardan sürüsüyle efsane replik alıntı yapılabilir, fakat bir de madalyonun diğer yüzü var! Gözümüz gibi sevdiğimiz bu güzel sporu, bizlerin gözü olarak anlatan çok ilginç isimler de oldu. Ben de bu yazımda ustalara selam edip, daha çok bu abileri yad etmek istedim.
Avni KÜPELİ
Avni Abi için basketbol ekranının İlker Yasin’i demek sanırım yanlış olmaz. Baştan belirtmekte fayda var, maksat tabi ki ne Avni Küpeli’ye ne de İlker Yasin’e saygısızlık yapmak değil. İki abimizin de mesleklerine yıllardır verdikleri emeklere saygımız büyük. Benzetmenin içini basit bir örnekle açmak gerekirse, Avni Küpeli maçın kritik bir anında İbrahim Kutluay’dan Hüseyin Beşok diye bahsedebilirdi, İlker Yasin de Daniel Pancu’dan Oscar Cordoba diye. Kendisi maç anlatırken, eğer maç gerginse ekran başında bizleri daha çok gerer, maç rahat tempodaysa ise güldürürdü. 2001 Avrupa Şampiyonası’nda, finale yükseldiğimiz Almanya maçının son topunu sunuşuyla ise, beni ve abimi yıllardır o pozisyon denk geldikçe güldürür.
(İlgili an 4:17’de başlıyor. Almanya son topta Mithat Demirel’le hücuma çıkarken o anları maçın ortalarında bir pozisyonmuş gibi anlatan abimiz, takım sevinmeye başladıktan sonra sanki yanında birisi ”abi biz kazandık” diye dürtmüşçesine birdenbire ”Türkiye finaldeeee” diye bağırmaya başlıyor.)
Ercan TANER
Ercan Taner, Türkiye’de maç spikerliği denilince akla ilk gelen isim. Kendisinin bu meslekteki uzmanlık alanı ise hepimizin bildiği gibi futbol. Ancak usta spikerin anlattığı basketbol maçlarının sayısı pek de az değil. Şahsen bu konuda yaşadığım ilk dumur, yıllar önce TRT 3’te tekrarı verilen 1992 Barcelona Olimpiyatları’ndaki bir Dream Team maçını zamanında kendisinin sunmuş olmasıydı. Kullanmasına aşina olduğumuz ”bir kafaaa!”, ”yerdennnn” gibi kalıpları kullanamıyordu ancak yine de gözünüzü ekrana çevirmezseniz televizyonda bir futbol maçı olduğu hissine kapılmak zor olmuyordu. Kendisinin Euroleague maçları Cine 5’ten yayınlanırken Ülker ve Efes Pilsen’in birkaç maçını anlattığını bahsedenler de mevcut. Ntvspor’a ilk geçtiği dönemlerde zaman zaman NBA Live’da maç özetlerini sunmuş olması da hafızalarda tazeliğini koruyor. ”Lebronn, neffiss sıyrıldı, mütthişş bir smaççç ! ”
Sabri UGAN
Mesleğin emektar isimlerinden olan Sabri Ugan, mübalağa sanatından faydalanarak maç anlatma akımının önemli temsilcilerinden birisi. (bkz. Ümit Aktan, Ertem Şener, Emre Tilev) Kendisinin anlattığı maçlar, parantez içindeki isimlerden belki bir kademe daha az yorucu oluyordu ama konu basketbol olunca o kadar iyimser olabilmek bile güç oldu. Sabri Ugan yıllar önce Mehmet Baturalp ile Kanal 6’da basketbol maçları anlatırmış ancak o zamana yetişme şansımız olmadı. Fakat kendisiyle yollarımızın kesiştiği ilk basketbol maçı, 2005’te oynanan All-Star karşılaşması olmuştu. Sabri Ugan’ın yanında Kaan Kural’ın oturması daha da komik anların yaşanabileceğinin habercisi gibiydi, öyle de oldu. Kaan Kural kendine has tepkilerini verdikçe, belki de ona ayak uydurmak isteyen abimiz sıklıkla ”ay ayy”, ”oyy”, ”hooopp” gibi tepkiler veriyor ve ekran başında sinirle karışık gülmemize sebep oluyordu. Aslında maç başlarken kurduğu cümle bile her şeyi özetliyordu : ”Aa sahada 3 hakem var. Ben en son basketbol maçı seyrettiğimde 2 hakem vardı.”
Melih GÜMÜŞBIÇAK
Kendisi o kadar uzun zamandır basketbol maçı anlatıyor ki, aslında bu işin tecrübeli isimlerinden birisi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yıllar da geçse kendisi basketbolda atılan şutu da, futbol maçında çekilen şutu da aynı şekilde anlatmaya devam ediyor. Mesela futbolda uzaktan çekilen bir şutu ”Mehmet Topaaaaalll” diye anlatmak pek rahatsız edici olmayabilir ancak ortalama 35-40 üçlük atılan bir basketbol maçında bu şutların birçoğunu şutu kullanan oyuncunun ismini uzatarak anlatmak son derece anlamsız oluyor tabi ki. (” Chriss Loftoooooonnn isabetliiii” gibi)
Melih Gümüşbıçak ve basketbol deyince akıllara kazınan bir başka şey de kendisinin Igor Rakocevic nefreti elbette. Rakocevic, Euroleague’in sayı kralı apoletiyle Efes’e gelmişti ancak yıldız oyuncu Türkiye’deki performansıyla çoğu zaman hayal kırıklığı yaratmıştı. Melih abimizin de kendisini beğenmemesi pek tabi normaldi ancak ona olan sinirini öylesine belli ediyordu ki, sokakta karşısına çıksa döveceğini sanardık. Aşağıdaki videoda kendisinin ”gooooooooll” diye bağırırcasına bir basketi sunuşunu ve Igor Rakocevic nefretini görebilirsiniz.
http://youtu.be/VbBH-98Pwog
Emre TİLEV
Futbol spikeri Emre Tilev’in anlattığı bir futbol maçını seyretmek bile fazlasıyla yorucuyken bunun bir basketbol maçında başınıza geldiğini düşünün. Basketbol maçlarının yayın hakkını ATV’nin aldığı kısa süreli dönemde maçları onun anlatımı ve İsmet Badem’in yorumlarıyla seyrediyorduk! Beşiktaş’ın final oynadığı sezondaki yarı final eşleşmesinde El-Amin’in son saniye üçlüğüyle Ülker’i yendiği maçı bu ikili anlatmıştı. Bir Beşiktaşlı olarak yıllarca o anın anlatımlı videosunu çok aramama rağmen bulamadım ama hem o üçlüğün tekrarını, hem de İsmet Badem & Emre Tilev ikilisinin yaptığı espriyle maçın da nasıl anlatıldığını az çok anlayabildiğimiz o anı aşağıdaki videodan seyretmek mümkün.
Onur Konuğu : İsimsiz Abi
Beşiktaş’ın Eurochallenge’da oynadığı Armia deplasmanında yaşanan bu olay, istisnasız her seyredildiğinde kahkaha atma garantisine sahip. Yanlış hatırlamıyorsam TRT 3’ün meclis yayınına geçme durumunda olması sebebiyle TRT Anadolu’ya kaydırılan bu maçı anlatan abimiz, basketbola biraz uzak olduğunu maç boyunca belli ediyordu. Ama maç sonunda başına gelen kaza basketboldan uzak olmasıyla da pek bağdaştırılacak cinsten değildi. Kendisinin ismini ne kadar araştırdıysam da bulamadım. Aslında lafı pek de uzatmadan direkt videoya geçmek lazım. İlgili an 0:09‘da başlıyor. Spikerimiz o anda Zoran Erceg’in maç içinde attığı üçlüğün tekrarının verildiğini anlamıyor ve pozisyonu büyük bir coşkuyla anlatıyor, yetmezmiş gibi suçu da Gürcü rejisine atıyor. Neyse ki David Hawkins spikerin o coşkuyu yaşamasını ‘gerçekten’ sağlayacak o basketi atıyor.
[*] : Cilli maçı ; adından da anlaşıldığı gibi cilliyle veya herkesin bildiği ismi olan misketle oynanan, kalenin sandalyenin ayakları olduğu, sağ elimin atak yapıp sol elimin kah savunma, kah kalecilik yaptığı ve sonunda mutlaka Beşiktaş’ın kazandığı bir oyundu:)
Orhan İleri
ilk paragrafı okurken kendi çocukluğum geldi aklıma . çok güzel yazı olmuş elinize sağlık.
Abilere saygı demişsiniz ama Murat Murathanoğlu’na niye yer verilmedi, anlayamadım.
Melih Gümüşbıçak ve Igor Rakocevic konusunda birşey diyeyim; Gümüşbıçak’ın anlatım tarzını çok beğenmem ama Rakocevic’e haksızlık yaptığını sanmıyorum. Ortada bir haksızlık varsa, onu da Igor efendi yapmıştır, Türk basketboluna-basketbol seyircisine biraz daha saygılı davransaydı keşke…